ANTBİRLİK GENEL MÜDÜR VEKİLİ İSMAİL İLTAR, “BAKANLIK UÇAKLA İLÂÇLAMAYI YASAKLADI. ELİMİZDE 3 TANE İLÂÇLAMA UÇAĞI DURUYOR. SATMAYI DÜŞÜNÜYORUZ. İHALEYE ÇIKTIK KİMSE TEKLİF VERMEDİ” DEDİ.
*Pamuk ekilen topraklarda ziraî ilâçlamadan kaynaklanan çevre ve insan sağlığı bakımından sıkıntılar var mı?
Bizim eskiden pamuk ve mısır üretiminde ilâçlamayı yaptığımız uçaklarımız vardı. İlâçlamayı uçakla yapıyorduk. Bakanlık AB gerekçesiyle uçakla ilâçlamayı yasakladı. Uçakla ilâçlama bizde, bir de Çukobirlik’te vardı. Bir de Güneydoğu’da özel şirketler yapıyordu. Bizim 4 uçaktan oluşan bir filomuz vardı. Bakanlık çevredeki faydalı bitkilere ve böceklere zararlı olduğu gerekçesiyle uçakla ilâçlamayı yasakladı. Bu da pamuktan ziyade mısırda çok sıkıntı doğuyor. Biliyorsunuz mısırın boyu çok yüksek olduğu için traktör mısır tarlasına girince mısırlara zarar veriyor. Mısırda bir ilâçlamada özellikle ikinci üründe çok büyük miktarda ürün kayıpları oldu. Mısır yaklaşık 3-3.5 metre boyunda. İlâçlama yapılamadığı için ürün kayıpları oldu. Yani bu kadar boyu olan mısıra traktörle ilâç atmak çok zor ama biz bunu uçakla yapıyorduk geçmişte bakanlık bunu yasakladı.
Bu tür ilâçlamaya uygun değişik bölgelerden ince tekerlekli traktör temin ettik pamukta ilâçlama yaptık ama mısırda özellikle ikinci üründe bu uygun olmadı. Vatandaş bu tür ilâçlamanın uygun olmadığını gördü.
*İlâçlama yasağı gelince elinizdeki uçaklarınızı ne yaptınız?
Şu anda elimizde 3 tane ilâçlama uçağı duruyor. Satmayı düşünüyoruz ama şu anda kimse para vermiyor. Geçmişte iyi para veriyorlardı. İki tane uçağımızı iyi paraya satmıştık. Eski uçaklar olmasına rağmen özel firmalar ihaleye girmiş ve kıran kırana süren bir pazarlık sonucunda satmıştık ama şimdi mecburen bir ihaleye çıktık kimse teklif vermedi. Birisi 10 bin YTL teklif vermiş düşünebiliyor musunuz bir uçak için. Şu anda 3 tane uçağımız var ve havaalanında bir de hangarımız var. Orayı da bu gidişle kapatacağız. Çünkü boşuna masraf. Uçak ilâçlamasının yapılmaması nedeniyle mısırdaki ikinci üründe büyük kayıplar oldu. Bildiğim kadarıyla buğdayda süne mücadelesinde bir hayli sıkıntı yaşandı. Çünkü buğdayda belli bir boydan sonra traktör girip ilâçlama şansı yok.
*Üretimde bir planlama söz konusu mu? Yoksa pamuk ekimi üreticinin kendi tercihine mi bağlı?
Maalesef bir planlama söz konusu değil. Hiç planlama filan böyle bir şey yok. Planlamanın olabilmesi için ekim yapılmadan önce devlet hangi üründe ne kadar destek vereceğini açıklamalı. Devlet, ekim yapılmadan “bu sene pamuk şu fiyat, mısır şu fiyat, susam şu fiyat, vb. olacak” diye ilân etmeli. Üretici olarak ben hesabımı yapmam ve hangisinden kâr edeceksem onu ekmem lâzım. Devlet de bu ürünlerden hangisine en fazla ihtiyaç duyuyorsa ona göre teşvik vermesi organize etmesi lâzım.
