|
|
ORADA BİR ÜNİVERSİTE VAR UZAKTA…
Yeni düzenlemelerle birlikte Ardahan, Bartın, Bayburt, Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır, Şırnak, Tunceli ve Yalova’ya üniversite kurulacak. Böylece, 85 olan devlet üniversitesi sayısı 94’e, vakıf üniversitesinin sayısı da 33’e ulaşacak.
Üniversite sayısının arttırılması ve daha fazla öğrencinin yükseköğretimden yararlanması ülkemiz için büyük bir kazanç olacaktır. Ama üniversiteler, bilimsel çalışmalar gerçekleştiremiyorsa, öğrenciler yüksek eğitimde istediklerini bulamıyorsa, meslekî gelişim sağlanamıyorsa, yeni açılan üniversitelerle umutlanan gençliğimiz hayal kırıklığına uğrayabilir. Bu sebeple özgün proje ve bilim üreten, ezberleyen değil sorgulayan, kendine güvenen bireyler yetiştirmemiz gerekmektedir.
Şu noktayı gözden kaçırmamalıyız. Ülkemizde ciddî bir ara eleman açığı var. Ama meslekî eğitim doğru planlanmadığı için diplomalı işsizlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu sebeple öncelikle meslekî eğitim ele alınmalı ve gençlerin meslekî eğitimi seçmesini sağlayacak alt yapı oluşturulmalıdır. Üniversitelerde eğitim kalitesinin hızla arttırılması gerekmektedir. Birçok üniversite öğrencisi yükseköğretimi boyunca hiçbir faaliyete katılmadan, uygulamalı eğitim almadan, proje üretmeden, alanında kendini geliştiremeden mezun olmaktadır. Üniversiteler öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini açığa çıkaracak, onların kendilerini rahatlıkla ifade edebilecekleri eğitim kurumları olmalıdır.
Üniversite öğretim elemanlarının kendilerini sürekli geliştirmesi, yeni gelişmeleri takip etmesi ve üretkenliğini yitirmemesi gerekmektedir. Öğretim görevlileri öğrencileri bilim üretmeye ve araştırmaya teşvik etmelidir. Kitap okumayan, kendini geliştirmeyen gençlerimizin uluslar arası platformda rekabet edebilmesi mümkün değildir. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya (Ali Esgin-Özay Karadağ, 2003) göre öğrencilerin yüzde 98’i yeterli oranda kitap okumuyor. Yapılan görüşmelerde öğretim elemanlarından kendilerine kitap önermelerini isteyen öğrenciler, birçok dersin fotokopi halindeki notlarla geçiştirildiğine dikkat çekiyor. Öğretim elemanlarının ‘‘zorla okutmasını’’ isteyen öğrencilerin çözümü, “Bizi hocalarımız yönlendirmeli. Zorunlu tutulduktan sonra hiçbir öğrenci okumam diyemeyeceğine göre, her hoca kendi dersiyle ilgili bir ya da birden fazla kaynağı bize önerse, bununla da yetinmeyip bu kaynakları okumamızı zorunlu kılsa hiçbir öğrencinin okumama gibi bir problemi olmayacaktır” şeklinde görüş belirtiyor.
Üniversiteler, halktan kopuk olduğunda yapılan çalışmaların pek çoğu amacına ulaşmıyor, yine pek çok kesimin bu çalışmalardan haberi bile olmuyor. ‘‘Proje, proje, proje’’ diyoruz ama buradan kâğıt üzerinde tamamlanmış çalışmalar aklımıza geliyor. Uygulanma imkânı olmayan, günün şartlarından uzak ve hiçbir kesime hitap etmeyen çalışmaların çokluğu bir değer ifade etmemektedir. Üniversitelerin kuruldukları yörenin gelişimine destek olması, yöre halkıyla iletişim ve işbirliğini sürekli kılması çok önemlidir.
