Tekstil, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) sanayi envanterine göre, Türkiye’nin en büyük sektörü. 2007’de, tekstil hazır giyim sektörü 22,6 milyar dolar ihracatla yine lider oldu. Yetmiş bir bin dolayında sanayi işletmesinin yüzde 21’i tekstil hazır giyimde faaliyet gösteriyor. Envantere göre, en fazla istihdamı 840 bin kişi ile bu sektör sağlıyor.
TOBB’un yayın organı EKONOMİK FORUM dergisinin Mart 2008 sayısı tekstil sektörünü kapağına taşımış. Bu dergideki çarpıcı araştırmaları özüne sadık kalarak özetlemeye çalıştım. Bizi sadece giydirmekle kalmayan, oturduğumuz mekânların dekorasyonundan, günlük hayatımızın içinde kullandığımız tekstil ürünlerine kadar sektörün faaliyet alanları saymakla bitmiyor. Ancak günümüzde tekstil sektörü çeşitli sorunlarla karşı karşıya. Tekstil sektörü, bir bakıma hazır giyim ile birlikte tarım ve hayvancılık ürünlerinden konfeksiyon tüketim mallarına kadar uzanan üretim zincirinde büyük bir güce sahip. En yüksek dış ticaret fazlası veren sektör, Türk ekonomisinin yüksek cari açık ve işsizlik sorunları ile mücadelesinde de hayati role sahip.
“Türkiye sektör olarak dünyanın neresinde?” diye bir soru soracak olursak bunun cevabını şu şekilde vermek mümkün: “AB ülkelerine tekstil ve hazır giyim ihracatında, ikinci, dünyada dördüncü, pamuk üretiminde dünyada yedinci, pamuk tüketiminde dünyada dördüncü, elyaf ring iplik üretiminde dünyada beşinci, openend iplik üretiminde dünyada dördüncü, organik pamukta dünya lideri, sentetik iplik üretiminde dünya yedincisi.”
Osmanlı insanı ithal kumaşları satın alıp terzilere diktirerek giyinirken onların torunları olan bizler bugün dünya pazarlarına tekstil satar duruma geldik. Bunda şüphesiz müteşebbislerimizin girişimciliğinin etkisi olmakla birlikte Türkiye’nin Avrupa Birliği pazarına entegre olmuş olması da bu sektörün önünü açtı. Özellikle 1996 yılında radikal değişimler geçiren sektör bugüne kadar edindiği deneyimlerini, verdiği özveri ve geliştirdiği teknoloji ile geleceğini şekillendiriyor. Artık Türkiye’nin markaları uluslararası piyasalarda da aranmakta ve beğeni toplamakta.
Günümüzde Türkiye tekstili için pamuk stratejik hammadde ve beyaz altın değerinde. Ancak beyaz altındaki dışa olan bağımlılık her geçen gün artıyor. Yani bu sektörde hammadde ithalatı Türkiye’nin rekabet gücüne ağır bir darbe indiriyor. Türkiye bütün sıkıntılarına rağmen hazır giyim ve tekstil sektöründe net ihracatçı konumunu korurken, hazır giyimde Avrupa’da ikinci, dünyada üçüncü. Türkiye bu sektörde sadece ulusal lider, oyuncu değil aynı zamanda, küresel bir oyuncu ve lider konumunda. Türk tekstil ve hazır giyim sektörünün küresel ölçekte önemini yitirmemesi için teknolojiyi daha yoğun biçimde kullanarak, Ar-Ge’ye daha fazla yer vermesi, bununla birlikte durmaksızın tanıtım ve yenilenmeye önem vermesi gerekiyor. Aksi takdirde kazanılan pazarlar hızla rakiplerimizin eline geçebilir.
