Dizi Yazı |
|
İslâmın güzellİklerini dinlemeye açıklar |
İki gündür söylediğimiz üzere, nihayet kurban kesim ve dağıtım görevimize başlıyoruz! Bayram namazı konusu Müslümanlar için çok ama çok önemli olduğundan üzerinde fazlasıyla durmak istedik. İHH Arnavutluk Kurban-2009 programında ALSAR Vakfı ve ARDHMERİA Derneğinin çalışmalarını takip etmek üzere iki ekibe ayrıldık. İHH’nın destek verdiği ve birlikte çalıştığı bu iki kurum, kurban noktasında çok iyi organize olmuşlar. Bizim ekip, Ardhmeria Derneğinden İslâm ve Claduia kardeşlerimizin kılavuzluğunda derneğin kesim yerine gittik. Kurbanların itinayla kesilip, parçalara ayrılıp, güzel bir şekilde paketlenmesi ciddiyetlerini ortaya koyuyordu. Kesilen ve paketlenen etler daha sonra başta üniversite öğrencileri olmak üzere dağıtıldı. Bayramın 1. günü Cuma idi. Kesim yerinin 50 m. üst tarafındaki camide Cuma namazımızı eda ettik. Ardından programımız sona erdiği için dinlenmek üzere otelimize doğru yola çıktık.
ALSAR VAKFI 2005 yılında kurulan vakıf, toplumda hiç kimsenin yalnızlık ve ümitsizlik duygusuna kapılmaması gerektiğini, uyguladığı kültürel ve yardım programlarıyla bunu ortaya koyarak, Müslümanların kardeş olduklarını ve muhtaç olduklarında yardım görmelerinin en tabiî hakları olduğu gerçeğini uygulamaya koymayı amaçlıyor. Bu anlamda, bütün Arnavutluk çapında Müslümanlara yardımlarda bulunuyor, Kutlu Doğum Haftası faaliyetleri düzenliyor, yazları 3 aylık yaz okulu programlarında Kur’ân ve dinî eğitim çalışmaları yapıyor, Türkiye’ye eğitim amaçlı öğrenciler gönderiyor. Vakfın Başkanı cevval kardeşimiz ve aynı zamanda mihmandarımız Mehdi Gurra. Mehdi’nin iki oğlunu hafız olarak yetiştirmek gibi ulvî bir hayali var ki takdire şayan. ARDHMERİA DERNEĞİ Tahir Zenelhasanî koordinatörlüğünde üç yıl önce kurulan dernek üniversite öğrencilerine odaklanmış. Onların eğitimi ve gelişimi için çeşitli faaliyetlerde bulunuyorlar. Kendilerine ait oldukça güzel dizayn edilmiş kültür merkezleri mevcut. Eğitim salonları, multi-media departmanı, internet salonu gibi. birimler oldukça sistemli bir şekilde dizayn edilmiş. Dernek, bu yıl lise öğrencileri için de programlar başlatmış. Özetle eğitim-öğrenci odaklı olarak çalışıyorlar.
% 70 MÜSLÜMAN ANCAK… Ancak ile bitirdik çünkü “Müslüman” kelimesinin tanımı burada biraz farklı. Şöyle ki Arnavutluk Müslümanları, çok yavaş seyreden “kimlik şuuru” gelişiminin henüz ülkenin kaderine yön vermek, yaygın ve baskın bir Müslüman Arnavut kimliği oluşturmak için kendilerine imkân verecek düzeyde olmadığını söylüyorlar. Onlarca yıl Enver Hoca’nın her türlü dinî inancı,—Hıristiyanlık da dahil—yaşayışı, ritüeli kısacası dini hatırlatacak her ögeyi hemen hemen ortadan kaldırmış. Konuştuğumuz arkadaşlarımız Müslüman tanımını yaparken şu ifadeleri kullandılar: “Katolik veya Ortodoks olmadığını kabul etmeyenler kendisini Müslüman olarak nitelendiriyor. Kendini Müslüman addeden insanlarla konuştuğunuzda, gerçekte ‘ateist’ gibi düşünüyor ve pratikte o şekilde yaşıyorlar.” Anlatılanlardan ülkenin son yüz yılının nasıl bir dinî ve dinî ögeleri yok etme ameliyesi ile geçirildiğini anlıyorduk. Gerçek anlamda İslâmı yaşayanların oranı ise yaklaşık % 5-6 olarak ifade ediliyor. Böyle olduğuna Arnavutluk’ta gezdiğimiz kadarıyla da şahit olduk.. KOMÜNİST ENVER HOCA VURDU, ŞİMDİ KAPİTALİZM VURUYOR Osmanlı sistemi içinden çıkan Arnavutluk bir süre Osmanlıya ait olanları koruyanlar ile tahrip edenler arasındaki mücadeleye şahit oluyor. Ardından gelen komünist dönem ülkenin 500 yıllık tarihini tamamen yok ediyor. Ve komünist dönemin ardından gelen kapitalist sistem