Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Modada yeni bir dönem: Başörtüsünün dönüşü |
Geçtiğimiz hafta, Batılı kadının dönüşümü başlıklı yazımızda, medyada yer alan kadınların fıtrata dönüş hareketi olarak nitelendirebileceğimiz birkaç habere yer vermiştik. Bu hafta da bir yenisi ile devam edelim.
Köşeye sıkışan Hollywood kültürü Bu haberi “vahşi kapitalizm”in yeni bir oyunu olarak da değerlendirenler olacaktır. Ama görünen o ki küresel çapta dünya toplumlarını çocuktan gencine, kadınından erkeğine, yemek tarzından giyim zevkine, dekorasyonundan oyuncağına varıncaya kadar etkileyen “Hollywood Kültürü” artık köşeye sıkışmış durumda! Çünkü insanlar artık türlü eğlencelerle sefahatin sınırlarını zorlayan sefih medeniyetin temsilcilerinden olan Hollywood’un fanteziyelerinden sıkıldılar. Bu yüzden farklı olana bir merak, bir yönelme söz konusu. Yüzlerini artık Doğu kültürlerine dönüyorlar. Yoga, meditasyon gibi spor türlerinden tutun, giyim şekillerine varıncaya kadar Doğu, Batı için her zamankinden daha güçlü bir cazibe merkezi. San'at alanında da öyle. Hind filmlerinin gündeme oturması, ülkemizde Nuri Bilge Ceylan’ın ödüllü filmleri, İran filmlerine çokça yer verilmesi de bunun işaretleri… O yüzden fıtrat dini olan İslâma mükemmel ayna olmaya çalışmak, örnek olmak çok önemli. Bediüzzaman Hazretlerinin Hutbe-i Şamiye’de belirttiği gibi “Doğru İslâmiyet ve İslâmiyete layık bir doğruluğu” sergileme gayreti biz âhir zaman mü’minlerinin çok önemli vazifesi.
Başörtüsü ilham kaynağı Ülkemizde tartışılan bir konu olsa da Avrupa ve ABD başörtüsünü yeniden keşfediyor. Şimdilerde Amerikan televizyonlarında yayınlanan, başrolünü Drew Barrymore’un oynadığı “Grey Gardens” filmi eşarp modasını yeniden gündeme getirdi. Gerçek hayattan uyarlanan film, ABD eski başkanı John Kennedy’nin akrabası Little Edie’nin annesiyle olan hayatını anlatıyor. Edie’nin göz alıcı broşlarla süsleyerek taktığı başörtüler, 1970’lerde modaya damgasını vurmuş. 39 yıl önceki bu gözde akım, film sayesinde şimdilerde ünlü modacılara ilham kaynağı olmuş durumda. (Biliyorsunuz o yıllarda ülkemizde de Şule Yüksel Şenler, broşlarla süslediği eşarbları takarak başörtüsünü kadınlar arasında yaygınlaştırmıştı. Çeşitli illerde verdiği seminerlerde, basında neşredilen fotoğraflarında bu şekilde yer alırdı.) Çene altı eşarp bağlama şimdi ünlü modacıların koleksiyonlarında ilk sırada. Dolce&Gabbana, Calvin Clein gibi uluslar arası modacılar başörtülü kreasyonlarıyla defileler düzenliyorlar. Vogue, Herper Bazaar gibi ünlü moda dergilerinde de başörtüsüne sayfalar ayrılıyor. Hatta İngiliz Guardian gazetesi “Başörtüsünü İslâm’la özdeşleştirdik. Ama 1970’li yıllarda Amerika ve Avrupa’da da çok kullanılıyordu” diyerek eşarbın çene altından bağlanma yöntemini yılın modası olmaya aday gösteriyor. İnternetteki Hijabfashionista ve The Hijab Blog gibi sitelerde bu moda için “Avrupa, sonunda türbanı yeniden keşfetti” yorumları yapılıyor. Hegab Rehap adlı internet sitesi başörtüsünün yeniden su yüzüne çıkacağını ve bunun harika bir moda olacağını söylüyor. (Kaynak: 25 Nisan 2009, Vatan gazetesi)
Saygınlık ve edep sembolü Hıristiyan kültüründe başörtüsü tarih boyunca saygınlık ve edep göstergesi oldu. Hz. Meryem resimlerde hep başında bir örtüyle resmedildi. İngiliz Victoria ve Albert Müzesinin moda uzmanlarına göre tarih boyunca baş örtmek “doğru yolu” izlemenin bir işaretiydi. 1920’li yıllarda bir modaevi ilk kez hayranlıkla karşılanan ipek eşarp üretti. Sonraki yıllarda eşarplar İkinci Dünya Savaşı sırasında fabrikalarda çalışan kadın işçiler tarafından saçlarını korumak için kullanıldı. Soğuk savaş yıllarında Audrey Hepburn, Jacqueline Kennedy, Grace Kelly gibi san'atçıların filmlerinde başörtüsü kullanmasıyla eşarp tekrar gündeme geldi. Son yıllarda ise Dolce&Gabbana, Jean Pal Gaultier gibi tasarımcılar koleksiyonlarında “çene altı” eşarbı yaygın biçimde kullanmaya başladılar. Dolce Gabbana’nın kurucusu Domenico Dolce “Eşarbı modernize etmek, ona yeni bir hayat vermek ve genç nesle tanıtmak istiyoruz” diyor. Tüketim ekonomisinin yeni bir oyunu gibi görünse de, tesettür kavramını sulandırma gibi bir tehlikesi olsa da eşarbın Batı dünyasında kadın giyiminde baş köşeye oturması ilginç bir gelişme değil mi? Hele de müstehcenliğin sınır tanımadığı bir zamanda! 31.05.2009 E-Posta: [email protected] |