Osman ZENGİN |
|
Abdil Yıldırım ve Hüseyin Eren duâlarınızı bekliyor |
Abdil Yıldırım, bizim Yeni Asya’da yazmaya başladığımız yıllardan beri, hem şiir hem de makale yazan, yaş olarak da akran bir kardeşimizdir. Yani o, Yeni Asya’nın kırk yıllık bir okuyucu-yazarı. Hüseyin Eren ise, son yıllarda gazetemizde yazı yazan bir kardeşimiz. Abdil kardeşimizle bir-iki defa görüştük, fakat Hüseyin kardeşimle Bursa’da bir arada ve beraber bulunduğumuzdan yirmi senedir tanışırız. Hasbî, fedakâr ve ehl-i hizmet bir kardeşimizdir. Gazetemiz yazarı olan bu iki kardeşimiz de, şu anda hasta ve sizlerden duâ bekliyor. Abdil kardeşimiz, yine gazetemizde yazan Mehtap Yıldırım’ın da babasıdır. İşte ne olduysa, kızı Mehtap Hanımın kına gecesi akşamında âniden rahatsızlanarak hastahaneye yatmış. Bir çeşit kas rahatsızlığı teşhisiyle tedâvi görüyor ve bir buçuk aydır da hâlâ yatmakta. Geçtiğimiz günlerde Üstadımızı yâd etme programlarından birine daha iştirak etmek için Bursa’dan Kasım Ali Güngör, Coşkun Ebinç ve Musa Kocalan ile birlikte Eskişehir’e gitmiştik. Programın olacağı gün, oradaki arkadaşlarla istişare ederek; konuşmacı Selahaddin (İslâm) Yaşar ile Ankara’dan gelen Ömer Tuncay Ağabey ve yol arkadaşları ve de Eskişehirli arkadaşlarla beraber, yaklaşık yirmi beş kişi, hep birlikte Abdil Yıldırım kardeşimizi, yattığı hastahanede ziyaret ettik. Hüseyin Eren ise, bir rahatsızlık neticesi küçük bir operasyon geçirmişti. Haber aldığımda kendisine her zaman olduğu gibi, köşe adıyla hitap ederek yine takıldım “Ay ışığı, bize sormadan hasta olma demedik mi sana?“ diyerek gülüşüp lâtifeleştik. Fakat bir-iki gün önce duyduk ki, kendisinden alınan parçanın küçük bir azizliğine uğramış ve yeniden, aniden bir operasyon daha geçirmiş. Bursa Yeni Asya temsilciliğinin hizmet erlerinden Hüseyin Hiçdurmaz, Erol Babaoğlu ve Yasin Biçer kardeşimizle ziyaretine gittik. Hüseyin kardeşimiz her zamanki gibi güler yüzüyle karşıladı bizleri. Sohbet ettik, lâtifeleştik, duâ ettik, duâ istedik. “Hastalıkla arkadaş olmayacaksın Hüseyin!” dedim. Gülerek tasdik etti. Arkadaşlar, hep beraber resim çekilmemizi istediler, kabul ettik. Hüseyin “Bir de Osman ağabeyle beni tek çekin” dedi. Bana sarılarak çekilen fotoğraftan duygulandım. Ayrılırken “Hüseyin, bize duâ et. Biz zaten sana duâ ediyoruz, ama senin duân şu anda daha makbul. Bir de Hastalar Risâlesi’ni her gün, üç çarpı bir oku” dedikten sonra yanından ayrıldık. Demirden değil, taştan değil, her zaman dağılır et ve kemikten meydana gelmiş bir vücuda sahip olan insanın başına; ne zaman, ne, nasıl gelir, bilinmez. Şu anda sıhhati yerinde olanların yarın ne olacağı belli midir? O halde, bu sıhhatli hâlimize şükredelim. Hasta olan kardeşlerimize de, Şafi-i Hakikî’nin ismi hürmetine sıhhat bulması için duâ edelim.
21.04.2010 E-Posta: [email protected] |