Mehmet KARA |
|
Magazinleştirmek... |
Tam bir kördüğüm. Danıştay ikinci defa YÖK’ün üniversiteye girişte uygulanacak katsayı kararının yürütmesini durdurdu. Sınava girecek yüz binlerce öğrenci ne olacağını bilmeden bir bekleyiş içine girdi. 28 Şubat sürecinin ürünü olan katsayı adaletsizliğinin 10 yıl aradan sonra sona erme ihtimali öğrencileri sevindirmişti. YÖK’ün geçen yıl Temmuz ayında aldığı kararla, 2010’dan itibaren bütün öğrencilerin katsayıları 0.15’le çarpılacaktı. 1999’dan bu yana meslek lisesi mezunları kendi alanlarından başka bölümleri tercih ettiklerinde katsayıları 0.3’le, diğer liselerde okuyanların katsayıları ise 0.8’le çarpılıyordu. Bu da büyük bir haksızlığı beraberinde getiriyordu. ÖSS sınavında dereceye girmesine rağmen istediği okula yerleşememe gibi bir garabet durumunun yaşandığı sistemin değişmesi bir haksızlığın sona ermesi olarak değerlendirilmişti. Ancak, üzerine vazife olmayan İstanbul Barosu’nun başvurusunu değerlendiren Danıştay sınav takviminin başlamasına günler kala aldığı kararla tam da Kurban Bayramı öncesi büyük bir karışıklığa sebep olmuştu. Danıştay 8. Dairesi, 2005 yılında “düşük katsayının iptali” dâvâsında “Üniversiteye girişte MEB ve YÖK yetkilidir” kararını vermesine rağmen, bunu görmezden gelip çelişkili bir karar vermesi o zaman çokça eleştirilmiş, ama değişen bir şey olmamıştı. Bunun üzerine YÖK yeni bir düzenleme getirmiş, katsayı farkını azaltan ikinci bir karar almıştı. Kimseyi pek tatmin etmese de haksızlığı aza indirdiği için (0.13-0.15 aralığında katsayı belirlenmişti) kabul edilmek durumunda kalınmıştı. İstanbul Barosu “büyük görev” gördüğü konuyu yine dâvâ konusu yaptı. Danıştay 8. Dairesi de bir defa daha yürütmeyi durdurdu. Danıştay bu kararıyla az farklı da olsa yeni bir düzenlemeyi kabul etmeyeceğini ortaya koymuş oldu (!) Gelinen aşamada tepkiler çığ gibi büyürken, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tepkisi en dikkat çekiciydi. “Başbakan imam hatip mezunu olduğu için mi bunları yapıyorsunuz? Çirkin bir şey. Böyle bir yaklaşım olmaz. Bunun ne evrensel hukuk değerleriyle, ne çağdaş normlarla örtüşen bir yanı vardır. Bu, akla da, mantığa da, vicdana da aykırıdır. Bu, her şeyden önce bu ülkeye, bu millete, bu milletin evlâtlarına haksızlıktır” demesi hem bir ülkenin başbakanının meseleye yaklaşımını hem de “çaresizliğini” gösteriyordu. Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun da “Buraya gelirken, Meclisteki polis memuru önümü kesti ve ‘2 çocuğum var ikisi de meslek okulunda okuyor ve akşam eve gittiğimde ikisi de ağlıyordu' dedi. Bana ilk karardan beri ortalama her gün bine yakın şahsî mail geliyor” demesi de “çaresizliği”nin başka bir göstergesi. Millî Eğitim Komisyonu Başkanı ve YÖK eski Başkanı Mehmet Sağlam’ın dediği gibi, “1981’den 1998’e kadar, 17 sene Danıştay’ın telâfisi imkânsız şeyler getireceğini savunduğu sistem uygulandı. Kimsenin de itirazı olmadı. 28 Şubat’ın etkisiyle o zamanın YÖK’ü bir karar aldı, orta öğretim başarı puanı değerlendirmesinde katsayı çarpımını değiştirdi. Bu da yaklaşık 20 puanlık bir farka yol açıyordu.” Yani 17 sene yanlış mı uygulanmış oluyor? Peki bütün bunları aşmak için şu aşamada ne yapmak lâzım. YÖK önümüzdeki Pazartesi günü karara itiraz edecek. Kararın değişmesi zor görünüyor. YÖK Başkanı daha önce “E’ye kadar planlarımız var” demişti. Önümüzdeki hafta toplanacak YÖK Genel Kurulu’nda bu formüllerden hangisi çıkacak? Çıkacak formül yine Danıştay’dan geri döner mi? İmtihanlara az bir zaman kala yeni formül de iptal edilirse, değerlendirme neye göre yapılacak? Danıştay eskiye dönüşü mü kabul eder? Ya da hangi aralığı kabul eder? Bütün bu sorular cevap bekliyor. Yani, neresinden bakarsanız bakın tam bir karışıklık hâkim. Asıl soru şu: Nerede kaldı eğitimde fırsat eşitliği, nerede kaldı eğitim özgürlüğü?
ZITLAŞMADA MAĞDUR OLANLAR… Danıştay ile YÖK arasındaki bu zıtlaşma devam ederken asıl mağdur olan öğrencilerin durumuna gelince… Öğrenciler katsayı konusunda yaşanan gelişmeler karşısında şaşkınlık içinde. Öğrenciler sınavın ne zaman ve nasıl yapılacağını bilmiyor. Katsayının kalktığını düşündükleri için de dershanelere gidip iki ay sonra yapılacak imtihana hazırlanırken, şimdi bir mağduriyetle karşı karşıya kaldılar. Bütün dikkatlerini üniversite imtihanına vermişken Danıştay tarafından katsayı kararının ikinci defa durdurulmasıyla öğrencilerin moralleri bozuldu, motivasyonlarını kaybettiler. Peki bunun hesabını kim verecek? Öğrenciler şimdi imtihanda hangi şartlarda yarıştıklarını bilmeden nasıl motive olabilirler? İmtihan tarihinin değişmesine yol açacak bu gelişme de önümüzdeki yıl üniversitelerin daha geç açılmasına da sebep olabilecek. Bu da işin başka bir yönü. Öğrenciler diyor ki, “Katsayılar eşit olsun, katsayı olmasın, aynı sınava girdiğimize göre, kim ne kadar puan alıyorsa, onun karşılığı olan üniversiteye girebilsin.” Peki bu niye çok görülüyor? Niçin halledilemiyor? Bir sene içinde bu meseleyi halledeceğini söyleyenler şimdi neredeler? Bu aşamada kanun değişikliğinin de çare olmayacağı ortada. Çünkü hem kanunun Anayasa Mahkemesine gitmesi kesin, hem de bu döneme yetişmesi imkânsız. Son yıllarda hangi karar alınsa yüksek mahkemelerden ya dönüyor, ya da yürütmesi durduruluyor. Bu yüzden Türkiye’yi sıkışıklıktan kurtaracak tek yolun 12 Eylül ihtilâli ürünü olan anayasanın kökten değiştirmesinde yattığı ortaya çıkıyor. Köklü çözüm de bu olur… 12.02.2010 E-Posta: [email protected] |