Murat ÇETİN |
|
Sıcak bir yaz yazısı |
Kimileri seni bir yabancı gibi karşılamış olabilir. Defalarca karşılaşmış olsalar da, sıcaklığına ısınamayanlar bulunabilir. Ama ben seni yıllardır tanıyorum, yaz mevsimi. Hatta 35 yıldır, ki bunun en az 30’unda “aklım eriyordu”. Yani, “Aman çok sıcak” diyenlere, “Evet yaaa, çok sıcak” demiyorum o yüzden. “Tanıştırayım, bu yaz mevsimi” demek geçiyor içimden, demiyorum. “Evet biliyorum, kendisini 30 seneden fazla bir süredir tanıyorum” demeyi düşünüyorum, vazgeçiyorum. Elbette, ben de terliyorum, boncuk boncuk. Sıcaklığından ben de sırılsıklam oluyorum. Ama asla şikâyet etmiyorum. Biliyorum ki, sıranı savıp gideceksin. Sonra sıradaki gelecek. Ve yıllar geçtikçe o kadar çabuk savıyorsun ki sıranı, şaşıyorum. Seni en az 30 senedir tanıdığım için, biri çıkıp beni “30 yılın en sıcak yazı” diye kandıramıyor. Bir başkası, “Bu sene geçen seneden daha sıcak” diye yorum yapsa, gülüp geçiyorum. Seni hep önceki senelerle kıyaslamak bana çocukluk hastalığı gibi geliyor çünkü. Senin hangi yıldan daha sıcak ya da serin olduğun doğrusu beni ilgilendirmiyor. Senin çok çok sıcak olman da beni üzmüyor. Zira, sen olsan olsan en fazla dünyanın katlanılabilir dertlerinden biri olabilirsin o kadar. Sen varken kimsenin üşümediğini, odun kömür düşünmediğini düşünmek bazılarına Polyannacılık gibi gelebilir. Ama ben öyle düşünenlere de gülüp geçiyorum. Hayır, seni hiç kıyaslamıyor da değilim. Şöyle ki, seni üçe ayırıyorum: Geçen yılki yaz, bu yılki yaz ve gelecek yaz: Neredeydim, nerede-yim, nerede olacağım? İşte bu yüzden sana bazen hüzünlü, bazen buruk bir sevinçle, bazense umutla bakıyorum. Senin sıcaklığından şikâyet edenlere de bakıp üzülme. Onlar seni kışın çok arayacaklar. Ve merak etme, sana içi ısınan çok insan var bu dünyada. 23.07.2009 E-Posta: [email protected] |