YÖK, üniversitelerde yüzde 17-20 aralığında kontenjan artışı olmasını planlıyor. Kontenjan arttırımı için bazı fakültelerde ikinci öğretim bölümlerinin açılmasının planlandığı da ifade ediliyor. Gerek üniversitelerin kontenjanları arttırılırken, gerekse yeni üniversiteler kurulurken alt yapılarının sağlam atılması ve neyin hedeflendiğinin gerçekçi şekilde ortaya konulması gerekmektedir…
Bu arada sınavlar yaklaştıkça tatil haberleri de ard arda gelmeye başladı. Millî Eğitim Bakanlığınca yayımlanan genelgeye göre; İlköğretim 8. sınıf öğrencileri 8 Haziran 2008 tarihinde yapılacak OKS’ye daha iyi hazırlanabilmeleri amacıyla 2-6 Haziran arasında izinli sayılacak. 2007-2008 eğitim öğretim yılı 13 Haziran 2008 tarihinde sona ereceği için bu öğrenciler, izinlerinin bittiği 9 Hazirandan itibaren okula devam edecekler. Lise son sınıf öğrencileri de 15 Haziran 2008 tarihinde yapılacak ÖSS için 9-13 Haziran arasında izinli sayılacaklar.
Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle…
|
Mustafa OĞUZ
27.05.2008
|
|
Üniversite eğitimi
Ergenlikten genç yetişkinliğe atılan adımda bir köprüdür üniversite dönemi. Tatlı telâşıyla birlikte bir takım güçlükleri de içerir. Yaşayan herkes bilir. Peki, bu dönem acaba neden bu kadar önemlidir?
Normal seyrinde süren bir hayatın belirli kriz dönemleri mevcuttur. Ergenlik ve devamında da üniversiteye başlama dönemi oldukça zor bir süreçtir insan hayatı için. Ergenlik çağında olmak, özellikle hızla değişen dünyamızda hayatın en belirleyici dilimlerinden biri haline gelmiştir. Bir yandan bedenî ve ruhî olarak ‘büyüme’ ile yetişkinliğe hazırlanan genç, bir yandan da zorlu bir akademik sınavla karşı karşıya kalır. Bunun yanında kişi kendini tanımak, kendisine uygun mesleği seçmek, sosyal ortamını genişletmek ve değişen arkadaş çevresine ayak uydurmak durumundadır. Beden algısıyla meşgul olurken kendinden memnun olmak ya da olmamak gibi dalgalanmalarla da dış dünyaya açılışını etkileyen içsel belirlenişler yaşar. Artan sınav stresi ile de bütün akranlarının kendisinin rakipleri haline getirilmesi noktasından durum daha da zorlayıcı bir hal alabilmektedir. Çalışıp çabalayarak üniversiteyi kazanan genci neler beklemektedir? Bu yeni duruma uyumunda önemli psikolojik noktalar nelerdir?
Öğrenciler çoğunlukla kendi yaşadıkları şehir dışında eğitim görmektedirler. Bunun için yeni bir şehir, kısmen farklı bir kültüre alışmak gereği söz konusudur. Tedirginlikle karışan bir heyecan kaplar genci. Kalacak yer bulma telâşı, aileye yük olmamak için burs arayışları vardır. Bir yandan kayıt yaptırılır, diğer yandan şehir dışına gidecekler hummalı bir hazırlık içine girerler. Ve arkadaş ortamlarında ‘çömezlik dönemi’ diye tabir edilen ilk sene başlar. Bu yıl, değişen çevreyle birlikte unutulmaz anıları da beraberinde getirir. Çünkü hafif kaygıyla birlikte genç ‘ben özgürüm ve istersem yapabilirim’ moduna girmiştir bile. Tabiri caizse birçok rakibini geride bırakarak o okulda okumaya hak kazanmıştır.