komünist dönemden gelen ne varsa onu yok ediyor. Diyebiliriz ki, Arnavutluk’ta günün dışında bir şey bulmak hiç de kolay değil. Anlaşılıyor ki, böyle bir yok etme faaliyetinin kimlik şuuruna yönelik kısmı ise, Müslüman olmayı dedelerinin soyunu işaret etmek ile eşanlamlı kabul eden bir neslin oluşturulması ile neticeleniyor. Bugün Arnavutluk’ta bir kişinin” Müslümanım” demesi onun dini tercihini değil, dedelerinin Osmanlı sistemi içindeki konumunu işaret ediyor aslında. Yukarıda da söylediğimiz üzere, “Müslümanım” diyen bir kişi ile yaptığınız konuşmanın sonunda onun aslında “ateist” olduğunu öğrenmeniz sizi şaşırtmıyor. O, Müslüman kökenli bir ateist sadece. Şayet muhatabınız İslâm’a ait simgeleri kullanan bir kişi değil ise, onun isminden kökenini anlama ihtimaliniz de zayıf diyebiliriz. Zira, komünist dönemde toplumun bütün direnç noktaları yıkılmış ve bambaşka bir toplum meydana getirilmek istenmiş. Bu değişim ve dönüşüm isimlerde kendini fazlasıyla gösteriyor. Arnavutluk’ta uzun süre geleneksel Müslüman isimleri kullanıl(a)mamış. Arnavutların Hıristiyan ve pagan dönemlerinden tevarüs eden isimleri bulmak mümkün. Ama genç Müslüman kuşağın, çocuklarına konulanların dışında, geleneksel Müslüman isimlerini yaygın olarak bulmak mümkün değil. Müslüman kökenli bir Romario, Odita, Elisa, Ardit, Angjelo, Claduia, Dijyon vb. ile karşılaşmanız sizi şaşırtmamalı. Bu anlamıyla direnç gösteren insanların komünist dönemde çocuklarına Arnavutça’nın güzel anlamları olan yerel isimlerini koymuşlar: Fisnik (Kerim), Besim (İman), Dritan (Nuri), Agim (Şafak) gibi. Mihmandarlarımızdan biri olan Claduia Müslüman ancak ailesi Hıristiyan. Okuduğunuz üzere ismi de Müslüman değil. Kurban eti dağıtımı için gittiğimiz Burrel ili yakınlarındaki Dom Köyünde konuştuğumuz kişilerden de benzeri şeyleri duyuyoruz. Ancak bir değişim olduğunu da sözlerine ekliyorlar. Özellikle yeni neslin isimleri nüfus kâğıtlarına Muhammed, Ahmed, Ali vb. olarak kaydettiriyorlar. Bu oldukça önemli bir gelişme olarak ifade ediliyor.
“BUNKER”LER VE YOL KENARINDAKİ MEZARTAŞLARI
Arnavutluk’ta dolaştığımız 4 gün boyunca bize ayrılmaksızın eşlik eden iki şeyden biri “bunker”ler. Ülkenin her yerinde bu yapılardan mevcut. Bilmeyenler için izah etmemiz gerekiyor. Bunker, demir ve betondan yapılmış, üstü kubbe şeklinde, bir yönünde silâhlarınızı kullanmanız ve diğer yönünde içine girebilmeniz için iki açık bölümü bulunan sığınma amaçlı askerî yapılara verilen isim. Bunker’ler mantar şeklinde yapılmışlar. Asıl bölümleri toprak altında yer alıyor. Enver Hoca Arnavutluk’u Yugoslavya, Rusya ve Çin ile olan ilişkilerinden soyutlayıp tamamen yalıtılmış bir rejim haline getirdikten sonra Amerika’nın her an Arnavutluk’a saldıracağı ve ülkenin karış karış korunması gerektiği tezini işlemiş. Arnavutluk’ta kaç tane bunker olduğunu kimse bilmiyor. Dağ, tepe, ova, kıraç alanlar vs. her yerde bunker’leri görmek mümkün. Rivayete göre, yapımına yaklaşık 3 ila 5 milyar dolar arasında para harcandığı söyleniyor. Öyle ki bunker’lerin imhası da kolay olmadığı için öylece duruyorlar. Anlatılanlara göre, Enver Hoca bu kadar beton ve demir ile ülkenin bütün yollarını yapabilirmiş. İkinci yol arkadaşınız ise, trafik kazası sonucu ölen kişiler için yol kenarına dikilmiş olan mezar taşları. Gezdiğimiz gördüğümüz her yerde, ama her yerde mezar taşları karşımıza çıktı. Gittiğimiz dağ köylerinde de şehirler arası yollarda da hep mezartaşlarına şahit olduk. Aslında trafikte gidenler için bir işaret bu mezartaşları. Diyorlar ki ”Yolun burası tehlikeli. Dikkatli ol!” Adeta trafik levhası görevi görüyorlar.
