YENİ ASYA NEŞRİYAT |
|
ÂSİTÂNE: İstanbul İçinde İstanbul |
Aşağıdaki yazı İsmail Hakkı Avcı’nın bize geçen ay ulaşan bir değerlendirmesidir. Söz verdiğimiz gibi şimdi yayınlıyoruz.
İslâm Yaşar, bu eserinde tafsilâtlı bir şekilde İstanbul’u her yönüyle anlatmaktadır. Tarihî geçmişinden tâ bu günlere kadar şehrin serencamını akıcı üslûbu ile nazarlarımıza sunmaktadır. İstanbul’un eski isimlerinden biri olan Âsitâne, İstanbul âşığı yazarın da ifadesiyle “Dünyanın en güzel şehri, beldesi”dir. (Ben şahsen İstanbul’u yüz Venedik’e değişmem.) İstanbul’da senelerdir yaşayıp da hâlâ bu “memleket” şehrin kıymetini bilmeyen, çoğu yerini gezmeyen insanlarımız var. İşte bu eserle içinde yaşadığımız bu güzel beldenin eşşizliğinin farkına varacak, maddî ihtişamının yanında ruh zenginliğini de keşfedebileceğiz. Yazar, eserinin girişinde şehre verilen “Âsitâne” isminin manasını açıklıyor ve bu isme lâyık oluşunun izahlarını yapıyor. Kitabına “İstanbul Seyahat Rehberi” nazarıyla da bakılabileceğini belirtiyor. “Şehirlerin Çiçeği” bölümünde, şehrin tarihine iniyor, yapılan muhasaralara değiniyor ve İstanbul’un Besmelesi’ni muhasara esnasında şehid düşen büyük sahabi Eyüb Sultan’a bağlıyor. “Şehirlerin Çiçeği”nin, “İstanbul” oluşunun tarihî macerası ve Âsitâne ezanlarının hususiyeti de bu kitapta. İstanbul’un yüz hatları, Âsitâne’nin ortası, şehrin birinci tepesi de… “Çiçeklerin Şehri” bölümünde, lâlenin lâle oluş hikâyesi ve İstanbul için önemine değiniliyor. Lâlenin çeşitlerinden, ruh hâli ve şekillerine göre verilen isimlerden bahsediliyor. Âsitâne’nin gönül bahçesi faslında, lâlenin hâli kadar şeklinin de “hilâl”e müsait olmasıyla insanî hasletleri de hatırlattığını okuyoruz. “Şehirde açan su çiçekleri” ifâdesiyle yazar, İstanbul sularından, kaynaklarından ve şimdilerde su akmayan o nadide çeşmelerden dem vurmaktadır. İstanbul’un özellikle Boğaz’ın alâmeti ve süsü olan erguvanları unutulmuyor. Nergisin de yer aldığı satırlarda yazar, şehre “nergis bakışlı” iltifatını yapıyor. Âsitâne’nin şehre ayrı bir güzellik veren akasyaları da kitapta yerini alıyor tabiî. “Fetih Tahassüsleri”nde yazar, fetihle alâkalı duygu ve düşüncelerini dercederek şehitlerden, gül ve bülbüllerden bahsediyor. Muhasaranın serancamını, Hisar Camiinin dramını, fethin gerçekleşmesiyle fetih sembolü addedilen Ayasofya’nın hüznünü ve fethin sırlarını bize anlatıyor. “Âsitâne Manzaraları”nda meydan, cadde, sokak ahvalleri, İstanbul’a (Türkiye’de ve İslâm âleminde) dikilen ilk heykelin hikâyesi, Çınaraltı’nın serinliğinde bir fincan köpüklü kahvenin keyfi, Sultan Süleyman’ın saltanatı, Sinan’sız düşünülemeyen bir İstanbul, şehrin güzellik ve hususiyetlerini anlatanlar (şehrengizler), Âsitâne’de zaman nasıl geçer ve değerlendirilir, mevsimler, seher, bahar, hazan hâlleri, Âsitâne sahafları ilerleyen sayfa ve satırlar arasında. “İstanbul Çeşitlemeleri” bölümünde gökyüzüyle, denizi ve semtleriyle dünyanın en güzel yeri olduğu, meşhur camileri ve mıntıkalarının özellik ve güzelliklerini okuyoruz. Nusretiye ayrı bir yazıyla senâ ediliyor. İstanbul yangınları da ihmal edilmemiş. “Cihangir’de gurup vakti” Üsküdar’ı temaşa etmek, yine Üsküdar’ın ara sokaklarında gezinmek ve İstanbul’u mesken tutmak, okumadan geçilemeyecek kısımlardan. Son bölüm, Âsitâne’nin Avrupa’daki akislerine ayrılmış. Başta Edirne olmak üzere, Balkanlar, mimarisiyle birer Âsitâne hâline gelmişler. Ve kitaptaki İstanbul seyahatimiz, Nedim’in “İstanbul Kasidesi” ve Âsitâne’nin günümüzdeki renkli fotoğraflarıyla süslenerek sona eriyor. İslâm Yaşar’ın, “İstanbul İçinde İstanbul: Âsitâne”si bu konuda derlenmiş ve telif edilmiş eserlerin içinde en derli toplusu, okuyanlara verdiği malûmatla en faydalısı ve hâlâ İstanbul’un farkına varamayanlara bir ikaz ve şehri tanımak ve gezmek için hareketlendirici bir vazife üstlendiğine kâni olduğum çok güzel, emek mahsulü bir eser. Bu müstesna çalışmasından dolayı velûd yazar ve müdakkik edebiyatçımızı tebrik ediyor ve haydi, gerçekten İstanbul’u tanımaya ve yaşamaya diyoruz, vesselâm. 01.10.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları |