Dizi Yazı |
|
Avrupalılar başörtüsü yasağını anlayamıyor |
Dünya denince biz inançlı insanlar için ekseriya sefer, göç, yol ve yolculuk gelir aklımıza… Fani dünya ençok bu yönüyle hatırlanır. Baki âleme göç eden, yolculukta bulunan dünyamızda seyahat etmek hem çok sık aralıklarla yapılırken hem de sevilerek yapılıyor. İfrat derecesinde tavsiye edilen irtibat ve ahiret kardeşlerini ziyaret bizleri de daima bu yola sevk ediyor. Elhamdülillah… Geçtiğimiz günlerde nurlu ve hatırlı bir program için “Unus pro omnibus, omnes pro uno”cuların memleketindeydik. Latincesini yazdığımız bu cümlenin Türkçesini öğrenmek için -10, -7 derece soğuklarını çektik. Federasyon bir idare sistemine sahip olan İsviçreliler işte böyle bir ulusal söylem geliştirmişler. ”Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.” Görünüşte siyasî ve askerî tarafsızlığa sahip olan İsviçre bu sayede milyarlarca frang kazanıyor. Çünkü birçok uluslar arası örgüte ev sahipliği yaptığı gibi yine dünya çapında siyasî ve bilimsel toplantılara da organizetörlük yapıyor… Denize kıyısı olmayan bu ülke güneyde İtalya, doğuda Avusturya, batıda Fransa ve kuzeyinde Almanya ile çevrilidir. Ülkenin tamamında neredeyse Alp Dağları hakim olan İsviçre’nin başşehri Bern. Ülkenin en büyük şehri ise Zürih. İsviçre’de konuşulan dört tane resmî dil bulunuyor: Almanca, Fransızca, İtalyanca, Romans. Kantonlar konuşacakları resmî dilleridir. (Confoederatio Helvetica) Uri, Schwyz ve Unterwalden orman kantonlarının bir araya gelerek ortak bir beyanname hazırlamalarıyla tarihte İsviçre Federasyonunun temelleri atılmıştır. Daha sonraları Kutsal Roma Cermen İmparatorluğunun içinde ve güvencesinde toprak bütünlüğüne sahip olan İsviçre 1353 yılında Lüzern, Zürih ve Bern şehir devletleri, Glarus ve Zug kantonlarıyla güçlü bir konfederasyon kurulmuştur. Genel olarak İsviçre demek bu eski sekiz eyalet ve onların zenginlikleri, idaredeki onların hakim güçleri demektir. İsviçrelilerin ilk bağımsızlıkları tarihte 22 Eylül 1499’da, ikinci olarak 24 Ekim 1648'de, üçüncü olarak 7 Ağustos 1815 ve son şekil federal devlet statüsünde 12 Eylül 1848 de gerçekleşmiştir. Yüzölçümü olarak 41.285 km2'yi toplayan İsviçre ant kardeşliği ülkesinin nüfusu: 7.500.000’dir. Milletler Cemiyeti’ne 1920 yılında üye olan İsviçre 1963’de Avrupa Konseyine katılmıştır. Hem Birinci Dünya Savaşına, hem de İkinci Dünya Savaşına tarafsızlığını ilân ettiği için katılmamıştır. AB ile bir çok antlaşmalara imza atan İsviçre’de yasalar belli bir program dahilinde AB yasalarıyla uyumlu bir hale getirilmektedir. 5.6.2005 tarihli yapılan referanduma göre İsviçreliler yüzde 55’lik bir oranla Schengen Antlaşmasını kabul etmişlerdir. Şu anda AB ülkelerinin tamamı İsviçre'ye serbest olarak giriş çıkış yapabilmektedirler. İsviçre'de doğrudan demokrasi modeli hükümetlerin ve meclislerin kararlarında direkt olarak etkili olmaktadır. Onaylanmış ve uygulamaya konulmuş herhangi bir yasanın beğenilmemesi veya sorgulanması istenildiği zaman yüz gün içinde 50.000 imza toplandığı zaman referanduma gidilebiliyor… İsviçre Konfederasyonu 26 kantondan oluşmaktadır. 15.000 ile 1.250.000 arasında nüfusları değişen kantonlar 2.889 belediyeden oluşmaktadır. Büyük bir pazar ekonomisine sahip olan ve istikrar ile en büyük dünya ekonomilerine fark atarak. ABD’nin ve Japonya’nın önünde refah ülkesi olan İsviçre bu durumundan 1990 sensinden beri gerileme kaydetmeye devam ediyor. Gayrı Safi Yurtiçi Hasılada şu günlerde İsveç, Danimarka, Irlanda ve Norveç’in gerisine düşmüştür. Satın alma paritesinde de onunculuğa düşmüştür. İsviçrede iktidar Fedaral Meclis ve Federal Konsey tarafından ifade edilmektedir. Federal Meclisi oluşturan Eyaletler Konseyi ve Ulusay Konsey yasa çıkarmak da dahil olmak üzere her açıdan eşit güce sahiptir. Ulusal konseyin 200 üyesi nisbi temsile göre seçilirken, Eyaletler Konseyinin 46 üyesi doğrudan her Kantondan seçilmektedir. İki meclise seçilenlerin görev süreleri dört yıl olmak üzere aynıdır. Halk yapılacak referandumlar ile hükümetlerce kabul edilmiş yasaları sorgulayarak, federal anayasa da düzeltmeler yapılmasını isteyebilir. İsviçre halkına sunulan 1990 yılındaki referandumun neticesinde İsviçre halkı Avrupa Birliğine katılmayı reddetmiştir. 