Hüseyin EREN |
|
Tabibi beklerken… |
Yatağıma yattım, bekliyorum; dünyaya gelmek için beklediğim; emeklemek, yürümek, koşmak, konuşmak için beklediğim gibi… Olacaklar mı beni bekliyor, yoksa ben mi olacaklara gidiyorum… Hemşire iğne vurdu; altı kişilik odada ameliyat için sıramı bekliyorum; eşim ve kalemimle birlikte… Biraz sonra doktor gelecek, son kontrollerden sonra yürüyeceğim—yürütüleceğim—kendimden habersiz, bıçak masasına. Makas, bıçak seslerini duymayacağım, ruhumun derinliklerinde yine ben olacağım… Ruh girmiş ki bir defa beden evine, bir gün ayrılsa da; geldiği yere; ölümsüzlük ülkesine geri dönecek… Bekliyorum, beklemeyi bekliyorum, biraz baygın, biraz belirsiz… ‘Bekle beni ölüm’ diyecek kadar cesur ve aceleci değilim; hayatta anlayacak ve o anlam üzere yapacağım, yapmak istediğim çok şey var. Hastane penceresinden uzak ufuklara bakıyorum belli belirsiz; tansiyonum düşük çıktı. Hayatın ritmi hiç sabit değil ki; bazen sevinç, bazen kader, bazen sağlık, bazen hastalık, illâ da değişim, illâ değişim… İki de bir gözüm odaya girenlerde; ‘hadi’ demelerini bekliyorum. Bir gün bir melek gelip en değerli şeyimiz ruhumuzu alıp gitmesi gibi bir bekleyiş. Ölümü beklemek boş boş durup hiçbir şey yapmamak değil, mademki ömür her “an” azalıyor öyleyse hayat adına çok iyi şeyler yaparak beklemek. Kalemim yanımda; beklerken onunla birlikte şahit oluyoruz yaşananlara. Hasta bakıcılar yatakları temizliyor, pencereyi açtılar, dışarıdan klakson sesi, şehrin uzak uğultusu geliyor, refakatçiler hastalarıyla ilgileniyor. Bekliyorum; kelâm etmeden, kalemle konuşarak. Hakikatin hayatıma konuşmasını bekliyorum. Az önce doktorum geldi.— Op. Dr. Hakan Çamlıkıyı—hâlimi hatırımı sordu. Hayat hakikatini, hakikat hayatını bilen doktor da gelse, hâlimi görse ve bana tedavi edici ilâç verse… Bekliyorum… O sevgili tabip, bekletme gel ve tut elimden; bırakmamacasına, terk etmemecesine… Sonsuzluk ülküsünde yaşayıncaya, sonsuzluk ülkesine katılıncaya dek. Doktorum hâlâ gelmedi; pencereye güvercin kondu; umut taşıyarak, ümit bırakarak. Umudumu yitirmedim; maddede ve mânâda iyileşeceğime; iyileşeceğimize dair… Teşhis, tedavi, ameliyat ve sonrasında sevgi ve samimiyetimi üzerimden eksik etmeyen, enerjisiyle bana moral veren doktorum Hakan Çamlıkıyı ve ekibine sonsuz teşekkürlerimi iletirim… Hastalık hakikatiyle hayata farklı hikmet pencereler açan Şafi-i Hakîkî, Rahman ü Rahîm’e dertler ve devalar adedince hamdü senalar olsun… Bizzat gelen, telefon eden, gıyabımda duâ eden, gazete ilânı veren bütün dost ve arkadaşlarıma teşekkürlerimi iletirken, af ve âfiyette, iman sağlığında uzun ömürler, sevdikleriyle sonsuz saadetler diliyorum. 26.01.2010 E-Posta: [email protected] |