Mehmet KAPLAN |
|
Bursa’nın oğlu, İstanbul’un babası; Edirne |
YILLAR yılı yüce Osmanlı’ya başkentlik yapmış şehir... Gerek tarihî ve gerekse mimarî eserlerin piridir bu benzersiz şüheda ve tıbbiye şehri. Şehrin kalbi tabiî ki; Selimiye Camiidir... Bu şaheser ibadethanemizde kılınan namazın hazzına asla doyum olmaz. Yıllar yılı yüce Osmanlı’ya başkentlik yapmış şehir… 18. Asırda Avrupa’nın en büyük yedi şehrinden biri idi Edirne. Bursa’dan sonra, 100 sene kadar bir süre ile Osmanlı İmparatorluğunun başkenti oldu. Ardından ortada kalan Konstantipolis yüce Fatih tarafından fethedilerek İslâmbol oldu. Bu vesile ile Edirne; Bursa’nın oğlu İstanbul’un babasıdır! Gerek tarihî ve gerekse mimarî eserlerin piridir bu benzersiz şüheda ve tıbbiye kenti. Şüheda şehridir çünkü; Erzurumlu yüce Şükrü Paşa yokluk ve sefaletin kol gezdiği, cephanenin bittiği o günlerde hâl ve tavırları ile herkese cesaret kaynağı oldu. 1912 sonrası cephede can pazarı vardı, ama o şöyle haykırmıştı: “Düşman hatlarımızı geçtikten sonra ölürsem, kendimi şehit kabul etmiyorum. Beni mezara koymayın. Etimi itler ve kuşlar çeke çeke yesinler. Fakat müdafaa hattımız bozulmadan şehit olursam, kefenim, lifim ve sabunum çantamdadır. Beni bu mahalde gömeceksiniz…” Biz; şimdiki nesiller bu dedelerimize nasıl lâyık olabilir haklarını ödeyebiliriz acaba? Edirne ili Selimiye Camii ile bilinir Gerçekten de kentin kalbi bu şaheser ibadethanemizdir…. Ancak; Onun gölgesinde kalsalar da dünyada eşi ben-zeri olmayan özelliklere sahip mekânlar vardır bu memlekette. Tıbbiye şehridir Edirne. Beyazıt külliyesi ki; Darüşşifa idi… Burada tedavî hizmeti ücretsiz verilmekteydi ve bu medresede okuyan talebeler darüşşifadaki uzman hekimler yanında yetişti-rilmekteydi. Üç bölümden oluşmaktaydı: Mütehassıs cerrah odaları, kilerler, hususî diyet mutfakları. Bekçi odaları, akıl hastaları tecrit odası, ilâç olarak kullanılan şurupların pişirildiği mutfak ve personel odaları. İkinci ve üçüncü bölümlerde ilâç deposu ve eczaneler; yataklı kısımlardır. Sofalardaki musikî tedavisi tarihte eşi-benzeri görülmemiş şeref sahnesidir bizler için. Bu külliye aslına uygun hale getirilmiş ve ziyaretinizi beklemekte. Bakınız; bu arada hangi makamlar hangi derde deva imiş: Rast makamı: Havale ve felce Irak makamı: Afakana ve dar mizaca İsfahan makamı: Zihin açmaya, zekâyı artırmaya, hatıraları tazelemeye Zirevkent makamı: Sırt ve eklem ağrılarına; Rehavî makamı: Baş ağrısına Büzürk makamı: Ateşli hastalıklara, zihni temizlemeye, vesvese ve korkuyu uzaklaştırmaya Neva makamı: Kadın hastalıklarına Zengule makamı: Kalp hastalıklarına Raks makamı, felce, epilepsiye iyi gelir. Irak makamı, çocuklarda menenjit ve afakan hastalıklarına iyi gelir. İstafahan makamı, zihni açar, zekâyı arttırır, gönül tazeleyicidir, üşüten ve ateş verici hastalıklardan korur. Zirefgen makamı, Zengube makamı, Uşşak makamı, Hüseyni makamı, Neva makamı, ergenlik çağına gelmiş çocuklarda meydana gelen türlü rahatsızlıklara faydalı olup gönül okşayıcı ayrı bir makamlardır. Burada çalışanlara yapılan günlük ödeme ise, Baştabip 30 akçe, Tabipler 10’ar akçe, 2 kehhal 7’şer akçe, 2 cerrah 7’şer akçe, katip 4 akçe, hizmetliler 3’er akçe, Ferraş 3 akçe gassal 3 akçe, bevvap 3 akçe, hadim 3 akçe idi. Bu para, şu andaki en pahalı hastanelerin profesörlerine ve diğer personele ödenenin 30 katı kadardır! Her sene Haziran ayı son haftasında düzenlenen Kırkpınar Yağlı Güreşleri ve Kültür Etkinliklerine eskiden mumla davet edilirmiş misafirler. Ancak saray erkânına gönderilen mumlar özelmiş; dip kısmı kırmızı imiş… Kırmızı dipli mumla davet edilenler deyimi buradan hasıl olmuş! Dünyanın sayılı hukuk binalarından biri de Edirne’deki yargıtay binasıdır ve Kanunî zamanından kalmadır. Hani moda oldu ya; “ Ne yenir oralarda?” derler ya. Edirne’ye has yiyeceklerin piri mi? Elbette meşhur tava ciğeri bunların başında gelmektedir. Edirne’yi ziyaret edenler Edirne’nin tava ciğerini yemeden şehri terk etmezler. Bana ağır geldi, ama buralarda böreğin yanında süt içiyorlar. Meşhur deva-i misk tatlısı, peynir şekeri, misk sabunu cennetidir Edirne... Hassaten; Arasta çarşısındaki sahaflardan ise her türlü kitap ihtiyacınızı alabiliyorsunuz. Edirne hem kalbinizin, hem de ruhunuzun şehri olmayı başarıyor. Gerçekten de şehirlerin ruhu var… Payitaht olmuş bu mübarek şehir, gezildikçe anlaşılıyor; kaleme alınamıyor! 11.05.2010 E-Posta: [email protected] |