Nejat EREN |
|
‘Yeni Asya Amerika’da ne zaman baskıya başlayacak?’ |
MİLWAUKEE USA - Okyanus ötesinden tekrar selâm ve muhabbetler sevgili dostlarım. Başlığa koyduğum bu soru; yani, “Amerika’da İngilizce olarak ne zaman baskıya geçeceksiniz?” sorusu, geçen hafta yaptığımız YARPCA (Amerika Yeni Asya Araştırma ve Basım Merkezi) mütevelli heyet toplantısı esnasında, kuruluşun sekreteri, çok değerli bir avukat Khalim Wali kardeşimizden geldi. Türkiyeli Nur talebeleri ve gazete yönetimi olarak işte bu soru bize büyük bir sorumluluk ve vebal de yüklemiş oldu. Doğrusunu isterseniz çok yerinde, makul, olması gereken ve ufuk açıcı bir soru. Sorunun nasıl geldiğinden önce, Khalim Wali kardeşimiz ve dostumuzun şahsiyetinden biraz bahsetmek gerekiyor. Bu üyemiz ve dostumuz, buradaki dostların tarifiyle “mafyadan gelme!” Hukuk fakültesinde okurken siyahi öğrencilere yapılan her türlü haksızlıklara karşı onları organize eden, otoriter, kapasiteli ve sağlam karakterli bir yapıya sahip birisi. Mükemmel ve belâğatlı bir İngilizce’ye sahip olduğunu ilk konuşmalarından hemen fark ettim. Bu eyalette hukuk konusunda adeta bir otorite. Şu anda ise, kendi ifadesiyle dünyadaki en büyük amacı ve bizimle birlikte olup ders ve sohbetlere katılmasının yegâne sebebi: “şaşmaz ve şaşırmaz bir ilme sahip olan Bediüzzaman’a ve onun metodolojisine tam mutabık ve bağlı olarak hareket etmenin yollarını öğrenip onu hayatına tatbik etmek.” Evet yanlış duymadınız, bu değerli kardeşimiz şimdi Bediüzzaman’ın o harika Kur’ânî tespitlerine teslim olmanın bahtiyarlığını benliğiyle yaşmaya çalışıyor. Aynı zamanda da bütün dünyaya haykırarak bir mesaj iletmek istiyor ve bizimle birlikte bu nurlu yola baş koyduğunu deklare ediyor. Ve bizi, bu misyonun gereğini çabucak burada, kendi öz ülkesinde gerçekleştirmeye davet ediyor. Bize büyük bir vebal ve sorumluluk yüklüyor. Onun için bu çeşit seslere hepimiz çok iyi kulak vermeli ve enerjimizi bu sahalara da aktarmalıyız. İnsanlık hizmet bekliyor. Hamiyet sahiplerine düşen, bu feryatlara çözüm üretmek olmalıdır. Geçen haftaki yazımızda belirttiğimiz gibi, 23 Eylül Perşembe günü benim ilk olarak katıldığım “Amerika Yeni Asya Araştırma ve Basım Merkezi” isimli vakfımızın, İngilizce kısa adı ile “YARPCA”nın (Yeni Asya Reaserch Publication Center Of America) ikinci mütevelli heyet toplantısı yapıldı. Bu toplantıda vakfın iki aylık zaman içersinde kuruluş aşamasından bugüne kadar yapılan ve ilerisi için de yapılacak işleri ve hedefleri konuşuldu. Vakfın şu andaki 11 üyesi içerisinde üç bayan ve sekiz erkek kardeşimiz bulunuyor. Bu üyeler her millet ve tebâiyyeten seçilmiş. Meselâ Yunan asıllı İbrahim ve eşi, Bulgar asıllı Hüseyin kardeşimiz, Meksika asıllı, Amerikalı ve beş kişilik de Türk asıllı olan başta Vakıf Başkanı Süleyman Kurter ağabey olmak üzere bizler. Başta camiamıza, Müslüman kardeşlerimize ve insanlığa hayırlı hizmetlere vesile olur inşâallah. Ana maddeler halinde kısaca, vakfın amaçlarını da size açıklarsak inşâallah daha faydalı olur. Ayrıca İngilizce-Türkçe olarak vakıf faaliyet ve amaçlarını görmek isteyenler, vakfın “www.yeniasyausa.com” veya “www.RisaleUSA.com” adreslerinden inceleyebilirler. Bu münasebetle aşağıda kısaca bu vakfın amaçlarını nazarlarınıza sunuyorum ki, biraz bilgi sahibi olabilesiniz.
