Rifat OKYAY |
|
Ucuz et yahnisi! |
Gerçek mesuliyet yaşanmakla iç içedir. İnsanı, hayatı ve olayları yaşayan, anlatan ve bilen ancak mesuliyetlerine müdriktir, idrak etmiş ve anlamıştır. Tarif, yol göstermek ve tasdik etmek mesuliyetlerin kıyıcığında yaşamak, yol kenarından el sallamak, kahvehanede dedikodusunu yapmak, mesuliyetlerin anlaşılmadığının ve bilinmediğinin en güzel anlatıcı delilleridirler. Her şeyi bilmek, her şeyi bilir gibi konuşmak, her şeyi kendi fikir atmosferinin kasır döngüleri içinde anlatmak ve kabul ettirmeye çalışmak; mesuliyetsizliğin, vurdumduymazlığın ve işgüzarlığın daniskasıdır. Elini zorlukların altına, kafasını zor düşüncelerin ufkuna yoramayan ve sokamayan adam nasıl kendisini mesul bilebilir ki? İman nuruyla yaşamı devam ettirmeye çalışan bir insan muhakkak ki Rabbinin kendisine yüklediği vazifelere müdrik olup bunları yerine getirmeye, yapmaya bir gayret gösterdiği gibi, mesuliyet içinde olduğunu da bilir ve öyle de hareket eder. En küçük bir günahın en büyük kara deliklerin başlangıcı olabileceğine inanan bir Müslüman, mü’min ve muvahhid kişi imanın gerektirdiği vazife ve görevlerin yerine getirilmesindeki mesuliyetin ikaz ve uyarılarını devamlı olarak kendisinde hisseder ve bunlara meydan vermemeye çalışır. Herkes gibi olmak bizleri emekli olan bir kişi gibi vazifelerden, imanî, Kur’ânî ve İslâmî vazifelerden alıkoyamaz ve sakıt edemez. Çünkü herkes kendi yaptığından mesuldür ve herkes kendi sahip olduğu mesuliyetlerin hesabını verecektir. Ne yaparsak yapalım evvela mesul olduğumuz kendi imanımızı kurtarmak ve kuvvetlendirmek vazife ve mesuliyetinden başlayarak yapalım. Etrafa, başkalarına dağıtılmış ve yayılmış hiçbir fiilin bizlere faydası olmayacaktır. En önemli görev kendi fiillerimizi doğru ve yanlışsız olarak yapıp Rabbimize takdim edebilmemizdir. İmanî ve Kur’ânî hizmetlerin tehiri ve ertelenmesi olmaz. Lakin bilmeden, öğrenmeden her türlü mesuliyet bana ait diyerek yapmakta hiç olmaz. Okumak, Rabbimize iltica ederek okumak, O’nun inayet ve yardımıyla öğrenmek ve fiiliyata dökerek yapmak en güzel tarz ve yol olsa gerektir… İşte her zaman zikredip yazdığımız gibi, evvela kendimizi okumak sonra kitapları kendi durumumuzu bilerek okumak sonra da okuduklarımızı tartarak ve bilerek hizmetlerde bulunmak, bizlerin şiarı önceliği ve güzelliği olmalıdır. Bu cümleden olarak hödüklüğün özelliği olan “Ben bilirim, ben her şeyi bilirim, yalnız ben bilirim…” gibi gayrihizmet lügatları ve söylemleri, bu sahifelerin ve anlatımların çok uzağında ve dışındadır elbette… Mesuliyetleri korkmadan yaşayabilen, zahmetlerin ardından rahmetlerin muhatabı olduğu gibi, muvaffakiyetlerin ve başarıların imzasını atabilendir. Ucuz etin yahnisi misali, az okumanın, az öğrenmenin, az bilmenin ne mesuliyeti olabilir ki; ne hizmeti olsun… Allah’ın avn ve inayeti üzerinize olsun inşallah!.. 01.10.2010 E-Posta: [email protected] |