Gençlere heyecan veren şey, alıştığı dünyayla olan bağlarını gevşetip yeni durumlarla yüzleşmek ve deneyim alanını genişletmektir. Bunun için üniversite hayatı, kendini bir birey olarak hissetmek isteyen genç için olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Çünkü üniversiteye başlamak demek artık ailesinden ayrı yaşamaya başlaması, şimdiye kadar anne ve baba tarafından yapılan çoğu şeyin sorumluluğunun gencin üzerine kalması ve bunun yanında artan özgürlük alanı demektir. Yetişkin olmanın en önemli şartlarından birinin kendi kendine yetmek olduğunu göz önünde bulundurursak sürecin önemi daha net anlamış oluruz.
YAŞANABİLECEK OLUMSUZ DUYGUDURUMLARI
Bu tür zorlu mücadelenin ardından üniversite ile birlikte yeni bir hayata başlayan genç bu zamana kadar kendini koruyan, aynı zamanda çerçevesini daraltan şartlardan çıkarak hayata daha farklı bakmaya başlar. Sıcak yuvası olmadan da başarılı olduğunu görerek, ekonomik olarak tam bağımsız olmasa da kendi ayakları üstünde durabildiğini, yapabilirliğini ve yeterliliğini fark ederek yeni bir hayat dönemine adım atmış olacaktır. Bu dönemde genç, kendine tutarlı bir hayat felsefesi seçmek ve geliştirmek durumundadır. Bunu bütünleyen ‘kim olduğu, neler yapabileceği, nereye doğru gittiği, ne tür içsel ve çevresel imkânlara ve kapasiteye sahip olduğunu ifade edebilmelidir kendine. Bunun tam anlamıyla ya da kısmen kazanılmadığı durumlarda genç, ‘yabancılaşma’ tehdidiyle karşı karşıyadır. Yabancılaşma; kişinin fizikî olarak yaşadığı ortamda psikolojik olarak bulunamaması, uyum eksikliği, toplumla bütünleşememe ile kendini hissettiren kimlik eksikliğidir. Duygusal dünyada küntlük ve boşluk hisleriyle yaşanan bu durum kişinin mutluluğunu, doyumunu ve başarısını oldukça etkileyebilir.
Gencin en önemli özelliklerinden biri iç dünyasında yaşadığı çatışmalardır. Bu çatışmaların hayata atılma eşiğinde olan bir gencin kişilik netleşmesi için oldukça büyük önem taşıdığı muhakkaktır. Karamsarlık da bir çatışma türüdür. İç dünyasında, geçmişten getirdiği güvensizlik, üzüntü, duygusal alışkanlıklar sonucu oluşmuştur ve bu dönemde yoğunlaşabilir ve kişinin kendini şu türlü sorgulamalarıyla tetiklenebilir.
Bu kadar çalışıyorum acaba sınavı kazanabilecek miyim?
*Kazanırsam da bu benim istediğim meslek mi?
*Ne istediğimi biliyor muyum?
*Yeterli olabilecek miyim?
*Ailemin beklentilerine karşılık verebilecek miyim?
*Nasıl bir ortamda yaşayacağım?
*Arkadaşlarım nasıl olacak ve onlara ayak uydurabilecek miyim?
Bu sorulara verilebilecek cevapların niteliği oldukça belirleyicidir. Eğer bu konularda sıkıntı yaşanıyorsa durumun incelenmesi gereklidir.
