Faruk ÇAKIR |
|
Unutma, unutturma! |
Bir an için Türkiye’yi yönetmeye talip olan kadroların seçim meydanlarında verdikleri sözleri yerine getirdiğini bir düşünün. Bu vaadler yerine getirilmiş olsa; değil 10 yılda, 5 yılda bile ‘en gelişmiş 10 ülke’ arasına girmemiz mümkün olur. İnsanoğlu ‘unutma hastalığı’ ile karşı karşıya olduğu için, siyasetçilerin vaadleri de kısa sürede unutuluyor. Oysa seçim sonuçları bir bakıma meydanlarda dile getirilen vaadlere göre şekilleniyor. Elbette uygulanması mümkün olmayan vaadleri dile getirenler sadece istihza ile karşılanıyor, ama mümkün olan vaadlerin seçimlerin sonucunu etkilediği de bir gerçek. Bir bakıma ‘lüzumsuz konular’ı tartışmamız sebebiyle temel meseleler unutuluyor. Siyasetçilerin birbiriyle giriştikleri ağız dalaşına bakın. Muhalefet ederken bile temel konular akla gelmiyor. Her halde ‘öfke baldan daha tatlı’ olduğu için! Bakınız; ikinci defa tek başına iktidara gelen hükümet, gerek seçim meydanlarında ve gerekse hükümet programlarında onlarca belki de yüzlerce vaad sıralamıştı. Hatta bu vaadler ‘Acil eylem planı’ adı altında bir araya getirilmişti. Tamamını bir yana bıraksak bile, acaba eğitim noktasında sıralanan bu vaadlerin kaçı hayata geçirilebildi? Elbette ‘bedava kitap’ gibi bazı vaadler yerine getirildi, ama asıl halledilmesi gereken konular hep ertelendi, ötelendi, unutuldu ya da unutturuldu. Gündemden çıkmaması gereken en önemli vaad, başörtüsü yasağının sona ermesi noktasındaki sözlerdi. Ayrıca, YÖK konusu da çok önemliydi. Ancak bu vaadlerin gereği yapılamadı. Tamam, diyelim ki hükümet bu vaadleri unuttu, peki muhalefet partileri niçin bu vaadlerin yerine getirilmesi için ısrarcı olmadı? Herkes biliyor ki Türkiye’de bir muhalefet problemi var. En başta ‘ana muhalefet’ partisi iktidar olma ihtimalini akla getirmiyor. Dolayısıyla da problemlere çözüm sunma, hükümeti vaadleri noktasında zorlama gibi bir derdi yok. Peki, iktidar olmaya aday demokratlar niçin bu konuda ilgisiz kalıyorlar? Her defasında hatırlatmaya çalışıyoruz ki, etkili ve sonuç alıcı muhafelet; iktidarın hak, hukuk, adalet, özgürlük, AB üyeliği, demokratikleşme gibi noktalarda sebep olduğu ihmallerini gündeme getirerek mümkün olur. Yoksa “Ben iktidara gelirsem daha fazla maaş vereceğim” gibi bir tavır inandırıcı olmaz. Herkesin aklına, “Parayı nereden bulup da vereceksin?” sorusu gelir ve bunu izah ve ispat etmek kolay olmaz. Onun yerine, ‘para’ gerektirmeyen, ama insanların takdirini kazanan adımlar atmak mümkün. Meselâ, “Ben iktidara gelirsem ‘kamusal alan’da başörtüsü yasağı olmayacak, yasağı sona erdireceğim” demenin ‘para’ ile bir ilgisi var mı? Ya da, “Bize destek verin ki, daha fazla hak ve daha fazla hürriyetimiz olsun” demeye maddî imkânsızlık engel olur mu? Türkiye’nin geleceği “daha fazla hak ve daha fazla hürriyet” olarak özetlenebilecek adımların atılmasındadır. İktidara aday demokrat muhalefetin yapması gereken de bu noktalara vurgu yapmak olmalıdır. Hükümetin bu noktalarda verdiği sözleri yerine getirmemiş olması muhalefet partileri için ‘avantaj’ sayılabilir. Verilen güzel sözlerin unutulmasını değil, tutulmasını ve yerine getirilmesini isteyelim. Hep birlikte! 12.02.2010 E-Posta: [email protected] |