Ali OKTAY |
|
Çanakkale Destanı |
Mart ayı içerisinde birer hafta arayla arka arkaya gelen iki önemli tarihsel olaydan biri geçtiğimiz hafta törenlerle andığımız İstiklâl Marşı’nın kabulü idi. Diğeri ise binlerce şehidimizin kanları ile yazılan Çanakkale Zaferi’dir. Millî duyguları en güzel biçimde terennüm eden, onları işleyip şiir diye bizlere sunan Mehmet Âkif’in, Çanakkale Şehitlerine şiirini okuyup da hislenmemek ne mümkün. Zira Çanakkale, yazılan bir destandır. Şiir ne ki. İlkokul öğrencisi iken henüz okul korosunda öğretmenlerimizin bize ilk öğrettikleri türküydü o meşhur “Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı” türküsü.
“Çanakkale içinde Aynalı Çarşı Anne ben gidiyom düşmana karşı Of gençliğim eyvah.
Çanakkale içinde bir uzun selvi Kimimiz nişanlı kimimiz evli Of gençliğim eyvah.
Çanakkale içinde vurdular beni Ölmeden mezara koydular beni Of gençliğim eyvah.”
Maalesef kısmet olmadı hâlâ Çanakkale’ye gidip o mekânları görmek. Ama Âkif’in “şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda” diye tarif ettiği o yerleri gören herkesin söylediği tek şey “muhakkak gidip görmek lâzım.” Bu destanı yazan aziz şehidlerimize Rabbimizden rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Mekânları cennet olsun.
Uluslararası Mevlânâ ve Tasavvuf Geleneği Sempozyumu düzenlenecek
GEÇENLERDE Manisa MEDAR (Mevlâna Düşüncesi Araştırmalar Derneği) Başkanı öğretim görevlisi Mehmet Veysî Dörtbudak’tan bir elektronik posta aldım. Buna göre, MEDAR tarafından 9–10 Ekim 2010 tarihlerinde gerçekleştirilecek “Uluslararası Mevlânâ ve Tasavvuf Geleneği Sempozyumu” Hz. Mevlâna, Mesnevî, mevlevîhâneler, mevlevî kültürü, Türk tasavvuf geleneğini oluşturan diğer ekoller, temsilcileri ve meydana getirdikleri maddî, manevî kültür unsurları konularını kapsayacak. Çoğunluğu profesör düzeyinde olmak üzere, 40 kadar öğretim üyesinin danışma ve bilim kurulunu oluşturduğu organizasyona sunulmak istenen bilimsel çalışmalar, koordinatör öğretim görevlisi Mehmet Veysî Dörtbudak’a gönderilebilir. Başvuru belgesi, kısa özgeçmiş ve bildiri özetinin gönderilmesi için son tarih 7 Haziran 2010. (İletişim: Tel. 505-2654255, [email protected], [email protected], www.medar.org.tr)
TARİHTEN YAPRAKLAR
Viyana’da küşat edilen tiyatro ve muzıka sergisi
VİYANA’DA küşat edilmiş olan tiyatro ve muzıka sergisinden bahseden ve muzıka dairelerinin edvar-ı musikîyyenin her nevini ihtiva eden en meşhur musikîşinasların ta’limleri meyanında şair-i meşhur Gota ile Avusturyalıların yegâne medarı iftiharı olan musikîşinas Şovan‘ın heykelleri bulunan serginin muzıka kısmının en büyük ve şayanı dikkat dairelerinden birinin Müzik-hal denilen daire olduğunu burada haftada bir, dört defa konserto verileceğini ve zamanımızın en meşhur muzıkacılarından 5-6 san'atkârın nezaretleri altında icrayı ahenk edileceğini, iş bu muzikalin 2400 kişilik sandalya ve kanepeleri istiap edecek derecede büyük olduğunu, kısaca 1889 senesinde Paris’de küşat edilen sergiyi umumînin bir şubesi telâkki olunursa da a’sarı mimarîyece ba’zı aksamındaki nezaket ve zarafetin Paris sergisinde bulunmadığını belirtmektedirler. (Resimli Gazete, sayı: 62, 14 Mayıs 1308)
Biliyor muydunuz…
MUSIKÎMİZDE tarih boyunca icad edilmiş 600’e yakın makam ve bu makamlarda da 40 bin civarında eser bestelenmiştir. En az bir beste örneği ile günümüze ulaşabilen makamlar 300 civarında, bugün kullandıklarımız ise 70-80 kadardır. Bugün radyo ve televizyonlarda kullanılan toplam beste sayısı ise 4 bin civarındadır. İşte makam adlarından bazıları: Nihavend, Uşşak, Hüseyni, Saba, Muhayyer Kürdi, Rast, Hicaz, Rahatülervah, Ferahfeza, Ferahnak…
Nurdan Damlalar “İŞTE, küçücük bir insan, icadsız, sırf surî bir san’atçığıyla, bir fonoğrafın güzel işlemesiyle böyle memnun olsa, acaba bir Sâni-i Zülcelâl, koca kâinatı bir musikî, bir fonoğraf hükmünde icad ettiği gibi, zemini ve zemin içindeki bütün zîhayatı ve bilhassa zîhayat içinde insanın başını öyle bir fonoğraf-ı Rabbânî ve bir musika-i İlâhî tarzında yapmış ki, hikmet-i beşer, o san’at karşısında hayretinden parmağını ısırıyor.” Sözler, Otuz İkinci Söz, s. 284
18.03.2010 E-Posta: alioktay@alioktay. net |