Şimdi Türkiye ne oluyor. Bu sene mısır 600 bin lira oldu. Gelecek sene bütün çiftçiler mısır ekiyor. Örneğin bu sene pamuk Antbirlik’te destekle birlikte bin 300 lira oldu. 500 lirada devlet destek verirse bin 800 lira olacak. Gelecek sene herkes pamuğa hücum edecek. Yani böyle olmaması lâzım. Özellikle devlet desteklemeyi planlaması lâzım. Bir de destekleme doğrudan üreticiye gitmesi lazım.
*Devletin getirdiği Doğrudan Gelir Desteği var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Son bir kaç yılda ne yaptı devlet, adamın kaç dönüm tarlası varsa doğrudan destekleme yaptı. Tapuya göre destekleme yaptı. Adamın bin dönüm tarlası var, bilmem nerede. Ürünü ekse bile ürün elde etme şansı yok. Ekmiyor bile ama gidiyor, devletten desteklemeyi alıyor. Destekleme ürün bazında olması lâzım. Yani üreticiye olması lâzım. Yoksa tapuya oldumuydu özellikle Güney Doğu’da büyük toprak sahiplerinin binlerce dönümlük arazileri var. Paraları alıp gidiyorlardı. Yani üretim olmuyordu.
Planlamanın sağlıklı olabilmesi için insanları zorlamanın “şu bölgede bunu ekeceksin, bu bölgede bunu ekeceksin ya da şunu ek şunu ekme” diye zorlamanın bir anlamı yok. Yani komünist sistemde uygulamalar var. İnsanları planlamaya uymaya zorlarsın şunu yaparsın bunu yaparsın ama öbür tarafta da adam bir şey yaptığı zaman ödüllendirirsin. Devletin planlaması da öyle olması lâzım. İnsanlar ne ekeceğine kendisi karar verir. Bunun için devlet fiyatları ekimden önce açıklamalı. Üreticinin yaptığı işi isteyerek yapması için devlet teşvikle üretimi planlayabilir.
Der ki “mısıra şu kadar, pamuğa şu kadar, nara şu kadar, zeytine şu kadar destekleme veriyorum” der üretim yapılmadan önce. Bununla ilgili bir takvim belirleyip her sene bu takvime göre bunu açıklaması lâzım. O zaman planlama kendiliğinden olur. Destekleme fiyatları açıklanınca vatandaş üretim planını ona göre yapar. Devlet olarak neye ihtiyacın varsa onun desteğini arttırarak üretimini teşvik edersin. Planlama ihtiyaca göre yapılmış olur.
BİR TAKIM ELBİSE İÇİN
6 AY ÇALIŞMA DEVRİ BİTTİ.
*Sentetik iplik üretimi pamuk üretimini nasıl etkiledi?
Evet sentetik iplik üretimi pamuk üretimini bir hayli etkiledi. Etkileme şöyle sentetik üretim pamuğa göre çok ucuz. Maliyeti düşük olduğu için giyilen her kumaşın içinde belirli oranlarda artık hepsinde sentetik var. Artık yüzde yüz pamuk olan çok az. Yani dünyada ve Türkiye’de doğal ürün dediğimiz pamuklu ürünleri tercih eden elit kesim var. Ama bu dünyada en üst gelir grubunu oluşturan kesim. Nüfusa oranla yüzde 10 civarında. Ama yüzde 90’ı halk tabakası haliyle sentetik giyiyor. Özellikle Çin, Hindistan gibi ülkeler bastırıyor. Geçmişte biliyorsunuz bir adamın bir takım elbise alabilmesi için 6 ay çalışması gerekiyordu. Şu anda bir maaşla 5 takım elbise alırsınız. Yani bu kadar korkunç rekabet var.
