Gerek iç, gerekse dış siyasette Türkiye yüksek sancılı yeni bir döneme girmiş bulunuyor. Temenni edelim ki, hayırlı ve sağlıklı doğumlar vücuda gelsin.
Ermenistan'la arasındaki asırlık buzları eritme çabası içine giren Türkiye, bu kez kardeş ve komşu Azerbaycan'la problemli hale geldi.
Türkiye'nin komşu Ermenistan'la yakınlaşmasını büyük bir üzüntü ve alınganlıkla karşılayan Azerbaycan, ne yazık ki ona tarih boyunca en büyük kötülüğü yapmış olan Rusya ile tehlikeli bir yakınlaşma eğilimi içine girmiş bulunuyor.
Netice itibariyle, Ermenistan politikası—hem içte, hem dışta—zaten sancılı olan Türkiye, Azerbaycan'la olan diplomatik münasebetlerinde de maalesef yeniden sancılı bir döneme doğru sürüklenmiş görünüyor.
Bu sancıları atlatmak ve hatta bunları hayırlı neticelere inkılâp ettirmek de mümkün. Yeter ki, ciddî, tutarlı, rasyonel ve yüksek tecrübeye dayalı bir diplomasi san'atı icra edilebilsin.
Kıbrıs'ta yeni siyasî denklem
Türkiye'nin çözmesi gereken uluslararası çaptaki meselelerden biri de hiç şüphesiz ki Kıbrıs meselesidir. Bunun için yıllardır çaba sarf ediliyor.
Ancak, büyük çabalar sarf edilmesine rağmen, bir türlü mesafe alınamıyor, mesele hal yoluna konulamıyor.
Yunanistan ve İngiltere dışında, BM, ABD ve AB'nin de müdahil olup farklı ölçeklerde alâkadar olduğu Kıbrıs meselesinin bundan sonra nasıl bir seyir takip edeceği hususu, şimdi daha da muammalı ve içinden çıkılmaz bir şekil aldı.
Zira, Kıbrıs'ın Türk kesimindeki siyaset denklemi değişti. Son seçimlerin ortaya koymuş olduğu yeni tablo, çözümden ziyade çözümsüzlüğe teşne.
Buna göre, çözüm için yeni bir konsept ile yeni bir yol haritasının tesbit edilmesi gerekecek gibi görünüyor. Aksi halde, bize ait mevcut politikalar sürüncemede kalmaya devam ederken, karşı tarafın dünya diplomasisindeki istikrarlı atakları sayesinde, durum büsbütün aleyhimize dönebilir.
Kıbrıs meselesinin halli için, en başta Türkiye ile KKTC arasındaki gel–gitli sancıların dinmesi, bir son bulması gerekiyor. Ardından, basit rüzgârlarla sarsılmayacak bir mutabakatla, çözüm şartlarının formülize edilmesine ihtiyaç var.
Böylesine sağlam bir müştereklik içinde kalınmak şartıyla ancak diplomaside yeni adımlar atılabilir. Bir otuz beş seneyi daha heba etmemek için, buna şiddetle ihtiyaç var.
Karmaşık bir problem
Türkiye'nin iç siyasetinde tezahür eden ve dış siyasete de sıçratılmak istenen bir başka problemin sancısı da, bugünlerde DTP cephesinde görünüyor.
Londra'da konuşan bu partinin lideri Ahmet Türk, demokratik sürecin sağlıklı işlemesinden adeta ümidini kesmiş gibi yüksek bir öfke ile konuştu.
Baskıların artması, demokratik taleplerin karşılanmaması halinde, Meclis'i terk etmeye, hatta hapse girmeye hazır olduklarını söyleyen Türk, bir bakıma Türkiye'yi Avrupa Birliği üyesi ülkelere şikâyet etmiş oldu.
AB ile zaten ciddî sorunları olan Türkiye'nin, ayrıca DTP yüzünden AB nezdinde yeni bir sancıyla kıvranmamasını diliyoruz dilemesine, ancak iyi netice için tek başına iyiniyetin kâfi gelmediğini de biliyor ve görüyoruz.
Buna göre, hem iç hem de dış politikada müsbet ve hayırlı neticeler elde etmek için, ciddiyet ve samimiyetin yanında, ayrıca bilgi, birikim ve tecrübe ile yoğrulmuş bir siyasî maharete şiddetle ihtiyaç var demektir.
Mevcut hükümet, kendi içindeki sancıları dindirebilir ve bir kazaya uğramadan kabine değişikliğini gerçekleştirebilirse şayet, yukarıda sıraladığımız problemlerin hal çaresine de yönelebilir diye ümit ediyoruz.
Tarihin yorumu 22 Nisan 1940
Raman Dağında petrol bulundu
Türkiye'nin en büyük petrol rezervine sahip olan Batman'ın Raman Dağı bölgesinde petrol bulundu.
Maden Tetkik ve Arama Müdürlüğü tarafından 1042 metre derinlikte bulunan petrolün hem bol miktarda, hem de yüksek kalitede olması, ülke genelinde büyük bir sevinç ve heyecan dalgası uyandırdı.
Hızlandırılarak devam edilen aramalarda, dünden bugüne kadar yüzlerce noktada petrol bulundu.
Bölgede üretilen ham petrol, Batman ve İskenderun'daki rafinerilere sevk edilerek işleniyor.
* * *
Batman il merkezinin doğusunda yer alan Raman Dağı, 1288 metrelik bir rakıma sahip.
Ancak, yakınında ve bitişiğinde daha yüksek rakımlı dağların olmaması sebebiyle, Raman Dağının zirve noktasında bile bir yayla esintisi bulunmuyor.
Bölgede, tipik bir karasal iklim hakim. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve yağışlı.
Raman Dağı ve çevresinde, başlangıçta daha ziyade Raman aşireti mensupları yaşıyordu. 22 Nisan 1940'ta petrolün bulunmasından sonra ise, demografik yapı peyderpey değişmeye başladı.
Bu tarihten sonra hızla değişen ve gelişen Batman'da, bölgeden olduğu kadar Türkiye'nin hemen her yöresinden gelip yerleşen vatandaşlara da rastlamak mümkün.
22.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|