Yasemin YAŞAR |
|
Günahların giriş kapıları |
İnsanda günah işlemeye meyilli bir takım hisler ve zayıf damarlar mevcuttur. Fakat his ve damarları işletecek kapıları şeytana açma veya kapatma iradesi insana aittir. Nasıl bir yerin istilâ edilmesi ve orada hâkimiyetin sağlanması için, önce kendi içindeki unsurları birbirine düşürmek gerekecektir. Tâ ki vücut böylelikle güçsüz kalsın. Aynen onun gibi, insanın manevî mekanizmasının üç önemli ayağı olan nefis, kalp ve akıl, maksadına uygun çalışmazsa, manevî bünye güçsüz kalacak ve dışarıdan kaynaklanan tehditlere açık hale gelecektir. Bu yüzden dışarıdaki şeytanın casusu hükmünde olan nefsi terbiye etmek, akıl ve kalbi güçlendirerek, nefsi zayıflatmak şeklinde olacaktır. Böyle yapıldığı takdirde manevî hayat güçlü olacaktır. Akıl gerekli marifet beslenmeleri yapmaz, kalp de sağlıklı ve selâmetli gidişatı için gerekli takviyeleri yapmazsa, nefis güçlenecek ve manevî hayatın hakimi durumuna geçip, akıl ve kalbi susturarak hükmünü icra edecektir. İşte nefsin bayrağını çektiği bu durum şeytanın kolayca girebildiği ve insanı türlü türlü günahlara atabildiği bir hâldir. Şeytanın günahları işlettirmek için kullandığı giriş kapıları dört tanedir. Bunlardan ilki bakıştır. Zira bakış, şehvet duygularını kabartan öncü gibidir. Peygamber Efendimiz (asm) “Bakış iblisin oklarından zehirli bir oktur” diye buyurmuştur. Risâle-i Nur satırlarında da nazarın; günahı sevaba, sevabı günaha çevirdiği, mahiyet-i eşyayı tağyir ettiği geçmektedir. Nefsin kontrol ettiği bakışlar kalpte yaralar açar. Günahların giriş kapılarından ikincisi ise, akla gelen fikirlerdir. Sürekli gelen bu fikirleri kontrol altına almak, bakışı kontrol etmekten daha zordur. Bu fikirleri kontrol etmek için, sağlam bir manevî yapılanmaya ihtiyaç vardır. Hayır ve şerrin başlangıcı olan bu fikirlerden iradeler, niyetler, kasıtlar, kararlar doğar. Fikirlerine ve vesveselerine hâkim olan kişi, nefsinin dizginini ele almış, heva ve hevesini dize getirmiştir. Bu noktada sağlam fikirlere sahip olmak ve vesveselere kapılmamak için, ilim öğrenmek; fikri, hakikatle meşgul etmek gerekir. Çünkü cehil onu dâvet eder, ilim onu tard eder. Fikirler sürekli kalbe gelip durur ve sonunda boş temenniler hâline dönüşür. Özellikle kuvve-i akliyenin hikmet hâlini bozmaya çalışıp; hakkı batıl, batılı hak sûretinde göstermeye çalışır. İnkâr ile ilgili, Cenâb-ı Hakk’ın zatı ile ilgili fikirler gelir. Cennet ve cehennemin varlığına dair şüpheler atar. Böyle insanlar hakikatler, gerçekler, ispatlar yerine, temennilere razı olur ve onunla avunur. Böylelikle günahlar bu kapıdan girer. Cehennemin varlığını ispat etseniz bile, Cenâb-ı Hak, Gafur-u Rahîm’dir, der, sefahatine devam eder. Acizlik, tembellik, tefritler, pişmanlıklar, kederler hep bu düşüncelerden doğar. Bu fikirler itikadı bozan fikirler olduğu gibi, şehveti tahrik eden fikirler de olabilir. Bazen kalp yorulur, fikir kendini eğlendirmek için rastgele şeyle meşgul olur. Şeytan fırsat bulur ve pis şeyleri önüne sürer (Sözler). Öyleyse kulun hayallerini, fikirlerini sınıflandırması gerekmektedir. Günahların bir başka giriş kapısı ise, konuşmalardır. ‘Ya doğru söyle, ya sus’ hakikatinden yola çıkarak, Allah için olmayan, din ve dünyaya faydalı olmayan boş sözlerden uzak durmak gerekecektir. Resûllullah (asm) şöyle buyurmuşlardır, “Kulun kalbi düzgün olmadıkça, imanı düzgün olmaz; dili düzgün olmadıkça, kalbi düzgün olmaz.” İnsanın en çok uğraştığı ve baş edemediği kapıdır dil kapısı. Çünkü dil, kula en zarar veren uzuvdur. Denildiği üzere söz, söylenilmeden evvel insanın esiridir, ancak ağızdan çıkınca, insan sözün esiri olur. Günahların bir başka giriş kapısı ise, atılan adımların nereye doğru olduğudur. Eğer atılan adımlar hayır getirmeyecekse, kişinin atmaması daha hayırlıdır. Kulun, mübaha doğru attığı her adım, iyi bir niyetle ibadete dönüşür. Bunun tersi de mümkündür, şerre atılan her adım da günah olabilir. Hâsılı günahların giriş kapılarına engel olmak için, sağlam bir iradeye sahip olmak ve kalbi güçlendirmek gerekir. Kalbin güçlenmesi ise, “kalbin kumandanlığında, letâif askerleri ile kahramanane maksada yürümesiyle mümkündür.” (Sözler) 30.01.2010 E-Posta: [email protected] |