Bursa’da vuslat
Her şehrin kendine has bir kokusu vardır. Bir duyuşu, düşünüşü, rengi ve bakışı... Her şehir farklı oluşturur hayat çizgisini. Farklı örer kendi yapısının iplerini. Bir dokunuşla çözüverirsiniz bazen. Ya da yıllar geçer, ama daha karışır sırları. Kimisi bir kutlunun ellerinde şekillenmiştir, kimisi bir göçmenin. Bazıları tâ Horasan’dan gelir İlâhî bir işaretle şehir kurmak için. Bazıları o kadar da gitmeden kurar belki yurdunu. Ama sonuçta her yerin tadı, kuruluşundaki farklılıkla başkalaşır.
Bana öteden beri sıcak gelen şehirler vardır. Görmek istediğim, tanımak istediğim şehirler... Bunlardan biri de Bursa’ydı. Gerek Osmanlı’nın ilk başşehri olması, gerekse Emir Sultan’ı, Ulu Cami’yi bağrında taşıması Bursa merakımı arttıran sebepler arasındaydı. Sonunda bu vuslat anına Ulu Cami mevlidi vesile oldu ve Bursa’ya kavuştum.
Tabiî Bursa’ya giderken İznik’ten geçiyor olmamız bu vuslatın heyecanını iki kat arttırdı. Çünkü görmek istediğim yerlerden biri de İznik’ti. Buralar Osmanlı’nın ilk yerleriydi. İlk göz ağrıları... Kafile olarak gittiğimizden İznik’te durmadık. Ama gördüklerim bana yetti. Her yer tarih, her yer Osmanlı’ydı burda. İznik sağlı sollu zeytin ağaçları, pembe çiçekli şeftali ağaçları, İznik Müzesi, İznik Gölü ve surlarıyla beni adeta kendimden geçirdi.
Bursa ayrı bir güzellik seyriydi. Ulu Cami’ye adımınızı attığınızda, sadelikle birlikte öyle bir haşmet sizi vuruyorki, büyüleniyorsunuz. Sanki duvarlara biraz daha dikkat etseniz, Yıldırım Bayezıt’ın koyduğu taştaki el izlerini göreceksiniz. Biraz camiyi dinleseniz, Somuncu Baba’nın ilk Cuma günündeki açılışta okuduğu hutbeyi duyacaksınız. Dışarıya çıksanız caminin yedi kapısından Somuncu Baba’nın aynı anda nasıl çıktığını izleyeceksiniz.
Osmanlı’nın heybetini, muhteşemliğini içinize kadar çekecek, iliklerinizde hissedeceksiniz. O kadar gerçek, o kadar canlı duruyor Ulu Cami. Üzerinden 700 yıl hiç geçmemiş gibi...
Ahmet Hamdi Tanpınar ‘’Beş Şehir’’inde Bursa için şöyle der:
‘’Uğradığı değişiklikler, felâketler ve ihmaller, kaydettiği ileri ve mesut merhaleler ne olursa olsun o, hep bu ilk kuruluş çağının havasını saklar, onun arasında bizimle konuşur, onun şiirini teneffüs eder.
“Dedelerimiz zaferin kendilerine ilk gülüşü saydıkları bu şehri o kadar sevmişler, o kadar candan kucaklamışlar ki hâlâ taşı, toprağı bu yükseltici ve şekil verici ihtirasın nurdan izleriyle doludur.”
Bu vesileyle, mevlidi düzenleyen ve bu organizasyonu gerçekleştiren herkesi kutluyor, devamını diliyorum. Bursa gibi bir yerde, Ulu Cami gibi bir camide, tarihi, Osmanlı’yı, Osmanlı’nın torunlarından sevgili Üstadımızı anıyor olmak, benim için ayrı bir gururdu. Tekrar teşekkür ediyorum. Selâm ve duâ ile...
|