Ali FERŞADOĞLU |
|
Duâ, tesbih ve zikir sayısı (2) |
Neden Peygamberimiz (asm) günde 70 kez tevbe-i istiğfar etti? Neden 71 kez veya 171 kez değil! Neden esmâ-i hüsnâyı, belli duâları belli rakamlarda çekiyoruz? Bunlar, taabbudî, ibadete dayalı meselelerdir. Hangi rakam olursa olsun, neden sorusu gelecektir zaten! Bunlar birer şifredir. Şifreyi herkesin bilmesi gerekmez. Sebze ve meyveleri yeriz, ama içinde kaç çeşit ve ne miktarda vitamin, kalori olduğunu bilmeyiz. Bunları sahanın otoriteleri daha iyi bilir. İşte, bazı âlimler, esma-i hüsnanın ve duâların bazılarının şifrelerini (kendi ilimleri, tefekkürleri, zikirleri, takvaları derecesinde) çözmüşlerdir. *** Niçin duâ veya esmâ zikrinin sayısı farklıdır? Farklıdırlar, zira bakış açıları ve zaman farklıdır. Eskiden, anahtarların dişleri birkaç tane idi. Sonra gelişti. Şimdi büyük rakamlara dayanan şifreli anahtarlar çıkmıştır. Elbette duâ ne kadar çok okunursa, o kadar makbuldür. Ancak, zaman ve zemine göre, şart ve imkânlara göre farklılık arz eder. Şüphesiz ki, duâlarda önemli olan da ihlâstır. Yâni Allah rızasıdır. Yoksa, muradın yerine getirilmesi değildir. Yâni, nasılki güneş yükselip ortaya geldiğinde öğle, gölgesi iki kat olduğunda ikindi, battığında da akşam namazının vakti girmiş olur ve namaz kılınır. Aynen öyle de bir sıkıntı geldiğinde, bir musîbete hedef kalındığında veya bir hâcet zuhûr ettiğinde, meselâ “salât-ı tefriciye” duâsının vakti girmiş olur. Duâ ederiz, Allah dilerse kabul eder, dilerse daha iyisini verir. Eğer muradımız yerine gelmezse, duâ etmenin vakti henüz bitmedi, duâya devam edilecek demektir. Çünkü, dünyevî işlerimizde bile, bir işi elde etmek için, bazı makam ve mevki sahiplerine bir, üç, beş sefer müracaat etmekteyiz. Kâinatın Sultanı olan Cenâb-ı Hakk’a her zaman duâ etmeli, yalvarmalı, herşeyi O'ndan istemelidir. Rakamlara dayalı duâlarımızın kabul olmaması veya tesbihatlarımızın netice vermemesinin bütün sırrı “sayı”da değildir. Zira, bunların da imtihan boyutu var, ihlâs, samimiyet boyutu var, kader boyutu var, zaman, zemin ve şartlar boyutu var. *** İşte, takva mertebelerinde mertebe kat eden geçmiş zamanın maneviyât büyükleri, yani âlimler, zahidler, zakirler, şakirler, kısaca evliyalar, Kur’ân’da ve hadis-i şeriflerde geçen duâ ve Esma-i İlâhiye’nin sayılarını kendi zaman, şart ve derecelerine göre, istihraç ederek belli rakamlara göre tasnif etmişlerdir. Söz onlarındır. Yoksa, ne ibadetleri, ne de hâl ve hareketleri takvaya yaklaşmayan günümüz “bilginlerinin veya ulemâussû’”un değildir. Çok silik söz ticarette geziyor, her sözün kalbe girmesine yol vermemeliyiz. *** Kâinattaki her faaliyet, Esmâ-i Hüsna’dan birisine dayanır; yani o isimlerin tecellisidir. Her insanda da farklı İlâhî isim/isimler hâkim mânâda tecellî eder. Dolayısıyla her insan, Allah’ın farklı bir ismini veya isimlerini zikretmeye meyyal olabilir. Bütün isimler, belli miktarlarda da vird edinilebilir. Hiç şüphesiz, her Esma’nın zikri, ihlâs derecesine göre etki bırakır.
19.02.2010 E-Posta: [email protected] [email protected] |