Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Reklâmları takip ederken… |
Günümüzde reklam artık çok geniş bir sektör ve bilim dalı. Reklâm ve pazarlama tekniklerinin eğitimi üniversitelerde ders olarak okutuluyor. Özellikle Batı ülkelerinde büyük firmalar, insan psikolojisini adeta didik didik eden teknikleri reklâmlarında kullanabilmek için araştırma enstitüleri kuruyorlar. Amaç malını daha çok satmak! Filmleri, broşürleri, promosyonları, bilboardları, panoları… Aklınıza gelen gelmeyen her yola bunun için başvuruyorlar. Hatta ilk etapta açıkça fark edemediğiniz, doğrudan bilinçaltına hitap eden “gizli reklâmlar” bile söz konusu. Elbette her şeyin iyisi kötüsü olduğu gibi reklâmın da iyisi ve kötüsü var. Yıllar önce yaptığım bir röportajda psikiyatrist muhatabım medyanın aile bireyleri üzerindeki tesirlerini anlatırken, bir reklâmı uzman sıfatıyla yayından nasıl kaldırdığını anlatmıştı. Reklâm veren firmaya muhtevanın aile psikolojisi üzerindeki menfî etkilerini anlatan noktaları uygun bir dille yazılı olarak ulaştırdığını ve kısa zaman sonra reklâmın yayından kaldırıldığını ifade etmişti. Geçtiğimiz yıllarda düzenlenen bebek ve çocuk ürünleri fuarına gittiğimde her zaman kullandığım bir ürünün standına yanaşıp sonradan Halkla İlişkiler Müdiresi olduğunu öğreneceğim vazifeli hanıma şikâyetimi iletmiştim. Çok memnun olarak kullandığım ürünlerini, TV’deki reklâmını izledikten sonra alamadığımı, markette artık elimin bir türlü markalarına uzanamadığımı izah etmiştim. Hoş bir sohbet ortamı da oluşmuştu. Muhatabımın “Bebekler her zaman sevimlidir. Ne sakıncası olabilir ki?” sorusuna, bebeklerin çıplak olarak teşhir edildiğini, bunun toplum psikolojisini menfî etkileyeceğini ve çocuklara yönelik tacizleri arttırabileceğini, hasta ruhlu insanların gazetelere de yansıyan suçlarını anlatmıştım. “Enteresan. Hiç böyle düşünmemiştim!” diyerek bana bir form uzatmış doldurmamı isteyerek şikâyetimi gerekli zeminlerde ifade edeceğini söylemişti. Birkaç ay sonra reklâmın yayından kaldırıldığını memnuniyetle izlemiştim. Firma TV reklâmlarında hâlen çıplak çocuk manken kullanmıyor. Eminim benim gibi bir çok anneden de benzer tepkiler kendilerine ulaşmıştı ki böyle bir netice hâsıl oldu. Diyeceğim o ki yolunda gitmeyen bir şeyler gördüğümüzde lisân-ı münasiple ilgili olan kişilere derdimizi anlatmak, elimizle, dilimizle, kalbimizle hatalı işleri düzeltmeye çalışmak her zaman önemli. İyi insan olmanın bir gereği!
Sanal bir tepki platformu!
İŞTE sınır tanımayan reklâmlara gerekli tepkileri verebilmek için sivil bir grup teşkil edilmiş sanal âlemde. Reklâm panolarındaki müstehcen fotoğrafları, ahlâksızlığı protesto ediyorlar. Siz de http://www.reklampanolariniprotestoediyorum.com/ adresindeki dilekçeyi imzalayarak bu teşebbüse destek verebilirsiniz.
İlâhî bir vazife: İyiliği teşvik et! Kötülükten sakındır!
EVET, iyiliğe teşvik ve kötülükten sakındırma aynı zamanda mü’minlerin en büyük vazifelerinden bir tanesi. Müslümanlar içinde bir topluluğun bu vazifeyi mutlaka yerine getirmesi gerekiyor. Bakın âyette bu vazifemiz nasıl ifade ediliyor: “Onların içinden bir topluluk, onları kötülükten sakındırmak için çalışanlara ‘Allah’ın helâk etmeyi veya şiddetli azap vermeyi murad ettiği bir kavme niçin öğüt verip duruyorsunuz?’ dedi. Onlar ise ‘Vazifemizi yerine getirip Rabbimizin huzurunda özür beyan etmeye yüzümüz olur; onlar da bakarsınız Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınırlar’ diye cevap verdiler.” (Araf Sûresi, 164.) Evet bu önemli vazifeyi, şartlar ne olursa olsun bir topluluğun yerine getirmesi gerekiyor. Aksi takdirde vazifenin ihmâli söz konusu olduğunda, yaşadığımız toplumun üzerine, “kurunun yanında yaşın da yanacağı” maddî ve mânevî musîbetlerin adeta yağmur gibi yağmaması işten bile değil! Bakın Kelâm-ı Ezelî ne diyor: “İçinizden bir de öyle bir topluluk bulunsun ki, onlar insanları hayra çağırsın, iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırsın. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendisidir” (Al-i İmran Sûresi) 05.07.2009 E-Posta: [email protected] |