Ali Rıza AYDIN |
|
Bir “Kudret” şâheseri: Sivrisinek |
Hayvanatın en küçüğü büyük san’ata sahip. Özenmiş onu yaratan, kâinata denk tutmuş. İbret almak isteyen, dikkatle baksa, yeter. Küçük hâline bakmadan ne dersler veriyor, ne dersler… Cenâb-ı Hakk’ın kudret ve azameti her zerrede aşikâr. Onu görmeyen göze dünya girse ne yazar. Dikkatle, hayretle, ibretle bakmak lâzım Sâni’in san’atına.
Fikrederek, zikrederek, şükrederek tefekküre dalmalı; bunca hikmetli şeylerden çokça ders çıkarmalı. Hâlık-ı Zülcelâl’e büyük küçük zor gelmez. Sivrisineğin gözünü yapmakla, güneşi yaratmak O'na göre müsâvî. Hatta, sivrisinek san’atça güneşe baskın gelir. Risâle-i Nur’da: “…Sinek, örümcek, pire gibi küçük hayvanlar fil, camus, deve gibi büyük hayvanlardan daha zeki, hilkatçe daha güzel, san’atça daha tam”1 deniyor. Yine, Risâle-i Nur’un birçok yerinde “Sivrisineğin gözünü halk edemeyen”, “Pirenin midesini tanzim edemeyen” gibi vurgular yapılarak, küçüklükle büyüklüğün makûsen mütenâsib yani ters orantılı oluşuna; çoğu zaman, küçüklerin büyüklerden daha san’atlı yaratılışına dikkat çekiliyor. Biz de buradan yola çıkarak, sivrisineği konu seçtik; gerçeklerle yüzleştik: Sivrisinekler hakkında detaylı araştırmalar 1800’lü yıllarda başlamıştır. İskoçyalı Patrick Manson, İngiliz Ronald Ross, İtalyan Grovanni Grassı, Amerikan Walter Reed bu araştırmayı yapan bilim adamlarından bir kısmı. Bilim adamları sivrisineğin anatomik yapısını incelesin dursunlar; Cenâb-ı Hak, bin dört yüz küsur sene önce Kur’ân-ı Kerim’inde meseleyi anlatmış: “Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: ‘Allah böyle misâl vermekle ne murad eder?’ derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misâllerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır).2 Bu âyette, sivrisinek ve ondan daha zayıf yaratıklarla temsil getirilmesini küçümseyenlerin aslında kendilerinin küçük ve değersiz oldukları, o yüzden Allah’a iman etmedikleri anlatılmış, bunlara değer verip iman edenlerin ise akıllı ve değerli kimseler oldukları bildirilmiştir. İnsanlardan bir kısmı iman edip, imtihanı kazanırken, bir kısmı da kaybediyor. Kur’ân-ı Kerim’de en ednâ mahlûk olan sinek taifesi üzerinden birçok örnekler verilerek ikazlarda bulunulmakta. Bunlardan bir diğer orijinal örnek, dün, câhiliye devrindeki Arapları; bugün ise, bilgi çağının cahillerini ikaz eden âyettir: “Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah’ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar.”3 Çünkü o da aciz, onu aciz görende… Basiret, optik, o aciz mahlûkun hilkatini ve o hilkatin arkasındaki Hâlık’ın elini görebilmektir. Sivrisinekler üzerinde yapılan incelemeler bu varlığın diğer bütün canlılar gibi kompleks yapısını ve mükemmel yaratılışını ortaya koymaktadır. Sivrisinek taifesinin kutuplar da dahil, yeryüzünün hemen her yerinde mevcut olduğu bilinmektedir. Her canlı gibi onlar da doğar, yaşar, çoğalır ve ölürler. Yarının neslini vücuda getirecek olan dişi sivrisinekler, kan emerek yumurtalarının beslenmesini sağlarlar. Bize soğuk gelse de, bunların fıtratı bu! Bir sivrisinek baş, göğüs, karın ve kanat kısımlarından oluşur. Başın iki yanında antenleri, göğüs kısmında kanatları ve 3 çift ayakları bulunur. Karınları ise onlara kendi ağırlıklarından fazla kan emmelerine imkân veren esnek bir deriden oluşmaktadır. Böyle bir dokudan oluşan