Siirt Cezaevinde bulunan mahkûmlar, iki gün önce isyan çıkardı. Demir parmaklıkları kıran, cam–çerçeve indiren mahkûmlar, cezaevi binasının çatısına çıkarak hep bir ağızdan şu sloganı atmaya başlamışlar: "Baskılar bi–zi yıldıra–maz!"
Çoğu hırsızlıktan sabıkalı olan mahkûmların niçin isyana kalkıştıkları, ilk anda bilinemedi. Sonra anlaşıldı ki, bazı kısıtlamalara canı sıkılan bu mahkûmlar, özellikle rahatça sigara içememekten yakınmışlar ve bu sebeple isyana kalkışmışlar.
Biz de isyan ediyoruz
Evet, Siirt Cezaevindeki mahkûmların rahatça sigara içememekten isyan etmelerine mukabil, biz de sosyal hayatın hemen her alanı cezaevinden beter hale getiren sigara tiryakilerinin, nikotin bağımlılarının sınır tanımaz hareketlerine, ölçü–kural bilmez davranışlarına, kànun–nizam umursamaz tutumlarına karşı isyan ediyoruz.
Herhangi bir sebeple tiryaki olup, sigarayı usûl, edep ve âdâbıyla içenleri bunlardan ayrı tutuyoruz. Onlara söyleyeceklerimiz daha başka şeyler.
Ama şu sınır tanımaz, başkasının rahatsızlığını zerrece umursamaz bir tutumla ileri giden sigara bağımlıları yok mu, işte onlardan son derece şikâyetçiyiz. Artık sabrımız taşmak üzere olduğundan, yaptıklarını teessüfle karşılıyor ve hem çevreye, hem de sigara içmeyenlere vermiş oldukları rahatsızlıktan dolayı hiç olmazsa aklen, fikren ve vicdânen isyan ediyoruz.
Emin olun, bu gibi patavatsızlar yüzünden, yolda, sokakta, kaldırımlarda rahatça yürüyemez hale geldik. Ciğerlerine çektikleri o zehirli dumanı, içlerinde katmerli bir zehire çevirdikten sonra, öylesine tazyikli bir üfürükle dışarı salıyor ve hatta yüzünüze doğru savuruyorlar ki, bu illetli dumandan korunmak için adeta nefesiniz kesilecek gibi oluyor.
Aynı durumun çok daha beterini gittiğiniz otobüs, minibüs durağında, yahut fatura ödeme kuyruğunda yaşıyorsunuz.
Kànunî yasağa ve "sözde ceza"ya rağmen, etraf sigara izmaritleriyle dolu. Bundan, sıradan vatandaş kadar, temizlik işçileri de muztarib. Zavallılar, sigaradan kaynaklanan çevre kirliliğiyle bir türlü başedemiyorlar. Temizlikten bir dakika sonra bile, hemen anında görüntü, anında kirlilik başlayıveriyor.
Ne yazık ki, her yönüyle (sağlık, cüzdan, vicdan...) serapa zarar–ziyan olan bu belâ, alabildiğine yaygınlaşmış, umumileşmiş durumda.
Kadın–erkek, genç–ihtiyar fark etmeksizin, hemen her yerde her iki kişiden birinin sigara içtiğine şahit olmaktayız.
Bunların arasında sigarayla bağlantılı ciddî hasta olanlar, kalp ameliyatı geçirenler, hatta ciğerden gelen hırıltıyla sarsıla sarsıla öksüren ve adeta son nefesini verircesine öksürük krizine girenler de var ki, nice teessüfler olsun.
Hadi diyelim ki, bunlar kendilerini düşünmekten vazgeçti, artık ölsem de öleyim diyerek kendini koyverdi; ama, hiç olmazsa yakınlarını, sevenlerini ve bilhassa sorumlulukları altında bulunan mâsumları düşünsünler. Düşünsünler de, bir an önce kendilerini toparlamaya çalışsınlar.
Hayret edilecek bir diğer nokta da şudur: Kendine verdiği zararın ötesinde, başkasının hakkını–hukukunu da çiğneyen öyle tiryakiler vardır ki, elindeki yüzündeki ufacık bir çizikten, minicik bir 'ben'den, yahut saçındaki başındaki basitçe bir kusurdan bile şiddetle rahatsız olurlar. Bu kusurları gidermek için de, büyük emek sarf etmeye, ciddî masraflar yapmaya razı olurlar.
Ama aynı kişiler, sırf bir "irade zaafı" sebebiyle, ciğerlerini pişiren, iç organlarını mahveden, yaklaşık iki yüz kadar hastalığı tetikleyip körükleyen sigaranın yaptığı müthiş tahribatı bilmek, düşünmek dahi istemezler. Hatta bilse, yahut düşünse de, bir türlü oralı olmazlar.
Âh, bunlar bir de sekerat anında olanları düşünebilseler... Ben, sigaraya bağlı hastalıklar sebebiyle ölen bir yakınımın sekerat anına şahit oldum. Yanı başında Yâsîn, Cevşen okuyordum. Son nefeslerini vermeye başlayınca, ciğer parçalarının ağzından dışarı aktığını gördüm. İşte o anda orada durmak, çıkan parçaların görüntüsüne de, kokusuna da dayanmak imkânsız gibiydi. Kendisine bir taraftan duâ edip rahmet okurken, bir taraftan da içimden "Be mübarek, bize bunu yaşatmaya ne hakkın vardı?" deme ihtiyacını hissettim.
Hülâsa: Siirt Cezaevindeki mahkûmlar, varsın rahat sigara içemediklerinden dolayı isyan edip dursunlar, biz de her tarafta rahat ve serbest şekilde sigara içerek, başkasına hayatı azaba çevirenlerin bu yaptıklarına isyan edelim.
Son bir isyanımız da, pratikte fazla bir kıymet–i harbiyesi olmayan kànunlara, , yahut "kànun koyucu" kurumlara. Dahası, "adı var, kendisi yok" ceza kànunlarını çıkarma mantığına... Sahi, bu kànunlar çiğnenmek için mi çıkartılıyor, ne? Ortalık izmaritten geçilmiyorsa, o halde yere izmarit atma cezasının faydası ne? Bu ceza, acaba ne ölçüde uygulanıyor ve bu yasak, Türkiye'yi en çok sigara tüketen ülke sıralamasında acaba bir kademe olsun geriye doğru çekebildi mi?
Tarihin yorumu 29 Nisan 1983
Cuntadan siyaset yasağı ve BTP
Resmî Gazete'nin 29 Nisan 1983 tarihli sayısında yayımlanan İçişleri Bakanlığı tebligatına göre, 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana toplam 725 kişiye siyaset yapma yasağı getirildi.
Tebligatta, bu kişilerin 242'sini 10 yıl, 481'inin ise 5 yıllık bir siyaset yasağı kapsamına alındığı ifade edildi.
Bu tarihten kısa bir süre sonra, siyaset yasağı kapsamına girmeyenler siyasetçiler tarafından Büyük Türkiye Partisi kuruldu. Bu parti AP'nin devamı mahiyetinde kurulduğu gerekçesiyle, darbeciler bir dayatma da daha bulundu ve BTP'nin kapatılmasını, yöneticilerinin de çeşitli cezalara çarptırılmasını istedi.
Darbe konseyi, 16 Temmuz 1983'te yayımladığı 79 no'lu bildiriyle bu partiyi kapattığını ve lider kadrosunun da Zincirbozan'a sürgün edildiğini açıkladı.
29.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|