Peygamberimizin (asm) ve Asr-ı Saadet’in meşveret sistemini çağımıza fiilen de taşıyan Bediüzzaman “Bu zaman, ehl-i hakîkat için, şahsiyet ve enaniyet zamanı değil, zaman, cemaat zamanıdır”1, “Bundan sonra her meselemizde emir, Risâle-i Nur’un şahs-ı manevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var”2, “Mümkün olduğu kadar geçici rüzgârlara ehemmiyet vermeyiniz, bakmayınız. Zaten mabeyninizde samimî tesanüt ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder. İçinizdeki şahs-ı manevinin fikrini, o meşveretle bildirir”3, “Dikkat ediniz, küfr-ü mutlakı müdafaa eden gizli komite içinize parmak sokmasın. Benim komşudaki koğuşa parmağını soktu, beni azap içinde bıraktı. Şimdi siz, mâbeyninizde münakaşasız bir meşveret ediniz. Kararınızı kabul ederim”4 diyerek hizmet stratejimizi çizmiştir.
Yine o “Ben sizlere bütün kanaatimle itimad edip istirahat-i kalble kabre girmek ve Nurların selâmetini size bırakmak bekliyordum ve hiçbir şey sizi birbirinden ayırmayacak biliyordum. Şimdi dehşetli bir plânla, Nurun erkânlarını birbirinden soğutmak için resmen bir iş’ar var. Madem sizler lüzum olsa birbirinize hayatınızı, kuvvet-i sadakatiniz ve Nurlara şiddetli alâkanızın muktezası olarak feda edersiniz. Elbette gayet cüz’î ve geçici ve ehemmiyetsiz hissiyâtınızı feda etmeye mükellefsiniz. Yoksa, kat’iyen bizlere bu sırada büyük zararlar olacağı gibi, Nur dairesinden ayrılmak ihtimali var diye titriyorum. Üç günden beri hiç görmediğim bir sıkıntı beni tekrar sarsıyordu. Şimdi kat’iyen bildim ki, göze bir saç düşmek gibi az bir nazlanmak, sizin gibilerin mâbeyninde hayat-ı Nuriyemize bir bomba olur. Hattâ size bunu da haber vereyim: Geçen fırtına ile bizi alâkadar göstermeye çok çalışılmış. Şimdi, mâbeyninizde az bir yabanilik atmaya çabalıyorlar. Ben sizin hatırınız için herbirinizden on derece ziyade zahmet çektiğim halde, sizden hiçbirinizin kusuruna bakmamaya karar verdim. Siz dahi, haklı ve haksız olsa benlik yapmamak, üstadımız olan şakirtlerin şahs-ı mânevîsi namına istiyorum. Eğer o acîp yerde beraber bulunmaktan gizli parmaklar karışıyorlar, biriniz Tahirî’nin koğuşuna gidiniz.”5 der.
Neden istişare? Çünkü, şeriatin usûlüne göre yapılan meşveret; baskı ve tahakkümün belâsından kurtarır.6
Ferdler, dış tesirlere karşı daha az dayanıklıdırlar.7 Dolayısıyla;
- Cemaatte olan kuvvet, fertte yoktur.8
- “Fert dâhi de olsa, cemaatin ferd-i mânevîsine karşı sivrisinek kadar kalır.”9
- “Ferdi şahısların dehası ne kadar harika da olsalar, cemaatin şahs-ı manevisinden gelen dehasına karşı mağlûp düşebilir.”10
Asırlar ve zaman, tarih vasıtasıyla birbiriyle meşveret ettiği gibi, taifeler, kıt'alar dahi meşveret etmeli. Özellikle, “Asya kıt'asının ve istikbâlinin keşşâfı ve anahtarı şûrâdır.”11
Dipnotlar:
1- Hizmet Rehberi, s. 159.; 2- a.g.e., s. 175.; 3- Kastamonu Lâhikası, s. 95.; 4- Şuâlar, s., 289.; 5- Şuâlar, s. 433.; 6- Divan-ı Harb-i Örfi, s. 597 7- Sünûhât, 50.; 8- İşaratü’ül-İ’caz, s. 162.; 9- Sünûhat, s. 52.; 10- Tarihçe-i Hayat, s. 422 11- Hutbe-i Şâmiye, s. 65-66.
19.05.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|