AB’nin Türkiye’nin iç işlerine karıştığı tartışmaları siyaset arenasında bütün hızıyla devam ediyor. Her gün ekranlarda gördüklerimizin ne düşündüğünü biliyoruz. Peki vatandaş ne düşünüyor?
Şimdilerde “ortalama Türk” diye bir kavram moda oldu. Başbakan Erdoğan bu kavramı kullandıktan sonra “ortalama laik Türk” cevabı gecikmedi. Ortalama, ifrat-tefrit arasında tartışıldı. Fetvalar havada uçuştu. Vasat tutturulamadı.
Tartışmaları bir kenara bırakıp Türkiye’nin ortalamasını bilimsel çalışma ile ortaya koyan, piyasaya yeni çıkan bir kitaptan bahsetmek istiyorum.
Siyaset Ekonomik ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Yayınları arasında çıkan “Aşk ile Nefret Arasında Türkiye’de Toplumun Batı Algısı” adlı kitap “sıradan vatandaşın” samimî düşüncelerini yansıtıyor. Doç. Dr. Kudret Bülbül, Doç. Dr. Bekir Berat Özipek ve Dr. İbrahim Kalın’ın imzalarını taşıyan çalışma, 10 farklı ilde 90 kişiyle derinlemesine mülâkat yöntemiyle yapılan görüşmeleri kapsıyor.
Kitabın tanıtım toplantısında B. Berat Özipek’e “Neden sıradan vatandaş” diye sorunca, “önde görünenler, kanaat önderleri kendi aralarında sorunları konuşuyor ama iş ciddî bir çalışmaya geldiği zaman ‘çiçek-böcek edebiyatı’, ‘herkes birbirini sevsin’ kalıp cümleleri öne çıkıyor. Sokaktaki insan daha gerçekçi zira sırtında küfesi yok” cevabını verdi.
Çalışmanın en can alıcı sonucu Batıda gösterilmeye çalışıldığının aksine Türkiye’de Batının kültürüne, dinine büyük bir hoşgörü ve saygı hakim. Ancak aynı hoşgörü Batının politikalarına gelince “film kopuyor.” Sebep olarak da ABD’nin gerek Türkiye’ye gerekse İslâm dünyasına yönelik politikalarına gösterilen tepki gösteriliyor. Bunun yanında AB’ye yönelik ABD ile kıyaslanmayacak düzeyde bir pozitif yaklaşım sergileniyor.
Kitabın detaylarını burada anlatmanın imkânı yok. Fakat güncel “AB-iç işlerimiz” meselesinde “ortalama Türk”ün ne düşündüğü net bir şekilde ortaya çıkıyor.
İşte bunlardan bir kaç örnek: Bursalı bankacı Fuat Bey, “İnsan hakları sorunu var ve bu bir ülken iç meselesi olmamalı.” Mobilyacı İsmail Bey, “Eğer bir ülkede insanlık dışı uygulamalar varsa, bu bir ülkenin iç sorunu olmaktan çıkar ve herkesi ilgilendirir.” Malatyalı mühendis, “bu konuda (insan hakları) eleştiriler haklı. Avrupa’nın Türkiye konusundaki en ve tek doğru yaklaşımı.” Üniversite mezunu 30 yaşındaki katılımcı, “Eleştiriler genelde haklı. Türkiye’de devlet vatandaşlarının insan hakları konusunda pek iyi bir yerde değil.”
Peki, “Türkiye, AB’ye girmeli mi ya da neden girmeli” sorusu nasıl cevaplanmış? Cevaplarda ortalamanın feraseti ile devletçi elitist arasındaki fark açıkça görünüyor. Meselâ, “Türkiye AB’ye girmemelidir” diyen araştırma görevlisi, “Üzerinde Atatürk’ün resminin olmadığı bir para kullanmak istemiyorum. Ulus devletimizin savunulması lâzımdır” derken, Konyalı 34 yaşındaki Mehmet Bey, “TC’nin kuruluşuyla esas olan bazı kurumların değişmesi açısından girilmesi tarafındayım. Ordunun, Anayasa Mahkemesi’nin, YÖK’ün siyaset üzerindeki ağırlığı beni bu yönde bakmaya itiyor”, Diyarbakır’dan 28 yaşındaki işsiz Ahmet Bey, “AB’yi seviyorum. Çünkü orada insan hakları, özgürlük ve iş imkânları vardır”, İstanbul’dan ortaokul mezunu inşaat bekçisi Selahattin Bey ise “Batı (AB) deyince sanki orada daha geniş hava var… Yani insanın biraz ferah hissettiği bir yer” diye cevaplıyor.
“Ortalama Türk” tartışmalarını bu kitapla yapmak daha sağlıklı olacak. İlgililere duyurulur…
19.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|