1863 yılında İsviçrede kurulan Kızıl Haç’ın merkezi halen aynı yerde varlığını ve faaliyetlerini devam ettirmektedir. İsviçre akarsularını son derece akıllı bir şekilde kullanarak hidroelektrik santrallarıyla ülkede kullanılan enerjinin % 85’ini karşılarken % 15'lik kısmını ise nükleer santrallar ile karşılamaktadır. Ekonomisi genel bir durgunluk içinde bulunan İsviçre hükümetleri dış piyasalara açılmayı özellikle de AB ülkeleriyle yeni ticarî anlaşmalarla sıkıntılara çare bulmaya çalışmaktadırlar. Gıda, süpermarketler, ev eşyaları ve giyim alanlarında faaliyet gösteren mağazalar hem dış pazarlara açılırken hem de iç pazarı yabancı ortak ve yatırımcılara açılan İsviçre'de ekonomik krizi atlatmak için her yol denenmektedir. 2005 yılında oluşturulan dış ekonomik ilişkiler stratejisi sayesinde uluslar arası alanda yatırım ve faaliyetlerde bulunan UBS, Roche, Novartis, Nestle gibi şirketler son günlerdeki yapılan ticaretlerinde çok aşırı kârlara îmza atmışlardır. Bursa’nın ve Türkiye’nin meşhur Erikli Suyu, Nestle Firmasına satıldığı için Avrupa pazarında müthiş bir pazar elde ettiği gibi bütün dünyaya da rahat bir şekilde pazarlanmaktadır. İsviçre'de en yaygın Hıristiyanlık inancı % 44 ile Katolikler, % 38.5 ile Protestanlar temsil edilirken, göçmen Müslümanlar % 4.3 ile ve % 1.8 ile de Ortodokslar tarafından dinî inançlar ve hayat yaşanmaktadır. 29 Kasım 2009'da yapılan referandumla yeni minare inşaatları İsviçre'de yasaklanırken bu konuyu ve İsviçre’yi burada yıllardır yaşayan Müslüman Türklere sorduk: İsviçre’de bulunduğumuz müddetçe İsviçre’de yaşayanların özellikle İsviçre vatandaşı olan veya İsviçre vatandaşı olmayan yabancıların ifadeleriyle, anlatımlarıyla İsviçre’deki dinî hayatı konuştuk ve sorguladık.... İsviçre devletinin çok seyredilen tv kanallarından SF1’de yapılan özel tartışma programında İsviçreli bir konuşmacı “İsviçre’deki bu minare yasağına Türkiye’deki Müslümanların ve özellikle sayın Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşı çıkmasını anlayamıyorum. Oysa Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve Türkiye’de yaşayan başörtülü öğrencilerin başörtülü olarak üniversiteye gitmeleri yasak. Eğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tepki göstereceklerse önce buna tepki göstermelidirler...” diye konuştu. Genelde dünyaya en emniyetli ve güvenilir ülke demokratik yönetim uygulayıcısı ve hür insanlar memleketi gibi görünümler arz eden İsviçre’de; İsviçre’deki dinî hayatı, özellikle Müslümanların dinî hayatlarını İsviçre vatandaşları olan Müslüman Türklerle konuştuk. Mehmet Söylemez: Otuz yıldır İsviçre’de yaşıyorum. Her türlü dinden ve ülkeden insanlar ve özellikle Müslümanlar dinî vecibelerini rahatlıkla yerine getiriyorlar. İbadetlerini istedikleri gibi yapabiliyorlar. Meselâ İsviçre’de okullarda başörtülü okuyup okumamakta veya yüzme havuzlarına girip girmemekte seçim yapmakta tamamen hürdürler. İzmir’den gelerek İsviçre’ye yerleşmiş olan bir Yahudinin oğlu olan bir milletvekilinin tamamen kasıtlı olarak başlatmış olduğu kampanyayı gizli ve aşikâr olarak minare yapılsın mı yapılmasın mı gibi tamamen göze hitap eden bir enstrümanla yapması çok manidar bir şekilde taraflı olarak bir inatlaşmayı doğurmuştur. Kaldı ki beş yüz tane Katolik kadının dinlerine rağmen Müslümanlığı seçtiği İsviçre’de Müslümanlar her türlü sosyal konuda yaptıkları faaliyetlerde, her türlü dernek organizasyonlarında hiçbir sıkıntıya veya bir kısıtlamaya maruz kalmadan yapabiliyorlar. Birbirlerine yakın birçok yerleşim merkezlerinde bile camiler ve mescitler açılmış vaziyettedir. Kızlar ve erkekler için Kur’ân kursları rahatlıkla açılıyor. Eğitim ve Kur’ân öğrenimi rahatlıkla yapılabiliyor. İsviçrelilerde dinî faaliyetlerine son hızla devam ediyorlar. Katolik Hıristiyanlarda bayanların papaz olmaları yasakken şimdi kilise tarafından buna da müsaade çıkmış bulunuyor. Bizim çocuklarımız maalesef dinden uzaklaşıyorlar. Eğer ailelerimiz çok sıkı olarak dinî ve ahlâkî noktalardan çocuklarımızı takip etmezlerse, aynen İsviçreli sefahate düşmüş gençler gibi yaşamayı büyük bir istekle istiyor ve yapıyorlar. İsviçrelilerde ve bizde genel olarak yaşlı kesim dinini yaşamaya çalışıyorlar. Gençler arasında ise alkol ve uyuşturucu disko ve eğlence merkezleri almış yürümüş. Hayvan gibi yaşamayı arzulayanlar ve tatbik edenler maalesef çoğunlukta… |
28.01.2010 |