Bugün Türkiye’nin hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının yüzde 80’i AB ülkelerine. Türkiye başta ABD olmak üzere diğer büyük pazarlarda irtifa kaybetmekte. AB ülkeleri dışında kalan; ABD, Kanada, İsviçre ve Norveç gibi diğer OECD ülkelerine hazır giyim, konfeksiyon ihracatımız dolar bazında yüzde 12,1 oranında azaldı. Sadece ABD’ye gerçekleştirdiğimiz ihracatta yüzde 20,5 oranında bir düşüş söz konusu. Sonuç olarak, hükümet üretimin, sanayinin önündeki engelleri kaldırdığı takdirde tekstil ve hazır giyim sanayisi Türkiye’de sahip olduğu altyapı ile ülkemizin en önemli ihracat sağlayan sektörü olmaya devam edecek. Sanayicinin girdi maliyetleri açısından sadece Mısır ile bir kıyaslama yapıldığında Türk sanayicisinin rekabetçiliğinin hangi noktalarda zorluk çektiği görülür. Türkiye’de işçilik Mısır’ın beş katı, elektrik üç katı, doğalgaz ise tam on katı. Türkiye’de bu bağlamda başta enerji ve istihdam girdilerini düşürülerek üretimin önündeki engelleri kaldırmalı.
İSTANBUL MODANIN, ANADOLU ÜRETİMİN
MERKEZİ OLMALI
TOBB Türkiye Konfeksiyon ve Hazır Giyim Sanayiciler Meclis Başkanı Umut Oran, “Tekstilin Türkiye için hem ata, hem ana sektörü” olduğuna dikkat çekerek, şu tesbitlerde bulunuyor: “Üretim, reel sektör yatırımları desteklenirse, tekstil ve hazır giyim sektörünün önümüzdeki 25 yıl daha Türkiye’nin ihracat ve istihdamında lokomotif görevini devam ettirir. Bunun için, yeni teşvikler aracılığıyla sektörün bölgesel bir yapılanmaya yönlendirilmesi gerekiyor. Bu yapıldığı takdirde İstanbul moda, Anadolu üretim, GAP Bölgesi ise organik pamuk ve organik tekstil üretim merkezi olacak.”
Umut Oran, aynı zamanda Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin (TGSD) ve Dünya Hazır Giyim Federasyonu’nun da başkanlığını yapmış sektörün önemli isimlerinden. Oran aynı zamanda tekstil sektörünün Türkiye için stratejik önemi üzerinde duruyor. Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim sektöründe rakipleri karşısında en büyük avantajının, sektörün güçlü tedarik zinciri olduğuna dikkat çeken Oran, Türkiye’de pamuktan moda tasarımına kadar sektördeki tedarik zincirinin bütün halkalarının son derece güçlü olduğunu söylüyor. Umut Oran’a göre Türkiye, AB’de hazır giyim sanayiinde Çin’den sonra ikinci büyük kapasite ve ihracatçı konumunda. (Burada çok eleştirilen AB ile yapılan Gümrük Birliği anlaşmasının olumlu etkisini de göz ardı etmememiz lâzım.) Pamuk üretiminde dünyada yedinci sıradayız, pamuk tüketiminde dünyada dördüncüyüz ve iplik üretiminde ilk 4-5’lerdeyiz. Organik pamukta ise dünya lideriyiz. Dünyada organik pamuğun yüzde kırklık kapasitesini biz karşılıyoruz. Amerika, Çin ve Hindistan bizden sonra geliyor. Elimizdeki verilere baktığımızda dünyanın üçüncüsüyüz; İtalya, Çin ve Türkiye. Sonuç olarak sadece ulusal değil, uluslar arası alanda da önemli bir oyuncuyuz.
