Umut YAVUZ |
|
Doğu Türkistan yeni bir sorun değil |
Bugün Doğu Türkistan’da çıkan olaylar bölge için yeni bir gelişme değildir. Doğu Türkistan sorunu ta Osmanlı’nın çok zayıfladığı dönemlerde filizlenmeye başlayan ve bugünlere kadar artarak devam eden bir yaradır. 1800’lerin sonunda bir bakıma Osmanlı’nın verdiği destekle kurulan ve ayakta duran Türkistan’daki bağımsız Uygur devleti, Osmanlı gücünü kaybedince, Ruslar ve Çinliler tarafından işgal edilmiş ve bölüşülmüştür. Batı Türkistan’ı Ruslar, Doğu Türkistan’ı ise Çinliler işgal etmiştir. O dönemlerde Doğu Türkistan, Çin imparatorunun emriyle tamamen işgal edilerek Xinjiang (Yeni Topraklar) ismiyle Çin’in 19. eyaleti yapılmıştır. Bugün kullandığımız Sincan ismi de bu “Xinjiang” isminden ileri gelmektedir. Daha sonra 1930’lu yıllarda bölgedeki Müslümanlar tarafından başlatılan çeşitli isyanlar sonucu Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti kurulmuş ancak uzun ömürlü olmamıştı. 1944 yılında ise bu kez Sovyetlerin de verdiği destekle ikinci defa Doğu Türkistan Cumhuriyeti kurulur. Bu devlet de 1949 yılında Çin işgaliyle son bulur. Neticede ise 1955 yılında Doğu Türkistan’a göstermelik bir özerklik verilir. O günden bu yana ise Çin devleti bölgeyi Çinlileştirmek için hem demografik hem de kültürel olarak ciddî bir baskıya tutmuştur. Sovyetlerin yıkılmasıyla Batı Türkistan bağımsızlığına kavuşmasına rağmen Doğu Türkistan’daki soydaşlar bu emellerine ulaşamamışlardır. Çin’in uyguladığı sert politikalar neticesinde büyük göçler yaşandığı için bugün bölgeye yerleştirilen Han Çinlilerinin kültürel ve sosyal baskıları, devletin sert politikalarıyla da birleşince Doğu Türkistanlılar için bölge adeta cehenneme dönmüştür. Han Çinlileri’nin Doğu Türkistana akın etmesiyle toprak ve su gibi sınırlı kaynaklar üzerinde oluşan baskı, Uygurları tabiî olarak kızdırıyor. Uygurlar, bölgenin kendi anavatanları olduğunu dolayısıyla bu kaynakların kendilerine daha çok tahsis edilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bunun yanı sıra Çin, 11 Eylül olaylarından sonra tıpkı Bush’un politikasına benzer bir şekilde “terörizmle savaş” adı altında Uygurlulara karşı bir baskı dalgası gerçekleştirdi. Uygur kökenlilerin gerçekleştirdiği iddia edilen terörist faaliyetler bahane edilerek bölgedeki siyasî baskılar arttırıldı. Şimdi ortaya çıkan sosyal patlama biraz da bu politikaların bir sonucudur. ABD’de Bush politikaları artık rafa kaldırıldı. Şimdi uluslar arası toplumun ciddî mânâda hem Tibet konusunda hem de Uygur konusunda tepkilerini çeken Çin yönetimi Uygurlar üzerinde uyguladığı baskı politikalarının bir muhasebesini yapmak durumunda kalacaktır. Küreselleşen dünyada yerini alıp sağlamlaştırmak isteyen ve kapalı kutusundan çıkmak durumunda olan Çin, göstermelik özerklik tanıdığı Doğu Türkistan Uygurlarına eninde sonunda hak ettikleri özgürlüğü tanıyacaktır. 08.07.2009 E-Posta: [email protected] |