Bediüzzaman Hazretleri, insanın bu kâinat ağacının en câmî bir meyvesi olduğundan ve kâinatı kuşatacak bir muhabbetin o meyvenin çekirdeği olan kalbine yerleştirildiğinden bahseder. Bu kalp çekirdeği dünyada iken doğru yerlere doğru bir şekilde ekilirse ahirette bir tuba-i cenneti, yanlış yerlere ekilirse bir zakkum-u cehennemi netice verebilir.
Üstadımız, kalp çekirdeğimizi yanlış yerlere ektiğimiz takdirde, bu dünyada karşılaşacağımız zorlukları, acıları ve ıztırapları da ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. Sevgi duygusu, Allah hatıra getirilmeden gençlik, para, mal, şöhret gibi fani şeylere yöneltilirse “Sevdiğin şey, ya seni tanımaz, ‘Allah’a ısmarladık’ demeyip gider (gençliğin ve malın gibi); ya muhabbetin için seni tahkir eder (aşağılar).”
İnsan, kalbine yerleştirilen sevgi potansiyelini sûistimal ederse, bu dünyada da mukabele görmemek ve sevdiği şeyin kendisine refakat etmemesi, terk etmesi veya onun kadar sevmemesi veyahut da kıskançlık elemi gibi çok çeşitli dertlere müptelâ olur.
Bununla beraber Üstad’ın kat’î bir şekilde beyan ettiği bir başka husus da, gayr-i meşrû sevgilerin neticesinin merhametsiz bir azab çekmek olduğudur. Yani insan (Allah hesabına olmaksızın) malını mülkünü seviyorsa, gün gelip o mal mülkün de elinden çıkacağı endişesi onu yer bitirir. Allah’ı düşünmeden sevgisini evlâdına yönelttiyse, evlâdı onun için bir azap vesilesi olur. Güzelliğini Allah’ın verdiğini hatırına getirmeyip suistimal ediyorsa, sevmek beklediği nazarlardan nefret görecek, güzelliği de kaybolacaktır. Bunun gibi her neyi severse, acılardan, belâlardan, elemlerden kurtulamayacaktır. İnsanı hayata bağlayan ve en çok muhtaç olduğu böyle bir duygunun insana bu kadar sıkıntılar yaşatması, hayatı adeta zehir etmesi çok acı bir durum.
İşte böyle sıkıntılar içerisinde kıvranan insan ruhuna, çare yine Bediüzzaman Hazretleri’nden geliyor. Diyor ki: “Mâdem öyledir, ey nefis, aklın varsa bütün o muhabbetleri topla, Hakikî Sahibine ver, şu belâlardan kurtul. Şu nihayetsiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemâl ve cemâl Sahibine mahsustur; ne vakit Hakikî Sahibine verdin, o vakit bütün eşyayı O'nun nâmiyle ve O'nun aynası olduğu cihetle ıztırapsız sevebilirsin. Demek, şu muhabbet doğrudan doğruya kâinata sarf edilmemek gerektir. Yoksa muhabbet, en leziz bir nimet iken, en elîm bir nikmet (şiddetli ceza) olur.” (24. Söz, 5. Dal)
Sevgiler Yaratandan ötürü olduğu zaman, yani Allah rızası için sevildiği zaman elemsiz, huzurlu, lezzetli bir nimet olur. Allah için seven insan da sevgi ile karşılık görür ve hakikaten sevilir. Allah o kulunun sevdiği insanın kalbinde ona karşı bir muhabbet halk eder. “İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır” (Meryem Sûresi: 96.) âyeti bunun bir müjdesidir.
Rabbimizin, hem insanları seven, hem de insanlar tarafından sevilen mânâsındaki “Vedud” isminin tecellisine mazhar olabilmek ve fedakâr, sebatkâr bir muhabbet fedaisi olabilmek duâsı ile…
21.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|