RAKİBİMİZ ÇİN DEĞİL, İTALYA
Osmanbey Tekstilci İşadamaları Derneği (OTİAD) Başkanı Gaffar Koca, Osmanbey’in en önemli pazarının Ortadoğu ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri olduğunu, şu anda Güney Afrika’ya mal satmaya başladıklarını ifade ederek “Kuzey Afrika ülkelerine Tunus, Fas, Libya gibi ülkelere mal satışı yapıyoruz, ama kârlılıklar son derece düşük” diyor. Gaffar Koca, “Rekabet koşulları dediğimiz zaman bizim rakibimiz Çin değil, rakibimiz İtalya, Fransa yani modada kendini ifade etmiş ülkeler. Strateji belirlemek için önce elinizde bir politikanız olmalı ve politikanın arkasında da hedefler olmalı. Bizim hedefimiz İtalya’yı geçmek veya İtalya gibi olmak”
Türkiye Tekstil, Konfeksiyon, Hazır Giyim ve Deri Sanayicileri, alınması gereken acil tedbirleri özetle şöyle sıraladılar: "Türkiye her yıl yaklaşık 750 bin kişiye iş üretmek zorunda. Türkiye tarımdaki işgücü çözülmesini hizmetler ve sanayi sektörleri ile telâfi edememekte. Tarımdan kopan nüfusun sanayi ve hizmetler sektörüne girdiği görülmekte. Yüksek büyüme oranlarına rağmen, tarımdaki çözülmeden kaynaklanan yüksek işsizlik sorunu çözülmemekte. Pamuk üretiminin arttırılması için destekleme prim sistemi iyileştirilmeli ve verimlilik tedbirleri alınmalı. Haksız rekabete yol açan yanlış beyanlı ve dampingli ithalatın kontrolü ve denetimi sağlanmalı."
TEKNİK TEKSTİL, PAMUK ÜRETİMİNİN
ALTERNATİFİ Mİ?
Teknik tekstiller, hayatın her alanında karşımıza çıkmakta. Örneğin birçok yapının tavanında, ayağınızın altındaki halıda, elektrik süpürgemizde, mutfak aspiratörümüzde veya havalandırma tertibatımızda bulunmakta. Örneğin bir otomobilde, ortalama 13-14 kg tekstil ürünü bulunmakta. Antimikrobiyal tekstilde teknik tekstilin önemli bir alanı ve antimikrobiyal çorap, iç giyim, halı, tıbbî giysiler, vb. yerlerde kullanılmakta. Tekstil denince ilk akla gelenler, giysilik kumaş, yatak çarşafı ya da perde olacaktır. Ama başına sadece teknik sözcüğü eklenince tekstil, kayak takımlarından hava yastıklarına, cerrahî önlüklerden ayakkabı astarlarına kadar, kimsenin aklına kolay kolay gelmeyecek çok fazla sayıda alana girer. Teknik tekstili, estetik veya dekoratif özelliklerinden ziyade, öncelikle teknik performansları ve fonksiyonel özellikleri için üretilen malzeme ve ürünlerden oluşuyor. Teknik tekstilin önemindeki artış genelde yapay elyafdaki gelişmelerle bağlantılı. Özellikle dayanıklılığı ve performansı yüksek sentetik elyafların kullanımı elverişliliği ile zenginleşmiş ve bu elyaflarda teknik tekstillerde kullanılan tüm elyafların yüzde otuzundan daha fazlasını oluşturmakta.
OSMANLI’DA TEKSTİL VE DOKUMA
Osmanlı’da kumaş ve bez üreten ufak fabrikalar (atölyeler) her dönemde var olmuş. Fakat konfeksiyon yani hazır giyim yok. Saray ve paşa konaklarının kadınları dışında terzilik hemen hemen tüm kadınların mesleği durumda. Kadınlar gerek kendilerinin gerekse çocuklarının elbiselerini kendileri dikiyor. Elbiseler bu dönemde çok değerli. Evlenecek genç kızların dikiş konusunda mahir olarak yetiştirilmesine özen gösteriliyor.