*Narenciye bu sene nasıl gidiyor? Geçmiş yıllarda ürün dalda kaldı diye şikâyetler vardı?
Portakal ve limon bu sene altın yılını yaşıyor. Bu sene limon 1 milyonun üzerinde.
*Küresel ısınma ve kuraklık ile bağlantılı olarak pamuk çok su tüketen bir ürün mü? Pamuk üretilen arazilerde su sıkıntısı yaşanıyor mu?
Pamuk ve mısır çok su tüketen bir ürün. Bizim bölgemizde su sıkıntısı yaşanmadı. Ancak aşırı sıcaklara bağlı olarak ürün kayıpları yani rekolte düşüşü yaşandı. Bölgemizde özellikle buğdayda çok büyük rekolte düşüşlere yaşandı. Yani aşırı sıcaklardan dolayı pamukta da ürün kayıpları olduğunu söyleyebilirim. Biz çok su sıkıntısı yaşamadık ama Ege Bölgesi’ndeki üretici çok su sıkıntısı yaşadı bu sene (2007).
*Türkiye’nin pamuk ihraç eden bir ülke konumundan pamuk ithal eden bir ülke haline gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu bir tezad değil mi?
Özellikle Akdeniz ve Ege bölgesinden pamuk gidiyor. Çukurova’da üretim zaten kalktı bir Güney Doğu’da devam ediyor. Orasıda sıkıntılı. Geçmişte pamuk üretimi kârlı bir işti. Bir kilo pamuk ile bir kilo fındık alınabiliyordu. Bugün fındık 5 milyon lira. Pamuk ise 1. 850 milyon lira civarında. Globalizm denilen dünya ekonomik piyasası ve buna bağlı oluşan fiyat sistemi Türkiye’deki pamuk üretimini etkiledi.
İpliği “nereden ucuz bulursan al” sistemi yerli üretimi baltaladı. Pamuk üretiminde girdiler sürekli yükselirken fiyatlar aynı oranda yükselmedi. Motorin yükseldi, gübre yükseldi. Şu anda gübre fiyatı tavan yaptı. Dolar sürekli düşerken gübre sürekli yükseliyor. Böyle bir şey olmaz. Demek istediğim girdiler ile pamuk fiyaları aynı oranda yükselmediği için pamuk üretimi sürekli geriledi. Bu arada zarar eden vatandaşında pamuk ekme şansı olmadığından dolayı pamuk üretimi düştü.
*Bir de genleri değiştirilmiş ürünler (tohumlar) meselesi var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Geçenlerde bir TV kanalında bir açık oturum oldu. Ziraat Odaları ve değişik üniversitelerden bilim adamları katıldı. Genleri değiştirilmiş tohumları tartıştılar. Vatandaşın birisi dedi ki “Türkiye’de sulanmayan çok arazi var. Bunlar sulanabilir hale getirildiği takdirde bitkilerin genleriyle oynamaya gerek yok.”
Ama bu tesbit yanlış. Sadece genlerle oynamak yetmiyor. Türkiye’de işin kötüsü şu anda sulanabilen araziler bile boş kalıyor. Çünkü vatandaş üretim yapamıyor. Yaptığı takdirde zarar edecek. Bizim bölgemizde sağda solda sulanabilecek boş tarım arazileri var. Hepsi sulanabilecek arazi olmasına rağmen vatandaş bunu ekmiyor. Neden ekmiyor bunun sebeplerini araştırmak lâzım. Bu vatandaş niçin sulanabilen yeri ekmiyor. Önce buna birçözüm bulmamız lâzım. Yani sen sulanabilecek tarım arazisini kullanabilecek şekle gelmen lâzım. Yani ülke olarak çiftçimizi dışarı ile rekabet edebilecek duruma getirmemiz lâzım. Başka türlü sürekli araziler boş kalacaktır. Kalıyorda zaten. Bu bölgedeki arazinin tamamı ekilmiyor.