Kişinin bedenî durumu ve ruh sağlığı arasında oldukça yakın bir ilişki vardır. Bunun yanında kötü sağlık şartları kişiyi aşırı duygusal ve karamsar yapabilir. Hayal kırıklıkları ve kaygılar da bu duruma eşlik edebilir. (Genç Yaklaşım, Kasım 2007)
|
AYŞE ESMA NURİLER
27.05.2008
|
|
EĞİTİM AJANDASI
Akdeniz Eğitim Fuarı 29 Mayıs’ta Antalya’da
YURT İÇİ ve yurt dışından saygın eğitim kurumları ile her yaştan öğrencileri ve bütün eğitimcileri bir araya getirecek olan, bugüne kadar Antalya ilinde bu kapsamda düzenlenen en geniş eğitim fuarı olan ‘‘Akdeniz Eğitim Fuarı 2008’’ ile amaç; doğru ve kaliteli eğitimi bulmaya çalışan öğrenci ve velilere, yurt içi ve yurt dışındaki bir çok eğitim imkânlarını inceleme avantajını aynı ortamda sunmak. Eğitim Fuarı 29 Mayıs -01 Haziran 2008 tarihleri arasında Antalya Cam Piramit Sabancı Kongre ve Fuar Merkezinde gerçekleştirilecek. Katılımcıların çeşitli faaliyetleri ile zenginleşecek olan Akdeniz Eğitim Fuarı 2008, birbirleri ile etkileşim içinde olan bütün eğitim kurumlarının ilk defa aynı ortamda buluşmasına vesile olurken aynı zamanda kapsamı itibariyle Antalya’daki eğitim hizmeti veren kurumların kendilerini tanıtmasına, eğitim teknolojilerinin ve araç gereçlerinin sergilenmesine de imkân sağlıyor. Öğrencilerin okul ve meslek seçiminde araştırma yapmalarını kolaylaştıracak olan fuar, aynı zamanda kendini farklı alanlarda geliştirmek ve kariyerine o yönde devam etmek isteyen kişilere de yeni pencereler açmayı hedefliyor. Ayrıntılı bilgiyi www.dehafuar.com adresinden öğrenebilirsiniz.
GELİŞİM KONGRESİ 2008 ANA TEMASI: Vakfı LİDERLİK ÖĞRENMEKTİR
Beyaz Nokta Gelişim (BNGV) tarafından düzenlenen Gelişim Kongreleri, 21-22 Kasım 2008 tarihlerinde Süleyman Demirel Kültür Merkezi, İTÜ Maslak Kampusu’nda gerçekleştirilecek. Bu kongre dizisindeki amaç, çeşitli kesimlerin öğrenme temelli sorun çözme yaklaşımlarının paylaşılacağı bir platform oluşturmak. Bu yılın ana teması “Liderlik Öğrenmektir”. Bu temanın toplum hayatının çeşitli alanlarına uygulanmasının irdeleneceği oturumlarda, öğrenmenin bir sorun çözme aracı olarak nasıl kullanıldığı ve kullanılması gerektiği işlenecek. Kongre Hedef Kitlesi: Mobil İletişim Sektöründeki Sanayici ve İş Adamları, Eğitimciler, Akademisyenler, Eğitim Kurumları Üst Düzey Yöneticileri, Kamu ve Özel Sektör Şirketleri Üst Düzey Yöneticileri, Yerel Yönetimlerin Üst Düzey Yöneticileri, Sanayici ve İşadamları Dernekleri Başkanları ve Üyeleri, Sivil Toplum Kuruluşları Başkanları ve Üyeleri, Ulusal ve Yerel Medya, Üniversite Öğrencileri. Ayrıntılı bilgi için http://www.gelisimkongresi.org adresine bakabilirsiniz.
