Osman ZENGİN |
|
Yarım asırdır bilinmeyen mezar |
“Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde Saîd’den yetmiş dokuz emvat, baâsam alâma Sekseninci olmuştur mezara bir mezar taş Beraber ağlıyor hüsran-ı İslâma.”
Daha hayatta iken; mezarının yıkılacağını, vefat edeceği tarihi söylemek (milâdî 1960 senesine tekabül eden hicri 1379’a “yetmiş dokuz emvat” diyor), sonrasında ise, bu milletin başına gelecek felâketlere (âlem-i İslâma büyük darbe vuran 1960 ihtilâl-i hâinânesi) işaret etmek ve istikbalde, en gür sadanın İslâmın sadası olacağı müjdesini vermek ancak Bediüzzaman’a has bir şeydir. Evet, o bu asrın dehasıydı. Seksen küsûr senelik ömründe gördüklerini, çektiklerini her halde bugüne kadar ender şahsiyetler görmüştür, çekmiştir. Milletin imanı için, onların Cehenneme gitmemesi için uğraşmış, didinmiş ve onların imanının selâmette olmasını görmek için, kendisinin Cehennemde yanmasına dahi razı olan bir feda-i fedakârdır. Takipçisi olduğu, Resûlullah (asm) ve Sıddık-ı Ekber (ra) mesleği. Kur’ân’ın bu asırdaki vazifeli temsilcisi. Yine bu asırdaki menfiyâtın, menhiyâtın temsilcilerinin karşısında bütün benliğiyle durup, o mukaddes değerlere saldıran yerli-yabancı deccallerin, süfyanların karşısına dikilerek o tahribatların karşısındaki tamirci. Yıkıcıların karşısında yapıcı, muhafaza edici. Yılmamış, yıldıramamışlar. Ona bed muâmeleyi reva görenler, kahrolmuş, mahvolmuş, Cehenneme yuvarlanıp gitmiş. Ama, o cennet âsâ bir baharda gelecek nesl-i âtînin kahraman üstadları olarak, kabrinin, cennet bahçelerinden bir bahçe olan kabrinin köşesinden bakarak, o güzellikleri, o güzel hâlleri temâşâ ederek, tebessüm etmektedir. Onunla mânevî alanda mücadele edemeyenlerin, hayatından ziyade ölümünün edeceği hizmetleri sekteye uğratmak için “Hayatta iken yok edemedik, bâri ölümünden sonra mezarını yok edelim ki, unutulup gitsin” diye balyozla mezarını kıran nebbaşların rağmına, mezarı bilinmese de o, onların başında bir bomba olarak patlamıştır. Hainler, alçaklar, yaptıklarıyla kalmış, ama unutulup gitmişler, fakat onu ne unutmak, ne de unutturmak mümkün olmamıştır. Onun dâvâsı dimdik ayaktadır. Kıyamete kadar da ayakta kalacaktır İnşâallah! Mezarı bilinmiyormuş, yarım asırdır bilinmiyormuş ne gam! Bilinseydi ne olurdu? O ki, ceddi Hz. Ali (ra) gibi olmayı arzu etmiş, onun bilinmeyen mezarına, bilinmeyen bir mezarıyla halef olmuştur adeta.. Şanlı Üstadım, kahraman Üstadım! Altı sene beraber yaşadığımız şu dünyada maddî olarak seni göremediysek de, Bolvadin’in Ünlü kahramanları gibi, “Bediüzzaman dede” diye elini öpemediysek de, milâdî olarak senin vefat ettiğin günden altı sene önce iki gün evvel, “nevruz-i sultanî” dediğin baharın ilk gününde dünyaya gelen bize, Rabbimiz vefatından on sene sonra sana talebe olmayı nâsib eylemiş Elhamdülillah. Yine de mesuduz, bahtiyarız. Cenâb-ı Hak, bizi senin yolundan, Kur’ân ve İslâmiyet olan yolundan, son nefesimize kadar ayırmasın İnşâallah! Binler rahmet sana Üstadım….
23.03.2010 E-Posta: [email protected] |