Umut YAVUZ |
|
Endonezya saldırıları ve radikal dinci terör |
Dünyanın en kalabalık ülkesi Endonezya’da daha önce demokrasinin ne kadar yeni ve genç olduğunu söylemiştik. 235 milyon nüfuslu bu büyük Müslüman ülkesi 8 Temmuz’da seçimleri yapmış ve 11 yıldır devlet başkanlığı görevine devam eden Susilo Bambang Yudhoyno oyların yüzde 58’ini alarak yeniden devlet başkanlığına seçilmişti. Bu seçimlerde öne çıkan tartışmaların “Dinin siyasete alet edilmesi” olduğunu bu sütunlardan duyurmuştuk. Neticede demokratik bir ortamda seçimler yapıldı ve şimdiki devlet başkanı halkın yarısından fazlasının desteğini arkasına alarak görevine devam etme hakkı kazandı. Buraya kadar herşey normaldi ancak daha bu seçimlerin üzerinden 10 gün bile geçmeden Endonezya’nın başşehri Cakarta’da ard arda meydana gelen patlamalarda 9 kişi öldü, onlarca kişi de yaralandı. Patlamalar şehir merkezinde bulunan Ritz-Carlton ve Marriott otellerinde gerçekleştirilmişti. Buna paralel olarak da yine Cakarta’nın kuzeyinde bombalı bir araç infilak ettirildi. Bu olayda da iki kişi öldü. Bütün bu saldırılardan “aşırı dinci militanlar” sorumlu tutuldu. Bizzat Yudhoyno bu saldırının sorumluluğunun “İslâmî Cemaat” adlı örgüt olabileceğini açıkladı. Endonezya’da uluslar arası terör taşeronu El Kaide’nin şubesi olarak çalışan İslâmî Cemaat bundan önceki saldırıların bir çoğunun da sorumlusu olarak biliniyor. Bu örgüt Endonezya’da “radikal dinci” olarak bilinen Nureddin M. Top’a bağlı bir örgüt olarak tanınıyor. Malezya uyruklu Nureddin Muhammed Top Endonezya’nın bu en çok aranan adamı... Yani bir nevi Endonezya’nın Usame bin Laden’i... Bu olayların seçimlerden hemen sonra vuku bulmasının da elbette özel bir anlamı var. Çünkü bir takım mihraklar İslâm ülkelerinde demokrasinin gelişmesi ve yerleşmesini istemiyorlar. Ortalığı karıştırmak için de ellerinden geleni yapıyorlar. İşte bu saldırılarda muhtemelen böyle bir planın ürünü. Zira saldırıların yapıldığı mekânlar göz önüne alınırsa 11 Eylül saldırılarıyla aynı damardan beslendikleri ve aynı mantaliteyle yapıldıkları gayet aşikâr bir şekilde anlaşılıyor. Usame bin Ladin veya Nureddin Top... El Kaide veya İslâmi Cemaat.. Bunlar sadece isimlerden ibaret. Sahnelenen oyun ise aşağı yukarı aynı. Saldırılar düzenle, intihar bombacıları yolla ve İslâm adına buna sahiplen... Sonra da istikrara ve sükunete kavuşmaya ihtiyacı olan bölgelerde kaosa ve karmaşıklığa sebep olup buraları kendi hesabına domine etmeye çalış. Bu isimler ve örgütler ise sadece taşeron. İslâmi bilinci tam gelişmemiş ve hayattan umudu kalmamış bir takım Müslümanları da alet ederek hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. Bununla mücadele etmenin tek yolu ise İslâmi bilinci geliştirmek ve Müslümanları tuzaklara karşı uyarmaktır. Endonezya’nın da, Türkiye’nin de, Mısır’ın da yapması gereken budur. Başka birşey değil. 21.07.2009 E-Posta: [email protected] |