24 Şubat 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Banu YAŞAR

Ben sadece üzgün bir kadınım...


A+ | A-

- Bir terapi öyküsü-

“Ben deli ya da hasta bir kadın değilim, sadece çok üzgün bir anneyim” dedi, ilk seansın çekingenliğiyle. Sadece ağzı değil, gözleri daha çok konuşuyordu. Orta yaşın kendini gösterdiği çizgiler, çok daha ileriki yaşlara ait gibi duruyordu. Omuzları çökmüştü oturduğu sandalyede, elleriyle sürekli saçlarını kulakları arkasında topluyordu.

İlk seanslar genelde birbirine benziyor diye düşündüm. Duygular karmakarışık olduğu için, nereden başlanacağı bilinmiyor. Biriken duygu yoğunluğu ise, seansın yarısını ağlayarak geçirtiyordu. Ama bu sefer farklıydı. Çünkü ben de ağlamak istiyordum? Duygularının bu kadar farkında olan ve onları bu kadar iyi tanımlayan çok az insan tanımıştım. Genelde ben onları konuşturmaya çalışırdım. Duygulara isim vermek de hep bana düşerdi. Aslında bu hoşuma da gidiyordu, doğrusu. Arkeolojik bir kazı yapar gibi heyecan vericiydi, terapi yolculuğu. Bulduklarını doğru kutulara yerleştirmen kazının başarısı açısından çok önemliydi.

Farklı bir yolculuğa çıkacağımızı kapıdan girdiğinde fark etmiştim. Şaşkındı, Ne anlatmak istediklerinden, ne de benden emindi. Bir sene önce on yaşındaki oğlumu kaybettim dedi, her saniye kabullenmekte zorlandığı gerçeği bir kez daha söylemenin acısıyla... Üçüncü çocuğum, en küçüğü... Hep çok farklıydı diğer kardeşlerinden, hep hüzünlü bakardı yavrumun gözleri... Üç seneden sonra Türkiye’ye gelmeyi o kadar çok istemişti ki, onu kıramadım. Şimdi düşünüyorum da, keşke gelmeseydik diyorum. Onunla çok sevdiği bir dere kenarında dolaşırken ördek yavrularını görmüş ve onları çok sevmişti. Anne seneye beni tekrar getirir misin? demişti. Onları büyüdükleri zamanda görmek istiyorum. Kolunu dere kenarında ısırgan otlarına değdirdiğinde canı çok yanmıştı. Şimdi aradan tam bir sene geçtikten sonra bu sefer ben onsuz o dere kenarındaydım, ördek yavruları büyümüştü, ama ben yalnızdım. Kolunu yakan ısırgan otları bile yemyeşil dallarıyla hayattaydılar. Ama bir tek o yoktu.

Ölümünden on gün önce derslerindeki bir sorundan dolayı ona kızmıştım. Bana dargın gitmemiştir değil mi? dedi onaylamamı istercesine. Bu soruya ne cevap verilebilirdi ki... Yavrusunu ebedî bir yolculuğa uğurlamış bir anne için ayrılığın kırgın olmadığı tesellisi bile ne kadar çok önemliydi aslında... Seanslar esnasında en zorlandığım anlar, cevapsız soruların gözlerimin içine bakılarak sorulduğu anlardı... Aslında cevabını bildiğin bir soruyu başkasına sorarken, bildiğin gerçekliğin dışında bir seçenek daha olmasını dilersin. Bildiklerinin acı vericiliği, bilmediklerini cazip kılar. Bilmediklerinde aradığın cevabın olduğunu ümit ve hayal edersin.

Türkiye’ye bu gelişimde annem evindeki ona ait resimlerin hepsini kaldırmıştı. Ben üzülmeyeyim diye yaptığına eminim, ama onu bir kere daha kaybettiğimi hissettim. Sanki tamamen unutulmuştu, resimleri bile gülümsemiyordu bana… Belki bunu başkası yaşasaydı, bende aynı şeyi yapabilirdim. Görmenin hatırlatıcılığına takılıp, görmekteki teselliyi kaçırabilirdim...

Tabi benim tepkimi tabiî olarak kimse anlamadı resimlerin kaldırılmasına gösterdiğim tepkiyi, acısı olan bir kadının dengesizliğine yordular... Ağaçtan düşeni ancak ağaçtan düşen anlarmış öyle değil mi?

Onunla ambulansta vedalaşarak ayrıldık biliyor musunuz? Annecim seni çok seviyorum dedi, gülen gözleriyle. Her zamankinden daha uzaklara bakar gibiydi. Anlamıştım neler olduğunu, gitme diyemedim... Ben senden çok memnunum oğlum, sen çok iyi bir evlât oldun bana, seni çok özleyeceğim... Ebedî yolculuğa vedalaşarak uğurladım oğlumu, ikimizde biliyorduk neler olduğunu, birlikte geçirdiğimiz son dakikalardı bunlar, sonra ellerimin arasından kaybolup gitti. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim kendimi, hiç bu kadar da yalnız olmamıştım. Ne kadar güçsüzdüm Allah’ım ölüm karşısında, ne kadar acemiydim hayatın gerçek yüzüne...

Ve şimdi aradan geçen bir senede onu daha çok özlüyorum... Ölüm kurşun yarası gibi, sıcağı sıcağına anlamıyorsun acını, zaman geçtikçe, özledikçe, gelmedikçe acısı daha da çok artıyor.

Seni çok özledim oğlum, hem de çok özledim..




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

24.02.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (16.02.2010) - İlk seanslarda neden ağlanır?

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl