Zafer AKGÜL |
|
Kör parmağım kör gözüne |
Herkesin bir dünya görüşü vardır. Herkesin bir hayat felsefesi vardır. Herkesin bir inancı vardır. Herkes kendi kararını kendisi verir seçtiği yol için. Herkes herkes gibi düşünmeye mecbur değildir. Herkes herkesin kendi görüşüne katılmasını isteyebilir, ama bu bir temenniden ibaret kalır. Çünkü bu hep böyle olmuştur. Kimse beni kendi görüşüne zorla katamaz. Ben de kimseyi kendi görüşüme zorla katamam. Başkalarını bilmem, ama ben başkalarının görüşüne katılmasam da katlanmasını bilmeliyim. Başkaları benim görüşüme katılmasa da katlanmasa da umurumda olmaz. Çünkü herkes kendine yakışanı yapar. Ben kendi doğrularımı yaşamaya devam ederim. Sövülsek de, dövülsek de… Taşlansak da haşlansak da… Doğru bildiğim yolda yalnız da olsam gideceğim. Herkes beni böyle fişlesin. Ben buyum. Benim kimliğim bu ve ben ne olmadığımı söylemek yerine ne/kim olduğumu dobra dobra söylerim. İster beğensinler, ister beğenmesinler. İster kudursunlar, ister çıldırsınlar. Bu bence böyledir. Fakat bir fikir namusu kavramı vardır hani. İnancını, düşünceni yaşayacaksın. Neysen ve kimsen ona göre yaşayacaksın. Yaşantını gören “Bu budur!” diyecek.” Bu bundan başka bir şey değil!” diyecek. Olduğun gibi görüneceksin, göründüğün gibi olacaksın. Ol’acaksın yani. Olmaktan olacaksın. Öylesine fikir namusunla yaşayacaksın. Kiliseye aitsen kilisene döneceksin ruhunla ve cesedinle.. Havraya bağlıysan havrana. Camiye aitsen camiye döneceksin. Putların önünde eğilmişsen sevdiğin putun ayakları dibine gömülmeni vasiyet edeceksin. Ateist, mateist bilmem ne ist’sen o istin olduğu mekâna döneceksin. Hayatını neye vakfetmişsen ölümünü de ona vakfedeceksin. Öyle ömür boyu meselâ camiye, peygambere, Müslümanlara savaş açıp mücadele ettiksen sonra, ölünce camiye gelmeyeceksin. Camiye getirilmeyeceksin. Camiye getirilmemek için yandaşlarına, paydaşlarına vasiyet edeceksin. Senin vasiyete vaktin ve fırsatın olmamışsa fikir namusu gereği yandaşların sana ve senin kimliğine olan saygılarından ötürü seni getirmeyecekler/götürmeyecekler öyle yerlere. İnancınla taban taban zıt yerlere seni taşımayacaklar. Çünkü sen oraların insanı değilsin. Babası veya anası meçhul bir bebek değilsin ki seni cami kapısına bıraksınlar. Sen bir çocuk da değilsin. Son nefesine kadar bütün ömrünü, yıllarını, gençliğini, olgunluk çağını ne bileyim işte her şeyini kendi inancın, kendi dâvân, kendi düşüncen için yaşayarak zihinlere ve tarihe kazımışsın kim olduğun hususunda... Artık bu fikir kimliğinle sen ait olduğun yere gitmelisin. Fikir adamına yakışan da budur.. Adam sana diyor ki “Sen benim inancımla, düşüncemle taban taban zıttın. Ömrün bana karşı mücadeleyle geçti. Sana ait olan hiçbir alanda bana yer yoktu. Beni asla kabullenmedin. Bana asla tahammül etmedin. Elinden gelse beni bir kaşık suda boğacaktın. Köküme kibrit suyu döküp yakmak için az çaba göstermedin. Şimdi ömrün vefa etmedi benim inancımın mabedine geliyorsun benden, bizden biriymiş gibi. Bu samimiyetsizliktir. Bu aymazlıktır. Bu ayıptır. Bu fikir namusu değildir. Git gelme diyorum. Hâlâ inadına geleceğim diye ısrar etmen niye. Ölümün bile başıma belâ oldu ya. Kör parmağım kör gözüne gibilerden git, gelme diyorum. Buna bile küfürle, hakaretle karşılık veriyorsun. Oysa bundan daha tabii, daha normal ne olabilir ki? De ki yalan, de ki yanlış.. Haa yanlış mı diyeceksin. O zaman sorarım sana sen kimsin, sen nesin? Bukalemun gibi neden renk ve ton değiştiriyorsun. Kendi kimliğini ilân et ve o kimliğinle yaşa. Daha saygın bir yerde olursun o zaman... Ayıp ayıp... Fikir namusu diye bir şey vardı hani? 23.05.2009 E-Posta: [email protected] |