Hüseyin GÜLTEKİN |
|
Pazarlıklar üzerine yapılan evlilikler |
“Evleniriz, bakarız, deneriz; olmazsa ayrılırız” faraziyesi üzerine yapılan evliliklerinin akıbetini tahmin etmek zor olmasa gerek. Evlilik gibi ciddî; ciddî olmanın yanında beraberinde çok önemli vazifeleri ve yükümlülükleri getiren bir işte “Deneriz, olmazsa ayrılırız” mantığıyla hareket etmek ne kadar isabetli olur, ne derece doğru olur? Dünyevî ve uhrevî bir beraberlik, ebedî arkadaşlık niyetiyle yapılması gerekli olan bir evliliğin karar aşamasında iken “Olmazsa boşanırız” anlayışının tutarsızlığını, samimiyetsizliğini izaha gerek var mı? Bunun mantıklı bir izahı olur mu? Evlenecek olan gençlerimizin güya işi sağlama almak niyetiyle evlilik öncesi yaptıkları şu pazarlıklara bir bakalım isterseniz: “Evliliğimizin en az ilk üç yılına kadar çocuk yapmayacağız.” “Doğan çocuğun ismini ben koyacağım.” “Çocuğumuzun bakımı da dahil, evin bütün işlerini beraber yapacağız.” “Ayın en az bir haftasını babamlarda geçireceğim.” “Harcamalarda sen de ben de serbest olacağız. Şahsî harcamalara herhangi bir müdahale olmayacak.” “Anne-baba başta olmak üzere, yakın akrabalarımızın evimize gelmesi her ikimizin iznine tabi olacak. Onlara şu veya bu şekilde yardım etme mecburiyeti yoktur.” “Yakın veya uzak gezilerime, tatil yapmama karışılmayacak.” “Evlendikten sonra da kızlık soyadımı kullanacağım.” “Boşanma halinde çocuklarımız benim yanımda kalacak. Oturduğumuz evde ben kalacağım. Ev eşyasına dokunulmayacak... Ayrıca bana ve çocuklarımıza yetecek kadar nafakayı vereceksin.” Evet gençlerimizin evlilik pazarlıkları ve şartları kısaca böyle. Bize tuhaf gelse de günümüzde evlenme hesapları yapan bazı gençlerimiz işi garantiye almak adına bu çeşit pazarlıkları yapıyorlar. Hatta bu şartları ve kararları yazılı hâle getirip şahitlerin de imzasıyla noterden tasdik ettiren gençlerimiz de var. Kızını gelin olarak çıkaran bir anne-babanın kızlarına verdikleri şu nasihatlara bakın: “Bak kızım, sen şimdi gelin olarak evimizden, bizden ayrılıyorsun. Ama bil ki yine bizim biricik kızımızsın... Biz seni çok seviyonuz... Bir git bakalım... Beğenmezsen, işine gelmezse, dedik ya sen bizim biricik evlâdımızsın... Geri gelebilirsin... Tamam mı kızım...” Bu nasihatları ve teminatı alan gelin kızımız evliliğin onuncu günü dolmadan, bir daha dönmemek üzere baba evine dönüyor. Evlenecek olan gençlerin ötesinde bu günümüzde bazı anne-babaların sergiledikleri akıl almaz davranış örnekleri. Görüldüğü gibi evlilikteki yanlış hâl ve yaklaşımlar gençlerle sınırlı değil. Şurası acı bir gerçektir ki ülkemizde ailevî geçimsizlikler ve boşanmalar gün geçtikçe artıyor. Bu acı durum elbette durup dururken olmuyor. Daha evliliğin ilk adımı atılmadan, boşanma hesapları üzerine pazarlıklara girişerek, birbirine adeta şantaj yaparak, evlilikte olmayacak şartlar ileri sürerek yapılacak bir evlilik ne derece sağlıklı olur? Evlilikte en son gündeme getirilecek olan, Efendimizin (asm) ifadesiyle “Yüce Allah’ın en sevmediği helâllerden olan boşanmayı” işin başında iken pazarlık konusu yapmak ne derece doğru bir durum olur? Halbuki evlenecek olan gençler, böyle hayırlı bir işe karar verirken, böyle basit pazarlıklar yerine birbirine inanarak ve güvenerek işe başlasalar, ebeveynlerinin rıza ve hayır duâlarını da alarak ve evliliğin geçici bir beraberliğin çok ötesinde ebedî bir huzur ve saadet olduğunu hesaba katarak evliliğe karar verseler çok doğru ve isabetli bir evliliğin zevk ve sürurunu yaşayarak görecekler.
21.02.2010 E-Posta: [email protected] |