Zafer AKGÜL |
|
Sadece ağalık töresi mi? |
Mardin’deki katliâm herkesi şok etti. Merak etmeyin birkaç gün içinde unutulur. Bu, bizde hep böyle olmuştur. Bir süre ah-vah ettikten sonra olay gazetelerin arşivlerinde kalır. İade gazetelerin fırınlarda ekmeğe, bakkallarda peynire sarıldığı parçalarında belki birkaç ay içinde rastladığımız da olacaktır. Kimimiz ”Vahşi katliâm…Töre terörü…İnanılmaz vahşet…vs.” manşetleri ve kenarında, köşesinde utanç verici katliâm resimlerinden bir kesit göreceğiz, belki de ekmek aldığımız zaman. Yine bir iç geçirip kanlı haberli gazete parçasına sarılı ekmek elimizde hayat yoluna devam edeceğiz. Hani şu Doğu’da, Güneydoğu’da şehit edilen askerlerimizin şehadet haberleri gibi. ”Kanları yerde kalmayacak. Acımız büyük. Ciğerlerimiz yanıyor. Kahrolsun PKK!” haberleri gibi. Bir kaç gün sonra hiçbir şey olmamış gibi herkes işinin başına geçecek. Hani şu Ergenekon meselesi gibi…Topraktan silâh fışkırıyor, orada burada ihtilâl hazırlıkları, şu veya bu yetkiliye suikast planları ele geçiriliyor. Kuyular, çukurlar, işkencehaneler, gizli toplantılar, sabotajlar... Zanlıların, tutukluların hasta denilip turp gibi caddelerde gezinmeleri. Ani kalp spazmları, acile kaldırılmalar, vs. gibi. Ne oluyor zamanla, law silâhlarının boş namluları, çata pata eğlenceleri.. Savcı Fethullahçıymış... Zanlılar Atatürkçüymüş... Olayı şucu-bucuya getirip basite indiririz. Hani şu bizim 12 Mart dönemindeki solcu teröristlerin banka soygunları, adam kaçırmaları ve sol-sağ kavgaları sırasında kullanılan silâhların, sıkılan kurşunların “Canım gençler çatapat eğlencesi yapıyorlarmış!” diye küçümsenerek örtbas edilmesi gibi. Biz böyleyiz işte... Bir-iki toplantı, bir iki basın açıklaması yapılır. Bir-iki bilim adamı sosyolojik araştırma yapılsın der. Bir kaçımız da kendine göre olayı bir güzel eğer büker devlet tedbir alsın deriz. Ondan sonra her şey derin bir sessizliğe bürünür. Biz aslında olanı değil olmasını istediğimizi görürüz. Yani ön yargılarımız, ideolojik saplantılarımız olaylara yaklaşım biçimimizi büyük çapta etkiler... Meselâ birimiz şöyle yazarız: Doğu ve Güneydoğu’daki bu ağalık sistemi değişmeli. Bu yanlışların kökeninde hep ağalık töresi anlayışı vardır. Bunun yerine devlete sığınmak ve devlete dayanmak lâzımdır, vb., vb. Oysa ki devletin de kendi yörünge alanında bir “devlet ağa, devlet baba” töresi, en az ağalık kurumu kadar hegemonyası vardır ve devletler adına geçmişte işlenen cinayetlerin, katliâmların da haddi hesabı yoktur. Bir cani yüzünden bir köy ahalisinin cezalandırılması ve ekinlerin yakılması, hayvanların telef edilmesi; evlere, ahırlara varıncaya kadar bombalanması tarihte çok görülmüştür. Ama bu yanlışları değerlendirirken ağalık töresi ve namus gerekçesi yerine, devletin geleneği ve devleti koruma-kollama namusu yani kanunları gerekçe olarak gösterilir. Birinde katliâmın adı vahşet ve dehşet iken öbüründe vatan sevgisi, vatan savunması olarak geçmektedir. Hoş ”Her devlet kuruluş felsefesinden dolayı şunu şunu yapabilir” diye fetva veren bilim ve düşün (!) adamlarımız da vardır yeteri kadar. Halbuki bütün bunları bir insan hak ve hukuku, evrensel hukuk, adalet anlayışı içinde ele almak gerekir. Bir kişinin hatası yüzünden başkalarını cezalandırmak adalet değildir. Bir katili cezalandırırken onlarca, yüzlerce masumu arada yakmak, telef etmek adalet değil zulümdür. Bir kişiyi iyi veya kötü diye nitelerken on tane iyi, iki tane kötü hasleti yüzünden o kişiyi kötülemek de adalet değildir ve bir yerde zulümdür. Bunu aşiret, kabile, devlet perspektifinden ele alırken şahıs perspektifinden de ele almamız gerekmez mi? Hani bir uzvumuzun hastalanması ya da görevini yapamaz olması sebebiyle bütün vücudumuzu ölmüş bitmiş saymayışımız gibi bir şey. Yani makro ve mikro, toplum ve fert açısından adaleti uygulamak esas olmalı değil mi? Netice evimizdeki, içimizdeki, dışımızdaki ağalık törelerini kaldırmadan falanca bölgenin, fişmekânca mıntıkanın ağalığını konuşmak beyhude yorulmaktan öte bir şey değildir. Tarihin tekerrürü bu yüzden devam eder zaten..
Not: Kâzım Güleçyüz Ağabeyime taziyetlerimi sunuyor, merhume annemize Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Nur içinde yatsın.. 09.05.2009 E-Posta: [email protected] |