27 MAYIS, Cumhuriyet döneminde siyaset kurumuna siyaset dışı müdahelenin kanlı, iğrenç, utanç dolu sayfalarından biridir. Türkiye bu iğrenç müdahelenin yıldönümünü, bayram! olarak kutlamak utancından, ne yazık ki yine başka bir postal darbesi sayesinde kurtulabildi.
“Ordu ancak hükûmetin emrinde, devletin nizamını korumaya mecburdur” inancıyla hareket eden, dönemin Genelkurmay Başkanı Erdelhun Paşa’nın teğmenler tarafından tekmelenmesi çapulcuların ruh hallerini yansıtması açısından ibret vericidir.
Yakın bir zamanda siyaset kurumuna karşı benzer demokratik yaklaşımı sergileyen dönemim Genelkurmay Başkanı Sn.Hilmi Özkök’e karşı gösterilen çirkin tavırlar, rahmetli Erdelhun paşaya tekme atan teğmenlerin ruh halini bugüne taşıyordu adeta. Sn.Hilmi Özkök’ün siyaset kurumuna karşı demokratik duruşunu, yer yer hakarete varan boyutlarda eleştiren kalemlerden biri de Emin Çölaşan’dı. Çölaşan artık çok satan gazetesinde yazmıyor. Ancak yokluğunu aratmayacak biri var. Kendisiyle aynı evi ve aynı soyismi taşıyor.
Türkiye 27 Mayıs’ta anayasal düzeni ortadan kaldıran silâhlı bir grup çeteyle hesaplaşmadı. Bu meş’um fiili gerçekleştirenlerle hesaplaşmadığı gibi, bu zihniyetle de hesaplaşmadı henüz. Bu zihniyetle hukuk önünde ve kamuoyunda hesaplaşılmadığı için, aradan kırk sekiz yıl geçtikten sonra bir hukukçu yine bir hukuk kurumunun çatısı altında yaptığı bir konuşmada eli kanlı çetelerin kalkışması olan 27 Mayıs’ı yüceltme girişiminde bulundu. Bir yüksek yargı organı olan Danıştay nezdinde yüksek hakim olarak, Danıştay Başsavcısı sıfatıyla görev yapan Tansel Çölaşan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Ankara Barosu tarafından düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, asla onaylanmayacak bir tutumla 27 Mayıs’ı yücelterek, bunun bir darbe değil, devrim olduğunu söyledi. Aziz şehitleri için hâlâ gözyaşı döken, dualarında isimlerini hep anmakta olan milletimize, çirkin bir iftirada bulunarak idamların çoşkuyla karşılandığı zehabında bulundu. 27 Mayıs sürecinde yaşanan utanç dolu sayfalarda yargının payı inkâr edilemeyecek kadar büyüktür. Hukukun üstünlüğü yerine gücün üstünlüğünü esas alan, mazlumların adalet arayışlarına karşı, “Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor” diyerek hukuku katleden anlayış, kendisini gizlemeye gerek duymaksızın varlığını ve etkinliğini sürdürmeye devam ediyor.
Bir yüksek hakimin açıkça suç teşkil eden, anayasal düzenin silâh zoruyla ortadan kaldırılması eylemini övmesi karşısında başta mensubu bulunduğu Danıştay olmak üzere, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Barolar Birliği ve özellikle siyasi partilerden kayda değer tepki gelmemesi ürküntü vericidir. Türkiye evrensel hukuka ters düşen anlayış, söylem ve zihniyete, yargı organlarının hiçbir kademesinde yer vermemelidir.
29.05.2008
E-Posta:
|