Ahmet BATTAL |
|
Ana babayı bilme hakkı ve Anayasa |
Siz değerli okuyucularımı aşağıdaki cehaletten tenzih ederek başlamak isterim. Öğrencilerime soruyorum: Yetiştirme yurdunda büyümüş olan ve anne babasının kim olduğunu bilmeyen kişinin, eş adayı konusundaki en büyük korkusu nedir? Cevabı maalesef kendim veriyorum: Eş olarak seçmeyi düşündüğü kişinin de ana babasını bilmeyen bir yetişkin olması. Niçin, diyorum. Maalesef yine cevap yok. Halbuki reklam repliğini hepsi biliyor: “Siz kardeşsiniz evlenemezsiniz!” “Skandal!” Bunu bilen onu bilmez mi. Birileri, o gençleri hakiki ve manevî kökünden koparıp da zehirli mantar gibi sokağa salmışsa elbet bilmez. İnsan, insan olalıberi, kardeşiyle evlenmekten korkup kaçıyor. Sadece neslin fizikî ve genetik sağlığını korumak için değil elbette. Zira insanlık, “genetik kod”ları sadece bir asırdır biliyor, ama kardeşiyle evlenmemesi gerektiğini (code hominus’u) baştan beri biliyor. Onun içindir ki; ilk insandan bu yana, erkek çok eşli olabilirken, kadın daima tek eşli olmuş. Aksi halde doğacak çocuğun babası belli olmayacak ve kardeşle evlenme riski baş gösterecek. İnsanın kardeşiyle evlenmemesi için, önce evleneceği kişinin kardeşi olmadığından emin olması lâzım. Bunun için ise, öncelikle, her yetişkinin, kendi ana babasının kim olduğunu bilmesi lâzım. İşte ana babayı bilme hakkı (ebeveyni tanıma hakkı) böyle esaslı ve kadîm bir hak. Bu hakkı korumak için devletin ne yapması lâzım? Ana babayı bilme hakkının ve neslin sağlıklı devamının baş düşmanı olan zinayı yeniden doğru biçimde tarif edip yasaklaması lâzım. Zina, ana babayı bilme hakkının da baş düşmanı. İki hak, pratikte çatışabilir, ama teorik düzeyde dahi çatışır mı? Hayır. O halde ya ana babayı bilme hakkından vazgeçeceğiz ya da zinayı cezalandıracağız ki bu hakkı koruyalım. Bu konuda batıyı ya da batılıları örnek almak mümkün değil. Aksine onların bizden ders almasını sağlamamız lâzım. Zira “Sağlam aile sağlam itikatla bulunur.” (Sloganın telif hakkı bana aittir, atıf yapmadan kullanılmaması ihtar olunur!). Geçen hafta da yazdım, anayasa değişti de ne oldu diye sormak yetmez. Gereğini yapalım. İşte yeni hüküm: “Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları” başlıklı yeni 41. maddeye göre “Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babası ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara karşı, çocukları koruyucu tedbirleri alır.” İşte gereği: Aileyi korumayı kendine vazife bilen bütün sivil toplum kuruluşlarını ve iki resmî toplum kuruluşunu (Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü ile Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunu) sorumluluğunun farkına varmaya ve görevin gereğini yapmaya davet ediyorum. Diyanet İşleri Başkanlığını saymıyorum bile. Meclisi harekete geçirmek ve kanunlarda değişiklik yapmasını sağlamak için; panel mi olur, platform mu olur, en iyisini ve gecikmeden yapmak lâzım. 05.10.2010 E-Posta: [email protected] |