Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
EMASYA ve ötesi |
Başbakan Erdoğan, Balyoz darbe planıyla gündeme gelen üç önemli konuda; EMASYA protokolü, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve TSK İç Hizmet Kanunu 35. maddesi konularında dikkat çeken açıklamalar yaptı. EMASYA ile ilgili olarak, koordinatör bakanın çalıştığını söyledi; “Bunu gündemimizden çıkaracağız, ortadan kaldıracağız” dedi. Gerekirse yasal düzenleme yapacaklarını, sözlerine ekledi. Ama, başında bulunduğu hükümetin evvelce 2005’te protokolün uzatılmasına onay verdiği ve 2008’de de Genelkurmay’a yaptığı “Değiştirelim” teklifinin, bir rivayete göre terörün devam ediyor olması gerekçe gösterilerek, bir diğerine göre müzakereye dahi gerek görülmeden geri çevrildiği yönündeki haberler, istifham uyandırıyor. Aynı şekilde, EMASYA’nın yasal dayanağı olarak gösterilen İl İdaresi Kanunu 11/D maddesinin iptali için 1996 yılında yapılan başvurunun Anayasa Mahkemesince reddedildiği bilgisi de. Bu olayın ilginç taraflarından biri, başvurunun Mümtaz Soysal ve Oya Araslı’nın başını çektiği CHP’li milletvekilleri tarafından yapılmış olması. Üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da, o dönemde İl İdaresi Kanununa sokuşturulan bazı maddelerin hukuk ve demokrasi açısından sıkıntılara yol açabileceği yönünde ciddî endişelerin dile getirilmesine rağmen bunların dikkate alınmaması ve sonraki gelişmelerin, o zaman ikazda bulunmuş olanları haklı çıkarması. Bu, şimdi gündemde olmasa da benzer içeriğe sahip MGK Kriz Yönetmeliği için de geçerli. Keza hem İl İdaresi Kanununda, hem de Kriz Yönetmeliğinde yapılan değişikliklerin, Erbakan başkanlığındaki Refahyol hükümeti döneminde gerçekleştirilmiş olması da bir diğer ilginç nokta. Açıkça görülüyor ki, bu hükümet bahane edilerek başlatılan 28 Şubat sürecindeki uygulamaların bilumum “yasal” dayanakları yine aynı hükümete hazırlatılıp adım adım hayata geçirilmiş. Tıpkı son balyoz harekâtı ve diğer darbe planlarına dayanak olarak gösterilen EMASYA protokolü ile Millî Güvenlik Siyaset Belgesinin AKP iktidarında eşzamanlı olarak uzatılması gibi... Şimdiye kadar yapılmış bütün darbelerin dayandırıldığı TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesi ise, hâlâ kaldırılmayı veya demokrasimizi yeniden bu tür müdahalelere maruz kalmaktan koruyacak şekilde düzeltilmeyi bekliyor. Ve bu konuda da ilginç bir durum, CHP lideri Baykal’ın 2004’te AKP hükümetine bu maddeyi gündeme getirmesi çağrısında bulunmuş olması. O zaman bu çağrıyı duymazlıktan gelen hükümetin, şimdi de söz konusu madde için tamamen kaldırmayı mı, yoksa düzeltmeyi mi kast ettiği net olarak anlaşılamayan ve keza zamanlama açısından da “Ya bu dönemde veya daha sonra” gibi muğlâk mesajlar verdiğini görüyoruz. CHP’nin Millî Güvenlik Siyaset Belgesiyle ilgili tavrının ne olduğunu bilmiyoruz. Ama gerek EMASYA, gerekse 35. madde için, kendisini ilzam edip bağlayacak tavır ve beyanları mevcut. Yukarıda belirttiğimiz gibi, İl İdaresi Kanununun EMASYA’ya dayanak teşkil eden maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru, CHP’li vekillerin imzasını taşıyordu. 35. madde için çağrıda bulunan da Baykal’dı. Diğer meseleler bir tarafa, bu iki konuda hükümet gerekli hazırlıkları sür’atle tamamlayıp, CHP ile diyaloğa geçerek ve onun da desteğini talep ederek harekete geçmek için neyi bekliyor? Diyelim ki, CHP bu konularda da ayak sürüdü ve geçmişte sergilediği tavırla çelişen farklı bir tutum ortaya koydu; o zaman kamuoyu önünde sıkıntıya girecek olan, anamuhalefet partisi olur. Ve AKP, hem CHP’yi hırpalamak için yeni bir koz daha elde etmiş; hem de zaten bu partinin desteğine gerek duymadan tek başına yapabileceği düzenleme ve değişiklikleri gerçekleştirerek, kısmen de olsa demokrasinin önünü açmış olur. Protokol iptalinin Danıştay’a, yasa değişikliğinin AYM’ye takılmasından korkuyorsa ayrı konu. 03.02.2010 E-Posta: [email protected] |