DOĞRU İSLÂMİYETİ DİNLEMEYE HAZIRLAR
Tİran sokakları ve caddeleri. Başı örtülü bir bayan görmem uzun zaman alıyor. (Bayram namazını saymazsak.) Gördüğüm anda da deklanşöre bastım zaten. Havalar soğuk olmasına rağmen kılık kıyafet noktasında oldukça eksikliklerinin olduğu görülüyor. Kot pantolonlar tüm dünyada olduğu gibi burada da her iki cins tarafından çokça tercih ediliyor Tiran sokaklarında. Burada, özellikle kadınların İtalyan modasını takip ettiklerini öğreniyoruz. Giyim-kuşam aynı zamanda Arnavutların geçirdiği değişimin de göstergesi. Zira gördüğümüz bazı fotoğraflarda İkinci Dünya Savaşı sıralarında Arnavut halkı geleneksel kıyafetleri içinde, erkekler yelekleri, başlarına taktıkları Arnavut külâhları varken, kadınlar tesettürlü ve uzun kıyafetler ile görülüyordu. Günümüzde Arnavutluk halkının her türlü kayıttan kopmuş gibi hayatını sürdürdüğü söyleniyor. Ancak bu yanıltıcı bir durum. Çünkü on yıllar boyunca dinlerinde uzak bir şekilde yaşatılmışlar. İslâm bir nüve halinde yeşermeyi bekliyor. Bu bağlamda Arnavutluk’ta faaliyet gösteren bütün Müslüman vakıf ve derneklere büyük işler düşüyor. Bir araya gelip İslâmiyet’in güzelliklerini Arnavutlara tanıtmaları gerekiyor. Zaten onlar “Doğru İslâmiyeti” kabul etmeye hazır halde bekliyorlar. Yeter ki doğru İslâmiyet anlatılsın ve İslâmiyete lâyık doğruluk gösterilsin. Ayrıca gençler fazlasıyla kuşak çatışması yaşamakta. Bu durumlar haliyle aile yapısını ve dolayısıyla sosyal yapıyı negatif anlamda etkiliyor. Yukarıda söylediğimiz gibi görünüşteki bu negatif durum, Müslümanların göstereceği gayretlerle en kısa zamanda pozitife dönebilir.
TİRAN MEDRESESİ
Arefe günü akşamı Tiran Medresesinde bir program düzenleneceği ve dâvetli olduğumuz söylendi. Program başka bir okulun idi. Ancak Medrese’de yapmayı tercih etmişler. Bir kız öğrenci Kevser Sûresini okuyarak programı başlattı. İlâhiler ve hadisler okundu. Tiyatro sahneye konuldu. Tiran Medresesi 1924 yılında kurulmuş. Geleneksel medrese eğitim-öğretim metodlarını kullanarak bugünlere gelmiş. Zaten Tiran’da kalan son medrese de burası. Ancak son birkaç sene içinde ne olduysa, eğitim metodu değiştirilmiş. Şimdilerde normal bir “kolej” havası içinde olduğu ifade edildi. Eğitim dili Arapça’dan Türkçe’ye döndürülmüş. Medrese dersleri de azaltılmış. Türkiye’den öğretmenler gelip ders vermeye başlamış. YARIN: DAĞ KÖYLERİNDEKİ MÜSLÜMAN ARNAVUTLAR |
11.12.2009 |