Hüseyin GÜLTEKİN |
|
Nur Talebesinin tatili |
Bir geminin kaptanı veya orada vazifeli mürettebâttan biri olduğunuzu hayal edin. Okyanusun tam ortasında dev dalgalarla boğuşan bu gemideki yolcuları sâlimen sahile çıkarma vazifesi size verilmiş. Bu durumda bir kenara çekilip, huzur-u kalple istirahat edebilir misiniz? Veya virajlı, inişli-çıkışlı bir yolda seyretmekte olan bir yolcu otobüsünün şoförüsünüz. Direksiyonun başında iken “Azıcık kestireyim” diyebilme hakkınız veya şansınız olur mu? Veya içinde insanların ve çok değerli cevherlerin cayır cayır yanmakta olduğu, gittikçe alevleri her tarafa sıçrama tehlikesi bulunan korkunç bir yangını görüyorsunuz ve siz bu yangını söndürmekle vazifeli bir itfâiye erisiniz. Böyle bir manzara karşısında, bir kenara çekilip, istirahat ederek, bir çok insanın yaptığı gibi, bu yangını seyretmeye hakkınız olur mu? Ya da müthiş çarpışmaların yaşandığı bir meydan muharebesinde bazı askerlerin istirahata çekildiklerini düşünün. Veya kritik bir mevkide nöbet tutan bir askerin, silâhını bırakıp bir kenarda uyukladığını farz edin... Misâlleri çoğaltmak mümkün... Evet dostlar, Nur’un Talebeleri, kritik zamanlarda, kritik mevkilerde nöbet tutan erlerdir. Düşmanın amansız ve acımasız hücumlarına karşı koyan kahramanlardır. Okyanusun azgın dalgalarıyla boğuşarak yol almaya çalışan ve içinde ehl-i dinin bulunduğu gemiyi kazasız belâsız sahil-i selâmete çıkarmakla vazifeli kaptanlardır, tayfalardır. Zira Bediüzzaman, yıllar öncesinden “Sahil-i selâmet olan Dârüsselâm’a ümmet-i Muhammediyeyi (asm) çıkaran bir sefine-i Rabbaniyede (Rabbânî bir gemide) çalışan hademeleriz” der. Yine Nur Talebeleri, onun: “Alevleri göklere yükseliyor, içinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor” diye haber verdiği o korkunç yangını söndürmekle vazifeli mânevî itfaiye erleridir. Bediüzzaman’ın Talebeleri her türlü yorgunluğu, her çeşit zahmeti, meşakkati göze alan, her nev'î feragati, fedakârlığı peşinen kabullenen, hizmet erleridir. Peki onlar hiç yorulmazlar mı, usanmazlar mı, bıkmazlar mı? Onların dinlenmeye, istirahat etmeye hakları, ihtiyaçları yok mu? Elbette vardır. Çünkü onlar da insandır; yorulurlar, dinlenmeye, tatil yapmaya ihtiyaç duyarlar. Ama onlar her zaman ve her halükârda sorumlu oldukları mânevî yükümlülüklerini yerine getirmeyi de ihmal etmezler. Hatta onlar tatilde iken, dinlenirken dahi hizmetlerine devam ederler. Mümkün olan her şeyi hizmete vesile kılarlar. Yani onların dinlenmeleri de bir nevî hizmettir. 05.07.2009 E-Posta: [email protected] |