DELOİTTE ACADEMY, "BİLİMSEL İNCELEME
YARIŞMASI 2008"
Deloitte Academy üniversite öğrencilerinin ekonomik ve sosyal konularda araştırma yapmasını teşvik etmek ve onları insan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele gibi konularda fikir üretmeye yönlendirmek amacıyla bilimsel bir inceleme yarışması düzenliyor. “Etik hayat ve iş dünyası” konulu çalışmaların katılacağı “Bilimsel İnceleme Yarışması 2008” için başvurular başladı. Deloitte Academy bünyesinde Türkiye’de ilk kez düzenlenen yarışma, yurtiçi ve yurtdışındaki üniversitelerde lisans eğitimi gören, yüksek lisans veya doktora çalışmaları yapan öğrencilerin bu konuda iyileşmeler ve gelişmeler sağlayacak fikirler üretmelerine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Yarışmada birinci olan çalışma 6.000 YTL, ikinci ise 3.000 YTL ile ödüllendirilecek. Bu 2 çalışma Deloitte Academy web sitesinde yayınlanırken, kitap olarak da basılarak, üniversite ve iş çevrelerine dağıtılacak. İncelemeler jüri tarafından özgünlük, konunun açık ve yalın bir şekilde anlatımı kriterlerine göre değerlendirilecek. İncelemelerin 26 Eylül 2008 Cuma günü 17.00’den önce [email protected] e-posta adresine ulaştırılması gerekiyor. Katılım şartları ve ayrıntılı bilgi için www.deloitteacademy.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
6. ÇOCUK KÜLTÜRÜ KONGRESİ ANKARA'DA
ÇOKAUM, 2008 yılında yapacağı 6. ulusal kongresinin ana temasını “Türkiye’de çocuk yetiştirme” olarak belirledi. Çocuğun hayatını etkileyen birçok aracı olduğunu bilmekteyiz, bu aracılar temelde aileyle başlayan ve örgün eğitim kurumlarındaki yetişkinlerle devam eden kişilerden ve ortamlardan oluşmaktadır. Yetiştirme biçimleri davranışların, düşüncelerin belirlenmesinde olduğu kadar beslenmeden sağlık spor ve eğlenme alışkanlıklarına kadar bütün alanları kapsamaktadır. Bütün disiplinlerden araştırmacılar Türkiye’de çocuk yetiştirme anlayışları ve biçimleri üzerine araştırma yapmaya ve kongremize katılmaya davet ediliyor. Ankara Ataum Kongre Salonunda 13-14 Ekim 2008 tarihlerinde gerçekleştirilecek Kongrenin açılış konuşmasını Prof. Dr. Çiğdem Kâğıtçıbaşı yapacak. Faaliyetle ilgili ayrıntılı bilgiyi www.cokaumkongre08.com web adresinde bulabilirsiniz.
|
27.05.2008
|
|
GÜNCEL
Mevcut ÖSS sistemi değişmelidir!
Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir Sen), yaptığı yazılı açıklamada YÖK Başkanının ÖSS Sınav Sisteminin değişikliği üzerinde çalışmalar yapmasını, mevcut sistemin değişme zorunluluğu anlamında olumlu bulduklarını belirterek, kamuoyunda tartışılması gerektiğinin altını çizdi:
Üniversite giriş sınavındaki bütün değişiklikler ve yeni uygulamalar, üniversiteye girişle ortaöğretimin geleceği arasında çok büyük bir ilişki olduğunu göstermektedir. Milyonlarca gencin binlerce dershaneyi doldurması, okuldan daha çok dershaneden medet umması, ortaöğretimin gençleri üniversiteye hazırlama işlevini yerine getirememesinin bir sonucudur. Bu istenmeyen ve amaçlanmayan işlev değişiminde üniversiteye giriş sisteminin büyük rolü olduğunu kabul etmek gerekir. Bu kapsamda bir sorun olarak varlığını koruyan, mevcut sistemdeki eşitsizlik ve uygulanmakta olan adaletsiz katsayı uygulamasına acilen son verilmelidir. Yeterlilik temelli yöntemler geliştirilene kadar, sosyal eşitlik anlayışına dayalı olarak daha adil bir şekle dönüştürülmelidir.