karın şişer, ama patlamaz. Sivrisinekler, kan emerken çok mükemmel bir pompalama mekanizması kullanırlar. Başının içi, tamamen kaslarla kaplı boşluklar şeklinde dizayn edilmiştir. Buradaki kaslar kasılıp gevşediklerinde sivrisineğin borusunun iki ucu arasında 1-2 atmosferlik basınç farkı oluşur ve kan saniyede 5 metrelik bir hızla yükselmeye başlar. Sivrisinekler vücutlarının altı katı kan emerler; bu emiş hacmi, 15 dakikada 300 mikro litre kan demektir. Yani, bir insanın 15 dakikada 200 litre su içmesine denk bir emiş hızıdır. Sivrisinekler, cilde en yakın olan damarı belirledikten sonra, alt ve üst çenenin yardımıyla altı bıçaktan meydana gelen kesme sistemiyle deriyi derinlemesine keserler. Bu bıçakların birisinden akan sıvı, hem dokuyu uyuştururken hem de pıhtılaşmayı önleyerek kanın, sivrisineğin karnına dolmasını sağlar. Bediüzzaman, Risâle-i Nur’daki orijinal metinlerin birinde bu hususu şöyle ifade ediyor: “Meselâ, hortumlu sivrisinek dünyaya geldiği dakikada hanesinden çıkar, durmayarak insanın yüzüne hücum eder, uzun asâsıyla vurur, âb-ı hayat fışkırtır, içer.”4 İşte, bu “âb-ı hayat” tabiri, yavruların beslendiği, onlara hayat kaynağı olan kandır. Bu tesbitten sonra, devamla: “Hücumdan kaçmakta, erkân-ı harp gibi (askerlik san'atını biliyor gibi) maharet gösterir.” “Ben, bu biçare Said, itiraf ediyorum ki, eğer ben o hortumlu sineğin yerinde olaydım, bu san’atı, bu kerrüfer harbini (vur-kaç taktiğini) ve su çıkarmak hizmetini, çok uzun dersler ve çok müteaddit tecrübelerle ancak öğrenebilirdim.”5 Demek, bunlar, bir “Kudret” şaheseri! Dişi sivrisinek, karnının altında bulunan bir anten yardımıyla, ortamın nem ve sıcaklık bakımından yumurtalarını bırakmaya uygun olup olmadıklarını keşfederler. Dişi sivrisineğin kanatlarından çıkan ses erkek sivrisineği etkileyen en önemli faktördür. Dişinin kanat sesleri, erkeğin antenlerindeki reseptör hücreleri titreştirir ve beynine elektrik sinyalleri gönderir. Dişiler kanatlarını erkeklerden daha hızlı çırparlar ve dişinin kanatlarından çıkan titreşim, erkeklerde çiftleşme isteğini arttırır. Dişi sivrisinek çiftleşme anından itibaren kan emmeye başlar. Çünkü, yumurtalarının gelişmesi için buna ihtiyacı vardır. Dişi, erkeğin spermlerini özel bir kesede muhafaza ederek, haftalar boyu döllenmiş yumurta yumurtlayabilir. Bir dişi sivrisinek, bir defada 200-400 arası yumurta yumurtlar. Annenin beyaz olarak yumurtladığı yumurtalar iki saat içinde simsiyah olurlar. Bu koyu renk sayesinde yavrular yani kurtçuklar, böceklerin ve kuşların görmesinden korunurlar. Sivrisinek kurtlarının suyun içindeki solunumları bile garâib-i hilkattır. Kurtlar, dalgıçların su altında kullandıkları “şnorkel” donanımına benzer bir hava hortumuyla bu ihtiyaçlarını karşılarlar. Vücutlarının salgıladığı yapışkan bir madde, suyun, hava aldıkları deliklere kaçmasını engeller. Hava hortumu olmasa sivrisinek kurtları yaşayamayacak, yapışkan salgı olmasa hortum tıkanıp görevini yapamayacak. Bir büyük nizamın kurttaki tecellisi! Yumurtalar dayanıklı yapılarıyla soğuk bir kışı atlatıp, ilkbaharda kuluçka dönemini tamamlarlar. Hatta, kurumuş bir yumurtanın beş yıl hayat hakkı var; onlara mahsus o tolerans verilmiş. Erkek sivrisinekler biyolojik görevleri olan dölleme fiilinden kısa bir süre sonra ölürler. Bunlar sadece çiçek özleriyle beslenirler ve hiçbir zaman