Mehmet KARA |
|
Yeni anayasa yapılmalı; lâkin… |
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Hindistan yolunda söylediği “Bu Meclis’e yeni bir anayasa yapmak yakışırdı, ama çeşitli sebeplerden dolayı bu fırsat kaçırıldı” sözü Ankara’nın gündeminde. Artık yeni bir anayasa değil, “Bu Meclis niye yeni bir anayasa yapamadı” sorusu tartışılmaya başlandı. “Demokrat, özgürlükçü bir anayasaya Türkiye’nin ihtiyacı var.” Bu cümle son günlerde herkesin dilinde. İktidarından muhalefetine, siyasetçisinden, sivil toplum kuruluşlarına kadar herkes nakarat halinde bunu dillendiriyor. Bu cümleye itiraz eden neredeyse yok gibi. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, yürürlükte bulunan Anayasa’nın, 1982 yılının olağanüstü bir döneminin ürünü olduğunu, artık Türkiye’ye dar geldiğini, çağdaş, demokratik bakışla yeniden bir anayasa yapılması gerektiğini herkes söylüyor” diyor. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) ilk Türk Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu “Her şeyden önce, yeni sivil bir anayasa gerekiyor. Konsensüs yoksa bile bunun arkasına da sığınmamak lâzım. Seçimlerden önce bir an evvel anayasa değişikliği için referanduma gidilmeli” diyor. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, “Anayasa için vakit geçmedi. Bu elbise artık dar. Hepimiz diyoruz ki mevcut Anayasa mevcut bedene uymuyor. Türkiye’nin bir sivil anayasaya ihtiyacı var” diyor. Devlet Bakanı Ali Babacan, “Anayasa değişikliğini Türkiye er ya da geç yapacaktır” diyor. Devlet Bakanı Egemen Bağış, yeni bir Anayasaya ihtiyaç olduğunu söyleyerek, “Bu Anayasa Türkiye’ye dar geliyor” diyor. * * * Yeni bir anayasa yapılması için öncelikle tasarı, teklif vermesi gereken hükümet üyeleri bunları söylüyor. Bunu söylerken de; ama, fakat, lâkinli cümleler birbirini izliyor. “Konjonktür müsait değil. Mutabakat yok. Ortam müsait değil” cümlesinin arkasına sığınılıyor. “Anayasayı değiştirelim, mutabakat yok.” “Açılım yapılması lâzım, ama mutabakat yok.” “Dinî özgürlükler konusunda adım adacağız, ama mutabakat yok.” Bütün bunlardan şunu mu anlamak gerekiyor. “Bu aşamadan sonra demokrasi, özgürlükler konusunda bir şey yapmayalım. Yol, su, elektrik, sağlık konularında icraat yapsak yeter.” * * * Malûmunuz, genel seçimlerin hemen ardından büyük bir heyecan meydana getiren sivil bir anayasa hazırlığı çalışması başlamıştı. O dönemde çokça tartışıldı, ancak “Yeni bir anayasa için partiler arası mutabakat yok” denilerek vazgeçildi. Geçen sürede dar kapsamlı değişiklik hazırlığı yapıldığı bizzat en yetkili ağızlardan söylendi. Ondan da vazgeçildi. Yeni bir anayasa hazırlığı olmadığı halde, zaman zaman gündeme getirilmesi, artık bıkkınlık verdi ki tartışılması sonrasında dahi ortam gerildi. Bugünlerde de böyle hazırlıkların olduğu söylense de artık kimsenin inanası kalmadı. Çünkü anayasanın değişmesinde öncülük etmesi gereken iktidar “mutabakat yok” diyerek tekrar vazgeçecektir. Erdoğan, milletvekilleriyle görüşürken, şu anda 337 milletvekili bulunmasına rağmen referanduma gidilmesi için gerekli olan 330 sayısını bulamamaktan şikâyet etmesi de bunu gösteriyor. (Zira, anayasa değişikliğini referandum yoluyla yapmak için TBMM’de gereken en az 330 oy gerekiyor.) Siyaset yorumcuları ülkenin bir seçim sürecine girdiğini, bu aşamada Meclis’ten yeni bir anayasa hazırlamasının beklenemeyeceğini söylemeye başladı. Seçimler yaklaşırken “Bu dönem ‘mutabakat’ olmadığı için yapamadık: Bize daha büyük destek verin ki, sivil, demokrat, özgürlükçü bir anayasa yapalım” propagandası yapılacağı da kesin. Ama millet bu sefer inanır mı bunu kestirmek zor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in “açılım”la ilgili söylediği gibi, “Ya hükümet bu meseleyi çözer, ya da bu mesele AKP’yi çözer…” Şimdi şu soruyu sormak gerekmez mi: Madem anayasa değişmeyecekti, yaklaşık 3 yıldır niye tartıştık? Neyi tartıştık? Birileri bunun cevabını millete vermesi gerekmez mi? Özetle, anayasa konusunda gelinen noktayı şöyle özetlemek mümkün. Yeni bir anayasa yapılmalı, ama mutabakat yok. Dar kapsamlı yapalım, ona da konjonktür müsaade etmiyor… Bir dahaki seçim dönemine kadar unutun gitsin…
tıklayın! 14.02.2010 E-Posta: [email protected] |