Eğitimde kademeler arası geçişte egemen olan tek oturumluk ve sadece bir kısım zihinsel becerileri ölçmeye dönük sınavlar yerine, bireyi bütün beceri ve yeterlilikleriyle çok yönlü olarak değerlendirebilecek, önceden belirlenerek ilân edilmiş objektif ve standart ölçüm araç ve teknikleri ile değerlendirme yolları kullanılmalıdır. Kademeler arası geçişte kullanılacak seçme yöntemleri ve ölçütleri, çeşitlendirilerek bu bağlamda veli ve öğrenci görüşmeleri, öğretmen raporları, akran değerlendirmeleri, öğrenci dosyası, öğrencinin en çok başarılı olduğu dersler esas alınarak bütüncül, kapsayıcı, çok yönlü bir yapıda tasarlanmalı ve uygulanmalıdır. Eleyici ölçme ve değerlendirme sistemleri yerine, teşhis edici, geliştirici, tanıma ve yetiştirmeye dönük değerlendirme sistemleri ikame edilmelidir. Hiçbir öğrenci, başarısızlık yaftasıyla sistem dışında bırakılmamalıdır. Üniversiteye öğrenci yerleştirme sistemi, bölüm yerine fakülte tercihine göre tasarlanmalıdır. Bu kapsamda üniversitelerde çağın gerektirdiği işlevsel bölümler güçlendirilmeli, kontenjanları arttırılmalıdır. Her bir fakülte ile ilgili beklenen yeterlilikler önceden belirlenip ilân edilmelidir. Daha sonra bölümlere yerleştirmeler, öğretim üyelerinin rehberliğinde objektif ölçme araçları da kullanılarak gerçekleştirilmeli, öğrenimin ilk yıllarında verilecek ortak bir program sonunda, öğrenciye yatay ve dikey geçiş imkânları da sağlayan bir yapı kurulmalıdır. Sosyal taleplere cevap verebilmesi için, üniversite sayısının da nitelikli ve kademeli olarak arttırılması gerekmektedir.
|
27.05.2008
|
|
SÖZ BİRLİĞİ
YA RÜYALARINIZI DEĞİŞTİRMELİ YA DA YETENEKLERİNİZİ ARTTIRMALISINIZ
ULVÎ gayeleri olmayan insanların zihinleri sadece kendi bencil isteklerine hizmet eder (Bediüzzaman). Tek sınır her zaman hayalin koyduğu sınırdır (James Broughton). İşini sevmeden ve sadece para kazanmak için yapan kişinin, para kazanması ve hayattan zevk alması çok zordur (Charles M. Schwab). Yarın genelde hatanın en yoğun günüdür (İspanyol Atasözü). İşte başarılı olmak, en tepeye vurmak için bir insanın bilmesi gereken, yaptığı işle ilgili bilinmesi muhtemel her şeydir (J. Paul Getty). İki kolun kucaklayamayacağı denli büyük olan ağaç, saç kadar ince bir kökten doğmuştur. Yedi katlı bir kule, bir toprak yığını üzerinde yükselir. Bin fersahlık bir yolculuk da bir adımla başlar (Lao-Tse). Bir girişimcinin ilk macerası sadece deneyim kazanmak ile sonuçlanır. Bu süt dişlerine benzer. Yerlerine daha güçlü ve dayanıklılarının çıkması zaman alır (Deaver Brown). Başkalarının neler yaptığının farkında olmanız, çabalarını alkışlamanız, başarılarını takdir etmeniz ve arayışlarında onlara yardımcı olmanız gerekir. Hepimiz birbirimize yardım edersek herkes kazanır (Jim Stovall). Ne yapıyor olursanız olun, bunun sizin ilk girişiminiz olduğunu fark edin (Wally Amos). Bir işe girişmek için iyi bir gerekçemiz yoksa, ona başlamamak için iyi bir sebebimiz var demektir (Sir W. Scott). Kararlılık keskin bir bıçağa benzer, keskin ve düzgün keser. Kararsızlık ise kör bir bıçak gibi kestiği her şeyi parçalar ve yırtar (Jan Mc Keithen).
|
27.05.2008
|
|
|
Kutlu Doğum Haftası Pdf
|
|
|
|
|
|