insana yanaşıp kan emmeye çalışmazlar. İnsanı, sadece dişi sivrisinekler ısırır. Bu ısırma operasyonu genellikle güneşin batışında ve doğuşunda olur; ısırma fiilinin dolunayda 500 kat daha fazla olduğu bilinmektedir. Sivrisinekler kanatlarını bir saniyede 500 defa çırparlar ve iki aylık ömürleri boyunca 250 km. yol kat ederler. Avlarını 5.5 metre mesafeden keşfedebilir; av, kendini ne kadar korumaya çalışırsa çalışsın, onun açık bulunan 2-3 santimetre karelik vücut dokusunu algılayabilirler. Sivrisinekler kan taşıdıkları için hastalık bulaştırma riskleri de vardır, fakat AİDS’e sebep olan HIV virüsü bu canlılarda gelişme zemini bulamazlar. Virüsler, sivrisinekler tarafından taşınmaz. Onların, daha çok “Sarı humma”, “Sıtma” ve benzeri hastalıkları taşıma riskleri bulunmaktadır. Görüldüğü gibi, küçük mahlûka büyük maharetler veren Allah (cc), küçüklerin eliyle büyük inkılâplar yaptırır: Rivayette belirtildiğine göre, kör ve bir ayağı topal olan bir sivrisinek Nemrud’u öldürerek büyük bir muzafferiyete nail olması; sonsuz kudret sahibi Cenâb-ı Hakka istinadındandır. Sivrisinek Nemrud’un bir anlık gafletinden istifade ederek, burnundan içeri girip beynine kadar gitti. Neticede bu küçük sivrisinek, Nemrud’un hayatının son bulmasına sebep oldu. Ve koca saltanat darmadağın oldu. “Nitekim Cenâb-ı Hakk’a intisap ve istinat kuvvetiyle, bir karınca bir Fiavunu, bir sivrisinek Nemrud’u ve bir mikrop koca bir cebbarı mağlûp eder.”6 Meseleye bir başka açıdan bakacak olursak: Bu mahlûkât, verilen vazifeyi bihakkın ifa ediyor. Yukarıda görmüştük; Nemrud’u hâk ile yeksan etti. Bir topal sivrisinek, saltanatı tüketti! Hem, meselâ: Yaz mevsiminde, tansiyonun yüksek olduğu dönemlerde sivrisinek iş başına geliyor, görevini görüyor: “…Hararet zamanında vücudun idaresinden fazla olan kanın çoğalması ve bulaşık ve bazı mevadd-ı muzırrayı hâmil evridede cereyan eden mülevves kana musallat, belki memur olan sivrisinek ve pireler fıtrî haccamlar olmasın mı?” 7 Yani, sivrisineklerin, insan hücrelerinde işi bitmiş, oralardaki zararlıları devşirmiş ve dönüş yapmakta olan kirli kanın taşındığı; “evride” de denen boynun iki tarafındaki toplardamara saldırmaları; vazifelerinin neticesi olarak, fakat farkında olmayarak bir bakıma “hacamat” yapmalarıdır. “Eğer Hâlık-ı Rahman onların dizginini çekmeseydi, bu mızraklı tâifeler, pireler gibi insana hücum etseydiler, Nemrud’u öldürdükleri gibi, nev-i insanı da hırpalayacak idiler.” 8 Evet. Beyni olmayanın aklı olur mu, aklı olmayanın iradesi olur mu? Pirinç tanesi kadar bile olmayan bir yaratığın mahareti olmadığına göre… Bu, Rabbânî bir vazifenin yerine getirilmesi değilse, nedir? Kudret sahibi Allah’ım kendi varlığının sayısız delillerini insanın gözleri önüne sermiştir. Sonsuz kudreti ve ilmini dilediği canlı üzerinde tecelli ettirir. Sonsuz rahmetiyle en umulmadık, en aciz canlılara akıl almaz işler yaptırır. Yâ Rabbî! Hikmetinden sual olmaz; kudretini akıl almaz! Çünkü: Sen, Hâlık-ı Külli Şey’sin…
Dipnotlar:
1- Said Nursî, Mesnevî-i Nuriye, 157. 2- Bakara Sûresi, 26. 3- Hac Sûresi, 73. 4- Mesnevî-i Nuriye, 138. 5- A.g.e., 138. 6- Peygamberler Tarihi, Y.A.N., 148. 7- Said Nursî, Lâtif Nükteler, 17. 8- A.g.e., 19 (Haşiye).
18.02.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (11.02.2010) - Tarihten gelen “deyim” (04.02.2010) - Hayatla hoş geçinmek! |