Şaşırmamak elde değil.
Sanki dünyalarımız ayrı.
Niye mi?
Sanayi üretimi dibe vurmuş.
Ocakta işsizlik oranı yüzde 15,5 ile rekor kırarken işsizler ordusu 3 milyon 650 bine ulaşmış.
İş aramaktan umudunu kesenlerle tarımdaki gizli işsizlerin ilâvesiyle bu rakam 7 milyonu geçmiş.
Bu yıl ekonomide yüzde 3,6 küçülme bekleniyor.
Bütçe açığı tahmin edilenin en az 5 katı olacak.
İhracatta büyük düşüş yaşanacak.
Olumsuzluklar listesi böyle uzar giderken...
Ekonomiden sorumlu bir bakan çıkıp,
“Hane halkının durumu iyi.” diyebiliyorsa,
Hemen peşinden Başbakan,
“Biz bu krizi en az zararla atlatan ülke olacağız. Küresel kriz bizi teğet geçecektir. Felâket tellâllarının beklentileri boşa çıkacaktır” şeklinde demeç verebiliyorsa,
İster istemez ayrı dünyalarda yaşadığımızı düşünüyoruz.
Krizin başlangıcında bu tür beyanları mazur görebilirdik.
Ama şimdi...
Krizin teğet değil, yıkıp geçtiği, haneleri darmadağın ettiği şu ortamda...
Niye aynı söylem sürdürülüyor?
Hem de TÜİK’ün işsizlikle ilgili açıkladığı son rakamlardan bir kaç gün sonra.
Bu rakamlarla dünya sıralamasında iki basamak daha yukarı çıktık.
Ekim 2008’de işsizlikte dünyada 6’ıncı sırada iken Kasım’da 4’üncü sıraya, 2009 Ocak’ta ise 2’inci sıraya yükseldik.
Avrupa’da şampiyonuz, derken “bir son dakika bilgisi” ulaştı, maalesef birinciliği İspanya’ya kaptırmışız!
Fazla söze gerek var mı?
Bu utanç tablosu karşısında “Krizin teğet geçeceği” iddiasında neden ısrar ediliyor?
Sorunu yok farz etmek veya küçültmekle bir yere varılamaz.
Moral vermekse, yararı olmaz.
Nasıl ölümcül hastalığa yakalanmış acılar içinde kıvranan birine, doktorun vakit geçirmeden teşhis koyarak tedaviye başlaması gerekirken;
“Hasta falan değilsin, hafif üşütmüşsün, bir aspirin al, biraz terle, sabaha bir şeyin kalmaz” diyerek yetinmesi, moral vermek değil, hastayı ölüme terk etmekse,
Krizi küçümseyip gerekli tedbirleri zamanında almamakta ekonomiyi çökertir, kalıcı hasarlara yol açar. Sorunu doğru teşhis edip bunu halkla paylaşmak, çözüm için ilk adımdır.
Peki hükümet hiç mi adım atmıyor?
Haksızlık etmeyelim. Krizi küçümser görünmekle birlikte kamuoyunun baskısıyla özellikle işsizlikle ilgili geç de olsa iyi niyetli çabaları izliyoruz.
Meselâ, ağaç dikme, çevre düzenleme ve temizleme, bakım ve onarım gibi ihtisas istemeyen işlerde çalıştırmak üzere 500 bin kişi işe alınacak.
Bütçeye 6 aylık maliyetinin 2,2 milyar lira olacağı hesaplanan bu proje önemlidir.
Ayrıca meslek eğitiminde 100 bin kişilik kapasitenin 400 bine çıkarılması ve katılımcılara 350 lira verilmesinin planlanması olumludur.
İşini kaybeden 324 bin kişiye işsizlik parası ödeniyor.
Bu rakam TÜİK’ün ilân ettiği 3 milyon 650 bin işsizin yüzde 10’unu bulmuyor.
Şartları esnekleştirilerek işsizlik ödeneğinden yararlananların sayısı arttırılmalıdır.
Bir eleştirimiz de İşsizlik Sigorta Fonu ile ilgili olacaktır.
İşçi ve işverenler tarafından yapılan ödemelerle bu fonda biriken 40 milyar lira, işsizlere dağıtılacağına üç yıl için nema gelirlerinin yüzde 25’inin bütçeye aktarılma kararı yanlıştır, fon amacı doğrultusunda kullanılmalıdır.
Yazımızı noktalarken şu hususu vurgulayalım:
En acil sorun işsizliktir.
Toplumsal barışın bozulmaması bu sorunun çözümüne bağlıdır.
04.05.2009
E-Posta:
[email protected]
|