H. İbrahim CAN |
|
Avrupa Parlamentosu 2009 Yılı Türkiye İlerleme Raporu Taslağı üzerine ( 2 ) |
Avrupa Parlamentosu’nun Dışişleri Komisyonunda kabul edilen Türkiye 2009 İlerleme Raporunda ülkemize yönelik tavsiyelerin başında Kıbrıs meselesine ilişkin tavsiyeler geliyor. İkinci sırada ise azınlıklar sorunu yer alıyor.
KIbrIs Sorunu Öncelikle hükümetin süren müzakereleri aktif biçimde desteklemesi ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyona dayalı çözüme katkıda bulunması övülüyor; sonra da müzakerelere uygun bir ortam sağlanması için Türk askerinin adadan çekilmesi isteniyor. Elbette bir anlaşmaya varılması halinde, bu anlaşmanın takvimi kapsamında her iki ülkenin askerlerinin adadan çekilmesi ve kurulacak federasyonun askerî gücünün onların yerini alması gerekecektir. Ancak ortada böyle bir anlaşma yokken ve Türk tarafının onayladığı Annan planı Rum tarafında reddedilmişken; müzakerelerde uzlaşmaz tutum hep Rum tarafından gelmişken, Türkiye’den böyle bir taviz istenmesi düşündürücüdür. Hele Avrupa Birliği’nin bütün vaatlerine rağmen Annan Planı sonrasında Türk kesimine verdiği sözleri yerine getirmediği dikkate alınırsa, bu tavsiyenin ardında iyiniyet aramakta güçlük çekiyoruz. Rapordaki eleştirilere rağmen, Rum uçak ve gemilerine limanların açılmaması ve Doğu Akdeniz’de Rum gemilerinin petrol aramalarına izin verilmemesinin gayet olumlu tedbirler olduğu kanaatindeyiz. Son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı sonrasında daha da büyüyen yerlerinden edilmiş nüfusun malvarlıkları konusunun, müzakerelerde öncelikli olarak çözümlenmesi gerekmektedir.
AzInlIklar Sorunu Vakıflar Yasası’nda azınlık vakıflarına ilişkin olarak yapılan değişiklikler övülürken, dini cemaatlerin halen mülkiyet sorunlarının sürmesi eleştiriliyor. Ancak asıl eleştiri Patrikhaneye ilişkin. Bu konuda Patriğin “ekümenlik” sıfatını açıkça kullanmasına izin verilmesi, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması ve din adamlarının eğitimi ve Patriğin seçimine ilişkin engellerin kaldırılması isteniyor. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasına ilişkin taleplerin, Lozan Antlaşmasına uygun olarak yalnızca Türkiye’deki Ortodoksların din adamı ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ve Türk mevzuatına göre karşılanması gerekmektedir. Ancak Ortodoksların bunu istemediği, Patrikhaneyi bütün Ortodoks dünyasının merkezi haline getirme projesinin bir parçası olarak bütün dünya için din adamı yetiştiren bir kuruma dönüştürmek istedikleri bilinmektedir. Zaten ekümenlik sıfatının kullanımına izin verilmesi talebi de aynı projenin gereğidir. Halen millî siyaset gereği izin verilmeyen bu iki hususun; ülkenin değişen menfaatleri çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi düşünülebilir; ancak bunda özellikle Batı Trakya Türklerinin yaşadığı sorunların çözümlenmesi gibi bir karşılıklılığın esas alınması yararlı olacaktır. Yine Süryanilerin mülkiyet haklarının iadesi ve korunmasına ilişkin tavsiyeler raporda yer almaktadır. En büyük eleştiri ise azınlıklara uluslar arası hukukun verdiği haklara ilişkin Türkiye’nin çekincelerinin sürmesidir. Bizce de bütün vatandaşlara din ve vicdan hürriyeti verilmesi, mülkiyet hakkının kutsallığına saygı gösterilmesi çerçevesinde bu çekincelerin gözden geçirilmesinde yarar vardır. Rapor bütün bu eleştirilere rağmen olumludur. Hatta muhalefet partilerinin iktidarın “ısmarladığı” bir rapor olduğu eleştirilerine yol açacak kadar olumlu. Bizce bu raporun Türkiye’nin –yanlı da olsa- bir fotoğrafı olduğu dikkate alınarak, eksikliklerimizin giderilmesinde önemsenmesi gerekir. 30.01.2010 E-Posta: [email protected] |