Banu YAŞAR |
|
Sepetteki bebek, içimdeki ben |
“Özgürlük bazen, kontrolün sende olmamasıdır” İnsan, hayatın daha gerçek ve daha az değişebilir olduğunu, otuzlu yaşlarına geldiğinde fark ediyor. Üç ile başlayan yaşlar insana daha önce karşılaşmadığı, tanımadığı birçok duyguyu da beraberinde getiriyor. Bir iç hesaplaşma başlıyor otuzlarında, eski ben ve yeni ben sürekli konuşur hale geliyor. Eskiyi daha çok hatırlamaya başlıyorsun ve eskide yaşamaya... Annenin söylediklerini bile artık daha çok hatırlıyorsun. Ergenlik çağındaki öfken yerini sükûnete bırakıyor. Hesabını sorduğun birçok şeyi yaparken buluyorsun kendini, hiç hatırlamadığın anıların gelmeye başlıyor aklına, yıllardır tozunu silmediğin duyguların tekrar yaşanmak için baskı yapıyor kalbine. Doğrularla, duyguların artık aynı şeyleri söylemiyor. Bu tezatlar eskisi gibi korkutmuyor seni, kimin ne dediği ya da niye dediği bile önemini kaybediyor, sadece yaşamak istiyorsun içindeki duyguyu... Her yaş dilimi insana eşsiz deneyimlerin kapısını açarken, beraberinde birçok pencereyi de kapattırıyor. Her kazanılan tecrübe ile var olan eski yapı da değişiyor. Tecrübelerin arttıkça sükûnetin de artıyor. Geride kalanı pencereden fırlatmakla, kapıdan uğurlamak arasındaki tercih insanın kendisine kalıyor. Hayata baktığımız gözlüklerin rengi ve numarası değiştikçe, renkler ve çehrelerde değişmeye başlıyor. Aslında her yaş insana ardından baktığı camı biraz daha değiştirmeye zorluyor. Şimdi hayata eskisinden daha toleranslı ve daha kabul edici baktığımı hissediyorum. Bütün hatalarımın öğrettikleri için minnettarım. Yüzleştiğim kendimle, daha basiretli yolculuklara çıkmak istiyorum… Daha az hesap ediyor ve daha çok “ânın” içinde mutlu olmaya çalışıyorum. Kendimi daha çok seviyor ve kendimle daha çok dalga geçiyorum. Eskiden insanları siyah ve beyazlara bölerken, şimdi onları grilerle çarpıyorum. Asla dediğim şeyler, aslında diye başlayan cümlelere dönüşürken, kendimi daha özgür hissediyorum. Özgürlüğün içimde, yüreğimin dipsiz kuyularında olduğunu gördüğüm zaman, mutlu olmanın hiç de şartlara bağlı olmadığı fark ediyorum. Mutluluk bir seçimdir, mutlu olmayı seçersin ya da seçmezsin diyorum kendime. Mutlu olmayı seçiyorum Allah’ım, mutlu olmayı istiyorum. Sebepsiz mutluluklarım olsun, sınırlı şimdilerde, sınırsız mutluluklar yaşayayım ne olur... Duyguların deniz dalgaları gibi sürekli değiştiği, sevginin ve öfkenin med-cezirler gibi yer değiştirdiği yaşlardaki gibi olayım. Hayata ve insanlara dair kalıplanmış fikirlerim olmasın. Mu'cizeler misali her şeyin mümkün olabileceği inancımı bana tekrar verir misin? Tekrar suya atsam adımlarımı, yürüyecekmişim gibi hissettirir misin bana, bıraksam kendimi Kaderin Sahibinin kollarına, O beni sürüklese istediği yere, hiç hesap etmesem, hiç planlamasam hayatı, önüme ne verirse yaşasam, hiç itiraz etmesem, suyun üstündeki bir yaprak misali koptuğum dalın acısını yaşamadan bıraksam kendimi suyun şefkatli kollarına... Sepetteki Musa (as) misali senin bildiğin, benim bilmediğim yolculuklara çıksam, imkânsızın mümkün olduğu yerlere götürsen beni, hiç bırakmasan, hep yanımda olsan, kendimi sepetteki bebek kadar güvende hissetsem, hiç korkmasam olmaz mı? “Özgürlük, kontrolün O’nda olmasıdır”
17.03.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (14.03.2010) - Özgüvenli olsun derken, bencil mi oldular? (10.03.2010) - Karşılaştırma yapmak öfke doğurur (03.03.2010) - Karşılaştırma yapmak öfke doğurur |