Faruk ÇAKIR |
|
Eğitim, eğitim, eğitim |
Bursa, Orhangazi’de yaşanan bir hadise, eğitimin içinde bulunduğu durumu bir nebze olsun yeniden gündeme taşıdı. Kısaca hatırlamak gerekirse, bir ilköğretim okulunda sınıf başkanı ve başkan yardımcısı olan iki kız çocuğunun arkadaşlarına serzenişleri söz konusu idi. Sınıfta başkan yardımcısı olan kız çocuğu, hem kendisinin hem de ailesinin ‘fakir’ olmasından bahisle, “Arkadaşlar, fakir olduğum için öğretmenim beni sınıf başkanı seçmedi, bakın ben yırtık ayakkabılarla okula geliyorum” anlamına gelecek sözler sarfetmişti. Eskiden olsa bu sözler Orhangazi sınırlarını aşmayabilirdi. Ama teknolojinin gelişmesi sebebiyle bu sözler videoya çekilmiş, ardından da ‘sosyal iletişim ağı’ adı verilen “facebook” benzeri paylaşım sitelerine atılmış. Dolayısı ile bu gelişmeden bütün dünya haberder olmuş, bu kısa ‘film’ en çok ‘tık’lanan görüntüler arasında yer almış. Hadise burada bitmedi, gelişmeyi ‘para’ya tahvil etmek isteyen TV kanalları çocukları programa çıkardılar. Asıl ‘bomba’da TV ekranlarındaki canlı yayında patladı. ‘Şirin kız çocukları’ öğretmenlerinin TV’ye çıkmasına izin vermeyen valiye ‘tepki’ gösterirken, “Öğretmenime neden izin vermediler. O valilerin kalıplarına tüküreyim” deyiverdi. (Kanal D, “Beyaz Şov” programı, 29 Ocak 2010) Televizyonlara yansıyan görüntüler izleyenlerin yüreğini burkmuş olacak ki, yapılan yorumlar ‘büyümüş de küçülmüş’ kız çocuklarını öven tesbitlerle dolu. Pek çok yardımsever kişi ve kuruluş da maddî yardım yapmak için harekete geçmiş. Bunlar elbette güzel haberler, fakat hadisenin başka cepheleri de var. Öncelikle, yıllardan beri uygulanan ‘tek tip kıyafet’in yaşanan fakirliği örtmeye yetmediği görüldü. Diğer bir nokta da, pek çok öğrencinin fakirlik sebebiyle sıkıntı çekmeye devam ediyor olmasıdır. Kız çocuklarının sözleri tebessümle karşılanmış olsa da, büyükleri hakkında kullandıkları dil hepimizi düşündürmelidir. Bir ilkokul öğrencisi, “O valilerin kalıplarına tüküreyim” diyebilir mi? Dese, bu söz duymazdan gelinip ‘tebessümle’ karşılanabilir mi? Yanlış anlaşılmasın: Bu sözü sarf ettikleri için o minikleri suçluyor değiliz. Dikkat çekmek istediğimiz nokta, eğitimin, ailenin ve çevrenin geldiği noktadır. Aslında o sözleri o minik çocuklar söylemedi. Söz onların ağzından çıktı, ama gerçekte o sözü okul, eğitim, aile, sokak ve ev halkı söylemiş sayılır. Dilin kirlenmesi, ‘argo’nun hayatımızı teslim alması, internet ve ‘mesaj’ dilinin hayatımıza hakim olması büyük bir tehlike. İşte, hepimizi düşündürmesi gereken nokta da budur. Üzülmeyi gerektiren bir nokta daha var: Benzer hadiselerde olduğu gibi, Bursa’daki kız çocuklarının ‘fakir’liği ortaya çıkınca harekete geçen ‘sistem’ niçin bu fakirliğe karşı mümkün olan bir çözüm bulamıyor? İki yıl önce de Van’da benzer bir hadise meydana etmişti. Hakkâri ve Çukurca’dan göç eden ailelerin yerleştiği Van’ın Beyüzümü Mahallesindeki Vali Adnan Darendeliler İlköğretim Okulu öğrencilerinin ‘yırtık ayakkabı’larla okula gitmesi hayırseverleri harekete geçirmişti. (Star, 26 Aralık 2008) Bütün ‘fakir’ öğrenciler, yardım görmek için manşetlere taşınmayı mı bekleyecek? Türkiye’yi idare edenlerden ricamız, ‘fakir öğrenciler’ konusuna biraz daha ciddî yaklaşmaları, ‘sıcak koltukları’ndan kalkmaları ve kalıcı çare bulmalarıdır. “Büyümüş de küçülmüş” öğrencilerimizden de ricamız, “her şeye rağmen” ağızlarından kötü kelimelerin çıkmaması. Ayrıca, bu noktada hepimize vazife düştüğünün de farkına varalım. 03.02.2010 E-Posta: [email protected] |