*Okullarda bizlere hep Türkiye tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi diye öğretiliyordu. Artık Türkiye kendine yetmemeye mi başladı ne dersiniz?
Aşağı yukarı her türlü üründe ithalat yapıyoruz. Yaş sebze ve meyvede bile ithalat yapıyoruz yerine göre. Her türlü muz geliyor. Elma geliyor, pirinç geliyor. Mısırın tamamına yakını ithal ediliyor, susam ve pamuk ithalatı var. Türkiye’nin ithal etmediği neredeyse bir fındık var. O da Türkiye dünyanın tek en fazla üreticisi olmasından.
*Türkiye’nin organik tarım yapma şansı var mı?
Bildiğim kadarıyla bu bölgede organik tarım yeterince yok. Seralarda biraz yapılmaya çalışılıyor ama ne kadar başarılı oldular, olup olamadıkların da bilemiyorum. Sebzede yapmaya çalışıyorlar. Ama görüştüğümüz kişilerden aldığımız bilgilere göre Urfa ve Hatay taraflarında bu konuda çalışmalar varmış. Ama bizde şu ana kadar yok.
*Biyolojik mücadele konusunda bazı ülkelerin iyi olduğu biliniyor. Türkiye’de bu tür çalışmalar var mı?
Tarım müdürlükleri sebzelerde kalıtım bırakan ilâçların kullanılmaması için sıkı takip yapıyor. Bir de sizin söylediğiniz mânâ hormon yerine bambus arıları sebze çiçeklerinin döllenmesinde kullanılıyor. Bu bir hayli yaygınlaştı. Yalnız şunu söylemek istiyorum; kışın özellikle biber üretiminde kışın hiçbir şekilde yoğun ziraî ilâç kullanılmaz. Ortak tesiri çok ilâçlar kullanılmaz. Biberde bu bakımdan hormon filan olmaz. Erman Toroğlu’nun iddia ettiği gibi salatalık Antalya’dan kamyona yüklendikten sonra İstanbul’a gelinceye kadar 2 cm uzamaz. Böyle bir şeyin alâkası yok. Bilip bilmeden konuşuyor. Hormon sadece domatese atılır ama artık domatesde de bambus arıları kullanıldığı için hormon kalkmaya başladı.
PAMUK TARLALARINA
NAR DİKİLMEYE BAŞLANDI
*Bu yıl Antbirlik kaç ton pamuk aldı?
9 bin 500 ton civarında kütlü pamuk aldık. (2007) Geçmişteki pamuk tarlalarının çoğu dönüşebildiği kadar meyve bahçesine dönüştü. Şimdi bir nar furyası var. Pamuk tarlalarına önemli oranda nar dikilmeye başlandı. Narenciye ise devam ediyor. Bu sene narenciye fiyatları biraz canlanmaya başladı. Bunun yanı sıra nektarin ve elma gibi ürünler yetiştirilmeye başlandı. Bölgemizde çok verimli bodur elma yetiştirilmeye başlandı. Bir de rakımın yüksek olduğu yukarı kesimlerde bodur elma ile birlikte zeytin dikimleri başladı. Bir başka önemli gelişme ise pamuk tarlalarında seralar kurulmaya başlandı. Artık pamuk alanında seralar yapılıyor. Seralar artık büyük sanayi şeklinde kuruluyor. Komplike bir şekilde. 50 dönüm yüz dönüm büyüklüğünde seralar yapılıyor artık.
Pamuk girdi maliyetlerinin yüksekliği ile birlikte hızla ekim alanları daraldı. 1995 yılında Adana da 400 bin hektar alan pamuk ekilmiş, 2005 yılında ise 35 bin hektar pamuk ekilmiş, aşağı yukarı yüzde 90 oranında düşüş var. Bir de Çukurova’da bize göre daha sıkıntılı pamuk. Çukurova’nın nem oranı daha yüksek bu bakımdan pamuk elyaf kalitesi de daha düşüktür.
- SON -
|