AMERİKA YENİ ASYA ARAŞTIRMA VE BASIM MERKEZİ’NİN (YARPCA) AMAÇLARI YARPCA, Wisconsin eyaletinde kurulmuş olup maddî kazanca yönelik bir şirket değildir. Merkezin iki ana gayesi vardır. Birincisi, Risâle-i Nur Külliyatı’nı hapishane içersinde ve dışarısında olan Müslümanlara tanıtmak. İkincisi ise; İslâm’ın ana esasları ve Kur’ân tefsiri olan Risâle-i Nurlar hakkında gayr-i müslimlere tanıtıcı bilgiler sunmaktır. Bu hedefe ulaşmak için YARPCA şu ana başlıklar altında çalışmalarını sürdürecektir: 1. Risâle-i Nurları doğru ve anlaşılabilir bir şekilde İngilizce’ye tercüme etmek. Çok önemli ve farklı bir konu olarak, İngilizce’ye uygun düşmeyen terminolojiler için Hristiyan ve İncil terminolojisi yerine Arapça terminolojileri kullanmak. 2. Risâle-i Nurları İspanyolca’ya tercüme etmek. 3. İslâmiyet ve Risâle-i Nurlar hakkındaki yanlış düşünceleri tespit edip, bu araştırmaların sonunda tespit edilen doğruları yayınlamak. 4. Türkiye-ABD arasında bir öğrenci değişim programını kurmak. 5. Temel İslâmi kitaplarla Risâle-i Nurları basmak. Onları, İslâmiyet hakkında araştırma yapan—hapishanede olanlar başta olmak üzere—muhtaç olan ve hakkı arayan Müslümanlarla, gayr-i Müslimlere ulaştırmak. 6. Amerikalılar ve Müslümanlar arasında kültürel, sosyal ve dinî konularda karşılıklı olarak doğru anlamayı kolaylaştıracak teşvikler yapmak. 7. Toplumu alkolizm, ahlâk, uyuşturucunun zararları ve aile mevhumu gibi konularda bilgilendirip; İslâmî ve insanî değerlere teşvik etmek. 8. Amerikalıların nazarında İslâm’ı olumsuz noktalara taşıyan negatif fikirleri dağıtacak bir konferans platformu sağlayarak tebliğlerde bulunmak. 9. Kur’ân, Hadis ve Risâle-i Nur Külliyatı’nın doğru olarak öğrenilebileceği bir İslâm Merkezi geliştirmek. 10. Yeni Asya Gazetesini İngilizce olarak yayınlamak. İlk adım olarak; web–internet ağında; daha sonra da normal basım olarak yayın hayatına geçirmek. 11. Müslümanların geniş ve kritik yapabilen bir düşünce ufku kazanmalarını sağlamak amacıyla Türkçe ve İngilizce olarak Kur’ân ve müzakereli Risâle-i Nur derslerini başlatmak. Bu vakfın şu ana kadar yaptığı güzel hizmetleri daha sonraya bırakarak şimdi kısaca geçen hafta yapılan toplantıdan bazı önemli başlıkları birlikte paylaşalım. Mütevelli heyetin gündeminde olan en önemli üç konu şunlar: Birincisi, Amerika ve dünyaya hitap edecek, Türkiye ile çok sıkı ve sıcak ilişkiler kuracak, Bediüzzaman metoduna tam olarak bağlı olacak, bunun neticesi olarak da Yeni Asya meslek ve meşrebiyle birlikte hareket edecek bir “Yeni Asya İslâm Kültür Merkezi”nin inşâsına başlanılması için yapılan yer araştırmalarıydı. Dört müsait yerin tespitlerinin yapıldığı bildirildi. İkinci konu; bu merkezin inşâsında başka grupların yaptığı gibi asla teberru toplamaya gidilmemesi, helâl dairede kendi yakın çevremizden “karz-ı hasen” yani borç alma veya Türkiye de dahil camiâmız içinden olmak şartıyla bağış toplanması; alkol kullanan, faiz kullanan ve faize bulaşanlardan asla bir katkı alınmaması ve yaşanabilir İslâmî bir hareketi burada da göstermeye özen gösterilmesi üzerineydi. Üçüncü önemli konu ise; İngilizce’de “arbitration” olarak nitelendirilen “hakemli muhakeme” konusunda Müslüman toplumun da hazır olması gerektiğinin özenle ve önemle hatırlatılmasıydı. Çünkü bu tür sistemde herkes dinî inanışlarına göre bu tür sisteme başvurabiliyor. Her iki taraf da bunda anlaşırsa, bu kurulun verdiği karar mahkemeye gitmeden hallediliyor. ABD’de yargı sistemi çok farklı ve çok demokratik. Burada üç kademeli bir yargı sistemi var. En alt kademedeki mahkeme üyelerini doğrudan halk seçiyor. İkinci derecedeki mahkeme ve yüksek mahkemenin üyelerini başkan seçiyor, senato onaylıyor. Dolayısıyla ileride başörtüsü meselesinde veya İslâmî herhangi bir meselede birisi “Kanuna ve toplumun geleneklerine aykırıdır” diye konuyu mahkemeye taşımak istediğinde “bilirkişi ve ihtisas sahipleri” marifetiyle bir hakem heyetinin iki tarafı dinlemesiyle konu mahkemeye intikal etmeden çözüme kavuşabiliyor. İngiltere’de olduğu gibi burada da Müslümanlar dinin esasları olan Şeriatın hükümlerini bu kurullarda isteyip savunabilmeleri gerekiyor. Avukat ve sekreterimiz Khalim Wali bunu çok detaylı bir şekilde örneklerle güzelce anlattı. “Bir ‘sivil toplum kuruluşu’ olarak ABD kanunlarına karşı bu gibi inanca bağlı haklarımızı savunmaya ve korumaya hazırlıklı olalım” dedi. Bu konuşmalardan sonra sözü bize verdiler, biz de kısaca Türkiye’deki vakıf ve cemaat çalışmalarımızı anlattık. Gazetemizin misyonu ve yaptığı görevi kısa ve özlü olarak anlattık. Yanımızda getirdiğimiz Can Kardeş, Genç Yaklaşım, Bizim Aile ve Köprü dergilerini göstererek bunların muhtevası ve amaçları hakkında kısaca bilgi verdik. Gazetemizin Almanya ve Avrupa’ya yönelik dört sayfalık Almanca baskısının geçen yıldan itibaren başladığını, şimdi hedefimizin bu yayınlarımızın başta Amerika olmak üzere Avustralya, İngiltere ve Kanada’daki okuyucularımız için İngilizce baskılarını başlatmak olduğunu ve ilgili birimlerimizde bunu müzakere etmeye başladığımızı söyleyince, buradaki cemaatin gözlerinin parladığını ve heyecanın yükseldiğini hissettim. Bu konuda ilginç sorular geldi. Burada “şûrâ” olarak terminolojiye giren “meşveret” sistemi hakkında sorular geldi. Biz de mahalli meşveretlerden bölge ve umumi meşverete kadar işleyiş sistemini kısaca ve özlü olarak izah ettik. Avrupa’nın da kendi içinde dört, Türkiye nezdinde bir bölge olarak kabul edildiğini söyledik. Bunun üzerine Vakıf Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kurter Ağabey, Amerika ve Kanada’nın da kendi içerisinde dört, Türkiye nezdinde bir bölge olarak temsil edilebileceğini izah etti. Bu izah ve istek, heyecanı bir kat daha arttırdı. Belki de önümüzdeki Kasım ayı Umumi Temsilciler Toplantısı’na ABD Yeni Asya Nur Camiası böyle bir teklifle gelebilir veya dinleyici olarak katılabilirler. Buna sonra karar verecekler inşâallah. İşte bu açıklama ve konuşmalardan sonra buradaki vakfımızın değerli sekreteri ve çok iyi bir hukukçu olan Khalim Wali: “Bunları sizden duymak çok ilginç ve bir o kadar da heyecan verici bir olay. Şu anda heyecanımdan yerimde duramıyorum. O zaman bize bir tarih verebilecek misiniz? Yeni Asya’yı burada ne zaman İngilizce baskıya geçirmeyi