Hüseyin EREN |
|
Enes’in otobüsü |
Su, sel soludu, sahurda savurdu attı önüne geleni… Sakin su suskunluğunu bozdu ürkütücü hürmetsizliğe; çağladı, çarptı, suratlara vurdu çaresiz acizliği; ne tır dinledi, ne yüksek binalar, ne imaj, ne marka… Ölüm akıttı dere yatağında, gaflet uykusunda yatanları uyandırmak için… Ey şehir sahura kalk, küllî şükür işle… A’zâm ubudiyet yap, a’zâm rububiyyete karşı… Kur’ân inen aya hürmet et; dilinle, kalbinle, midenle, gözünle, kulağınla, ayağınla, elinle, bütün lâtifelerinle oruç tut, şükret zikret fikret… Şirk derelerine düşme, isyankâr hürmetsizliğe hiç düşme, boğulursun… Şükürsüz şirk yatağı olan her yer risk alanı; ister dere yatağı olsun, ister yüksek binalar, ya da yüksek dağlar… Hiçbir yer Kadir-i Külli Şey’in kudret alanı dışında değil, bir damla gaflette boğulma, tefekkür atına bin ki; deryalar üstünde, yıldızlar sathında korku ve hüzün görmeden yürüyebilesin… Küçük bir şehrin, küçük bir caddesindeki küçük bir su birikintisi ne ki? Küçük Enes cevap veriyor bu soruya… Selin sembolü olan belediye otobüsünün üstünde kurtulan ailenin çocuğu Enes… Başka bir minibüsün şoförü bu aileye yardım etmek isterken Enes diyor ki: “Ağzıma su kaçacak, orucum bozulur…” Bu kalbi, bu samimî, bu enis ubudiyet karşısında kendini sanki baharda toprakta yürürkenki rahatlığı ve sekineyi hissediyor şoför ve herkesin gözü önünde aileyi korkmadan kurtarıyor… Bütün dünya ajansları bu kareleri geçiyor… Nuh’un (as) gemisi neresi diye soran varsa Enes’in bindiği otobüs, Enes’lerin yürüdüğü sokaklar, caddeler, kıt’alar… Onların bastığı yerler sağlamdır, korkuya endişeye mahal yok… Enes’in ubudiyet tavrı dünyanın kalbine, kalbimizin dünyasına oturduğunda imansızlıkta boğulmaktan kurtulmuşuzdur; o iman ki iki dünyanın saadet anahtarı, o iman ki kulu Rable bağlayan bağ… Zahir tedbirler elbette alınacak, dere yatağına bina inşâ edilmeyecek, fay hattına ev yapılmayacak, asıl olansa nimet veren bilinecek, hayat nimet verenin istikametinde şükürle yaşanacak, ubudiyetle bakılacak derelere tepelere, suya, susuzluğa… Geçen yıl bu sıralar barajlarda şu kadar su kaldı haberleriyle hemhâldik, bu yılsa şehirler baraj gibi su dolu… Susuzluktan ibret dersi devşirmedik ki Âlemlerin Rabbi bu yıl su ile sınıyor bizi… Yarın, gelecek yıl ne olur bilemeyiz; bilmemiz gereken Enes’in verdiği dersi unutmamak; keder dalgalar ne kadar büyük olsa da Nuh’un (as) gemisi sakindir, sekine doludur, içindekiler emindir, korku ve hüzün yoktur yüzlerinde yüreklerinde… Öncelikli tavır ubudiyettir; “Ağzıma su kaçacak, orucum bozulur” diyebilmektir samimiyet ve ihlâsla, gerisini Kadir-i Külli Şey, Rahman ü Rahim bilir… Ubudiyetini yap, Rububiyyete karışma, sen kulsun… Ya Rabbi, Ramazan hürmetine, Kur’ân hürmetine, Kadir Gecesi hürmetine, Âlemlere Rahmet Peygamberimizin Muhammed Mustafa (asm) hürmetine geçmişte yaptığımız hatalarımızı bağışla, bize çocuk masumiyeti ver, ne zaman ki keder dalgası yüzümüze vursa yüreğimizden ubudiyet tavrı ile mukabele etmeyi nasip eyle, imanımıza kavîlik, rububiyyetine itimat ver, şükür denizlerinde tefekkür ve tezekkürle yüzdür bizi, tâ ki sahil-i selâmete çıkalım… Her şeyde, her bir şeyde sana yakınlaştıracak pencereler aç; bir damla suda, bir nefes havada, içine kâinat sığdırdığın zerrelerde, bir nefha kâinatta, bir nebze kederde, bir büyük sevinçte… Bize Rahmet nazarınla muâmele eyle, Celâlinden sana sığınıyoruz Ya Rabbi… Ey şehir, ey şehirler, güvenli yer istiyorsanız şehr-i Ramazan’da Enes’in bindiği otobüs sizi bekliyor, Nuh’un gemisi uzaklarda değil, o size siz kadar yakın; yüreğinizin ağzından dökülen ubudiyet kelimelerde… Siz oruç tutarsanız, oruç da sizi tutar; keder deresinden çekip emin yerlere taşır sizi… İmanın sağ olsun Enes ve var olun ve var kalın Enesler, yoksa bu şehirler nasıl ayakta kalır. 17.09.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (12.05.2009) - Pencereyi değiştirmek (05.05.2009) - Ruhaniyetli sayfalar (14.04.2009) - Doyumsuz boşluk (24.03.2009) - Âsımları izlemek (17.03.2009) - Seçim gevezeliği |