Mısır deyince akla ilk Piramitler gelir şüphesiz… Piramitler, kartpostallardaki azameti, kitaplardaki gizemi ve tarihteki yeriyle, her yıl yüz binlerce turistin, dünyanın dört bir yanından akın akın Mısır’a gelmesinin başlıca sebeplerindendir.
Tabiî, bu arada Piramitlerin yapılış sebebinin ne olduğunu bilmeden gelen çok insan var buraya. Turistik gezi amacıyla gelen, işin gizemine kapılanlar için zaten çok önemli de değildir bunlar. Anlatılanları, rivayetleri dinlerler, kafa sallarlar, ama yine de onlar Mısır’a gelmiştir, Piramitleri görmüştür. Öyle ki, Piramitlerin dünyanın yedi harikasından biri olduğunu bilmeyen insanlar bile vardır bu ziyaretçiler içinde.
Mısırlılar; Kahire’ye geldikten sonra, insanın yemeden, içmeden; oteline gitmeden ilk olarak Piramitleri görmek istemesini pek anlayamazlar. Mısırlılar içerisinde, Kahire’de yaşayıp da hâlâ Piramitleri görmemiş çok fazla insan vardır. Bu belki elindekinin kıymetini bilememekten, belki de “Orada duruyor Piramitler, elbet bir gün giderim” anlayışından kaynaklanmaktadır.
Mısır’a ilk geldiğimde, her turistin yaptığı gibi Piramitlere gidiyordum. Hayalimde uçsuz bucaksız bir çöl, o çölün ortasında yükselen devasa piramitler vardı. Şehri biraz geride bıraktık, yer yer varoş mahalleler, ya da yeni yerleşim birimleri kendini göstermeye başlamıştı. Derken, o kargaşanın ortasında, orada, birkaç apartmanın, birkaç çatısız evin arkasında gördüm onları. Sanki oraya sonradan monte edilmiş gibi, sessiz sedasız duruyorlardı. Ben hâlâ onların Piramitler olduğuna inanamıyor, acaba daha gidecek miyiz diye düşünüyordum. Fakat onlar Piramitlerdi. Hayallerimdeki çöl, çarpık şehirleşmenin ve turist kapısı otellerin esiri olmuştu bir kere. Piramitlerse yorulmuş, biraz dinlenmek, biraz da dertleşmek istercesine, bütün azametiyle kartpostallarda gördüğünüz yapıların ta kendisiydi. Etraftaki seyyar satıcılara, zorla deve ya da at turu yaptırmak isteyen adamlara, “Ben size birşey olmasın diye sizi izliyordum, sizin gözleyicinizim, para isterim” diyen kişilere rağmen, yani kendisinden olabildiğinde rant almaya çalışan herkese ve her şeye rağmen, Keops, Kefren ve Mikerinos; bölgedeki irili ufaklı 110 kadar piramidin en büyükleri ve en bilinenleri olarak gururla ayakta durmaya devam ediyorlar.
Yıllar önce insanlar dünyanın dört bir yanından yine Piramitleri ziyarete geliyor, fakat herkeste en yüksek noktaya tırmanma hevesi ve hayali de bulunuyormuş. Gelen herkes de istedikten sonra bunu başarabiliyormuş. Fakat bir ara insanlar arasında Piramitlerin üzerine çıkıp intihar etmek bir moda halini alınca ve dünyanın dört bir yanından Piramitleri görmeye değil, bu anlamsız, çılgın hayali gerçekleştirmeye gelenlerin sayısı arttıkça, yetkililer oldukça yerinde bir kararla Piramitlerde belli bir seviyeden yukarısına çıkılmasını yasaklamışlar. Kurunun yanında yaş da yanıyor, ama bu bir yandan da Piramitlerin dokusunun korunmasını sağlıyor.
Şimdi artık Piramitler günlük hayatımın bir parçası oldu. Bazen çevre yolundan giderken aniden uzaktan belirivermeleri, ya da eğer hava çok bulutlu değilse, kaleyi ziyaret ettiğimde belli belirsiz siluetleri ile beni selâmlamaları Piramitleri ilk gördüğüm andan çok daha fazla etkiliyor beni. Güneş doğarken dimdik, güneşin sıcağında dimdik, gün batımında dimdik; belli belirsiz tebessüm eden Piramitler, yıllara ve koskoca bir medeniyete şahitlik etmiş olmanın ve Mısır’ın gizemini ve sırrını göğüslerinde taşımanın gururunu taşırlar.
27.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|