Altı buçuk yıllık AKP iktidarında üç kez hükümet kuruldu. Biri 3 Kasım 2002 seçiminden sonraki Gül hükümeti; ikincisi dört ay sonra yenilenen Siirt seçimiyle Meclise girip Başbakanlığı devralan Erdoğan’ın kurduğu hükümet; üçüncüsü de 22 Temmuz 2007 seçiminin ardından işbaşı yapan hükümet.
Bu hükümetlerde görev verilen isimlerin çoğu bugün de kabinede. Ama olmayanlar da var.
Onları hatırlarsak: Ali Coşkun, Abdülkadir Aksu, Abdüllâtif Şener, Erkan Mumcu, Zeki Ergezen, Sami Güçlü, İmdat Sütlüoğlu, Osman Pepe, Yaşar Yakış, Atilla Koç, Güldal Akşit...
Bunların çoğu, hükümetler yenilenirken dışarıda bırakıldı. Sadece Mumcu ile Şener kendileri ayrıldı. Mumcu ANAP’ın başına geçti, ama bir varlık gösteremeyip siyaseti bıraktı. Şener yeni parti kurma çalışmalarını sürdürüyor, ama onun da başarılı olma şansı zayıf görünüyor.
22 Temmuz seçimi öncesinde milletvekilliğine dahi aday gösterilmeyen Coşkun, sonraki süreçte kırgınlığını belli eden ve Erdoğan’ı “tek adam”lıkla eleştiren sitemkâr açıklamalar yaptı.
Benzer sitemler, Bayındırlık ve İskân Bakanı iken kabine dışı bırakılan Ergezen’den de gelir gibi oldu, ama arkası gelmedi. İlk anda imalı ithamlar yöneltir gibi olan Ergezen, bilâhare derin bir suskunluğa gömüldü ve bu tavrı sürüyor.
Buna karşılık, 22 Temmuz’da kabine dışı bırakılıp, Dengir Fırat’ın istifası üzerine partinin iki numaralı koltuğuna getirilen Aksu’nun yine hükümete dönebileceği ihtimali konuşuluyor.
Diğer isimlerle ilgili kayda değer birşey yok.
Şimdi yeni bir kabine revizyonu gündemde.
Ama bu defakinin öncekilerden daha geniş ve kapsamlı olacağı, Bakanlar Kurulunda en az 10 ismin değişeceği söyleniyor. Ki, öyle olursa, bunun yol açacağı dalgalanmalar da ona göre olur.
Bu arada, kabineye ilâveten parti idaresinde de esaslı bir revizyon yapılacağı ifade edilmekte.
Çünkü parti içi dengeler bunu gerektiriyor.
Hükümet dışı kalıp da gönül koyacak olanların genel merkez veya Meclis gubu yönetiminde görevlendirilmesi, muhtemel rahatsızlıkları olabildiğince azaltmanın formüllerinden biri.
Her ne kadar partide genel başkan yardımcılığı, Meclis grup başkanvekilliği veya komisyon başkanlığı bakanlığın yerini tutmasa da, hiç yoktan iyidir! “Sıradan” milletvekili olmaktansa!
Acaba başından beri farklı ekip ve eğilimlerin koalisyonu olan ve 22 Temmuz’da bu özelliğini daha da pekiştiren AKP’deki parti içi dengeler, söz konusu revizyonlardan ne şekilde etkilenir?
Veya tersinden soracak olursak, bu dengeler o revizyonlara ne ölçüde imkân ve fırsat verir?
AKP iktidarının ilk günlerinde parti içi gruplar Erdoğan’ın belediye ekibi, yakın çevresindeki danışmanlar, eski millî görüşçüler, ANAP kökenliler, diğer partilerden gelenler... v.s. gibi maddeler halinde sıralanıyordu. 22 Temmuz’da bunlara sol ve ortasağ çıkışlı yenileri ilâve oldu.
Bu kategorilere girmeyen başkaları da var.
29 Mart öncesinde, adaylığı sıkıntılı bir süreç neticesinde son anda açıklanan Gökçek gibi...
Ve şimdi gündemde olan kabine revizyonunda, yeni bir şekil alan Erdoğan-Gül dengesinden devletle muhatabiyet formasyonuna, revizyon bahsi açıldığında Erdoğan’ın hep telâffuz ettiği “yorulma” katsayısından seçim bölgesindeki başarı veya başarısızlık durumuna kadar, birçok girift faktör dikkate alınmak durumunda.
Meselâ, eğer seçim bölgesindeki başarısızlık kabine dışı bırakılmayı gerektirecekse, en başta bir önceki seçim bölgesi Siirt’te belediye başkanlığını kaptıran Erdoğan’ın durumu tartışılır.
Ve beraberinde, başından beri AKP liderine en yakın isimlerden biri olarak, kısa süre önce AB başmüzakerecisi sıfatıyla kabineye dahil olan Egemen Bağış’ın konumu da sıkıntıya girer.
Velhasıl, bu revizyon AKP’yi hayli zorlayacak.
* Annemi berzah âlemine uğurladık. Yazılara ara veriyor, müstecab duâlarınızı bekliyorum.
29.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|