düşünüyorsunuz?” demez mi? Hemen kısa bir cevap verdim. “It is up to you! If you are ready, we are ready!” Yani: “Bu size bağlı. Siz hazırsanız biz hazırız!” “Siz burada yeterli okuyucu sayısını bulun; biz de İngiltere, Kanada ve Avustralyalı dostlarımızla da irtibatı sıklaştırıp en kısa zamanda ilk önce belki internet ortamında bir İngilizce Yeni Asya, daha sonra da normal baskısı olan bir Yeni Asya’yla sizi buluşturalım” dedim, memnuniyetle karşıladılar. İnşâallah hepimizin gayretleriyle bunu en kısa zamanda Cenab-ı Hak bize ihsan eder. Hayali bile çok hoş. Niye olmasın! Aynı saatlerde, gün ve haftalarda “Bediüzzaman TIR’ı Türkiye’yi bir uçtan bir uca kat edip, geçmişin o paslı hatıralarını hizmete dönüştürecek aşk ve şevki vermiyor mu?” Nereden nereye geldik, Rabbimize sonsuz şükürler olsun. Sevgili dostlarım, elhamdülillah burada başta Prof. Dr. Süleyman Kurter ağabeyimizin şahsî gayretleri, değerli eşi Meksika asıllı Havva ablamız başta olmak üzere ailesinin bütün fertlerinin candan gayretleri, bu çevredeki Türkiye’den gelen değerli arkadaşlarımızın gece-gündüz demeden gayret ve heyecan dolu halleriyle Amerika’yı bu defa baştan başa telefonla dolaşarak bilgi topluyoruz. İrtibat bağlarını başlattık. Buraya gelirken iki sayfa olan irtibat adresimiz, şu anda dört sayfayı buldu. Onlarla gece gündüz telefon ve mail ortamında bağlantı kurup en kısa zamanda yüz yüze bir araya gelip hizmetlerimizi organizeli bir şekle getirip sürekliliğini sağlamaya çalışıyoruz. Şu ana kadar bu konuda epey mesafe kat ettik. Tabiî burayı yakînen bilmeyenler için en büyük zorluk Amerika’nın bir devlet ve ülkeden çok daha öte kocaman bir coğrafya ve kıt’a olması. Onun için farklı eyaletlere dağılmış olan her kademede çalışıp hizmet veren dostlarımızı orada İstanbul’da toplandığımız gibi kolayca toplamak mümkün değil. Ama her şeye rağmen biz bize gerekli olan adresleri topladık ve toplamaya devam ediyoruz. Buraya ziyaret maksadımızı onlara mail ve telefonla bildirince çok ama çok seviniyorlar. Yıllar sonra ilk olarak Yeni Asya adına böyle bir gayret, plan, program ve hizmet kervanının başlamış olması onların ümitlerini kuvvetlendiriyor. Hepsi bizleri ayaklarına kadar çağırıyorlar. Biz de bu defa yapabileceğimiz ziyaretleri ne kadar yapabileceksek onları yapmanın plân ve gayreti içersindeyiz. Bu konuda buranın ve kendimizin bütün şartlarını ve teknolojisini, maddî-manevî bütün gücümüzü en ekonomik ve makul yolda kullanarak bunu devam ettirmek gayreti ve plânı içersindeyiz. Buna mecburuz ve bu zorlukları da aşarak Rabbimizin rızasını kazanmak için ilk önce dostlarımız arasındaki irtibat ve bağlantıyı kurup “şahs-ı maneviyi” her mekânda tesis ve temsil etmeyi hedefleyerek, daha sonra da elimizdeki elmas değerindeki Kur’ânî düstur ve prensiplerle karanlık vadilerine savrulmaya çalışılan perişan insanlığın kurtarılması için bir şeyler yaparak katkıda bulunmanın yollarını aramaya mecbur ve mükellefiz. Ve bunu başaracağız inşallah. Diğer güzel gelişmeleri, gelecek haftaki yazımızda paylaşmak üzere inşâallah, Allah’a emanet olunuz. 01.10.2010 E-Posta: [email protected] |