Osmanlı’da ilk olarak sanayi bir dokuma atölyesi 1845/1850’lerde 400 bin fes üreten çuha fabrikasının faaliyete geçmesiyle başlıyor. Bu kurum daha sonra karşımıza Sümerbank olarak çıkıyor. 1850’de Bakırköy Bez Fabrikası, 1867’de Filibe Pamuk İpliği ve Dokuma Fabrikası ve 1895’te Adana Bez Fabrikasının kurulduğunu görüyoruz. Hatta 1850 yılında Paris’teki uluslar arası bir sergide yaklaşık 200 tekstil ürününden ödüller alındığını Prof. Dr. Önder Küçükerman’ın Feshane kitabından öğreniyoruz. Ayrıca 1893 yılında Şikago’da yine uluslar arası bir sergiden Feshane’nin dokuma kumaşlarının ödül aldığını da öğreniyoruz... Yani Osmanlı’nın böyle bir tekstil ve dokuma geçmişi sözkonusu. Tabiî buna bir de ipekli dokumacığılı ilâve etmekte yarar var. Bu konuyu nasipse bir başka dosyada ayrıca ele alacağız.
TEKSTİL ÖLÜYE DE, DİRİYE DE LÂZIM
TOBB Tekstil Sektörü Meclisi Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, Türk tekstil sektörünün ithalat bombardımanı altında olduğunu belirterek Hindistan, Pakistan, Uzakdoğu, Özbekistan’dan çok ucuza mal gelmesinin sektörde özellikle tedarikçi firmaları zor duruma düşürdüğüne dikkat çekiyor. 1904 yılından beri tekstille uğraşan ailenin bir ferdi olan Sanko Holding’in patronu Konukoğlu şu görüşleri dile getiriyor: “Tekstil sektörünün sağladığı istihdamın yanında Türkiye’ye çok büyük bir ihracat geliri sağlıyor, ticarî çarkların dönmesine yardımcı oluyor. Türkiye ekonomisinin temel direklerinden biri olan tekstil son dönemde zor günler geçiriyor. Bir taraftan kur ve maliyet baskısı, diğer yandan sektörün giderek gözden düşmesi, zorlanan ihracatçılar, üreticiler, fasoncular, iplikçiler, dokumacılar... Tekstil sektörünün en önemli özelliği emek yoğun bir sektör olması, yani istihdam dostu olması. Bugün Türkiye’de milyonlarca kişi ekmeğini tekstil atölyelerinden, konfeksiyonlardan, ufak tezgâhlardan veya dev entegre tesislerden kazanıyor. Tekstil sadece konfeksiyon yapmak değil. Bunun arkasında çiftçi var, pamuk var. Bunlar hep birbirini destekleyen konular. Tekstil ölüye de lâzım, diriye de. Siz hiç çıplak yatan bir adam gördünüz mü? Hem doğumda, hem ölümde insanlar bir şeylere sarılır. Tekstil bitmez. Sadece kaliteli mal üretemeyenler, belirli markalara ulaşamayanlar ve yatırımlarının hesabını iyi yapamayanlar aşağı doğru gider.” Yine Konukoğlu’na göre, “Güneydoğu için getirilecek yeni teşviklerle Türkiye’de kendi ‘Çin’imizi oluşturmak mümkün. İşçilik daha ucuz, yurtdışına göre verimlilik yüksek. Güneydoğu’da binlerce insan boş. Bunlara balık tutmayı öğretirsek daha iyi değil mi? Orada işsizlik önlenirse göç de önlenecek. Türkiye, diğer ülkelere göre rekabet avantajı sağlayabilecek konumda. Bunu sağlamanın da üç yolu var. Birincisi; çok kaliteli mal üretmek ve hızlı teslim. Şu anda biz bunu yapabiliyoruz. İkincisi; girdi maliyetlerinin düşmesi. Enerji, akaryakıt ve vergilerin bir noktaya gelmesi lâzım. Üçüncüsü de yerli malı kullanımının teşvik edimesi.”
YARIN: BİRLİKLERİN FAİZ BORÇLARI SİLİNSİN
|