Sultan Abdulhamid'i devirerek ülkeyi kaosa sürükleyen İttihatçıların günah galerisi, denilebilir ki ağzına kadar lebâleb doludur.
Onların on yıl içinde (1908–1918) yaptığı maddî ve mânevî tahribatın büyüklüğünü bir başka hadise ile kıyaslamak dahi mümkün görünmüyor.
Esasında 1918'den sonra, hatta Cumhuriyetin kurulmasından sonraki dehşetli mânevî tahribatın faturasını da bir ölçüde İttihatçılara yüklemek lâzım.
Zira, Meşrûtiyet devrinin "şiddetli istibdad"ını 1923'ten sonra "mutlak istibdad"a çevirenler, yine o eski İttihatçıların devamı ve bakiyesi durumundaki komitacı ruhlu heriflerdir.
Bir sıralama, yahut bir dereceleme yapmak gerekirse, üç müstebid devir hakkında şunları söylemek mümkün:
1) Sultan Abdulhamid'in Mutlakiyet devrinde, fikre adavet edilirdi; hürriyetten söz etmek, cinayet gibi görülürdü.
2) İttihatçıların on yıllık istibdat devrinde, fikrin yanında hayata da adavet edilmeye başlandı. Farklı fikir ve görüş sahiplerine, neredeyse hayat hakkı dahi tanınmaz oldu. Bu sebeple, had safhada cinayetler işlendi, sûikastlar yapıldı.
3) Cumhuriyetin ilk çeyrek asırlık devresinde ise, fikre de, hayata da, hatta dine ve imana da adavet edildi, husûmet yapıldı. Bu devirde en büyük zulmü, ezâ ve cefâyı dindarlar çekti. Şüphesiz, farklı fikirlere sahip hemen herkese zulmedildi. Ancak, hiçbir kesim mâsum dindarlar kadar şiddet, baskı görmedi.
Değerlendirme ölçüsü
Şahıs veya grupların işlemiş olduğu hatayı, günahı, bütünüyle devrin sistemine, rejimine mal etmemek lâzım.
Değerlendirme yapılırken, bu ölçüye dikkat edilmezse, hatlar karıştığı gibi zihinler de karışır.
Kargaşa meydan alır.
Tıpkı, İttihatçıların işlemiş olduğu hata ve cinayetlerin "nâzenin Meşrûtiyet"e mal edilmesi gibi...
Evet, ne yazık ki, aradan yüz sene geçmiş olmasına rağmen, sırf İttihatçıların hatası, günâhı sebebiyle hâlen de Meşrûtiyete, hatta hürriyete düşmanlık edenler var; bunları yanlış ve gereksiz şeyler olarak görenler var.
Bu, suret–i kat'iyede doğru, isabetli bir yaklaşım tarzı değil.
Meselâ, Cumhuriyetin ilk yıllarında cinayet işleyenlerin, yahut dine düşmanlık edenlerin hatası, günahı Cumhuriyet sistemine nasıl mal edilmemesi gerekiyorsa, Meşrutiyet devrinde bozuk İttihatçı komitacıların günahı da, bugün adına demokrasi denilen meşrûtiyet hakikatine yüklenmez, yüklenilmemeli.
Ölçüyü kaçıranlar, yahut böyle ölçüsüzce hareket edenler, cahil–cühelâ kesim olsa, önemli değil dersiniz, üzerinde de durmaz geçersiniz.
Ancak, toplum içinde ilim ve irfaniyle itibar kazanmış kimselerin ölçüsüz davranması, mânâ ve makamları karıştırarak, meselâ "Hürriyetin, Meşrûtiyetin ilânı yanlış olmuştur" gibi hükmî ifadeler kullanması son derece tehlikeli ve bir o kadar da düşündürücüdür.
Hâsılı: Şahıs, grup ve kliklerin hatasını, insanlık için ideal mânâda kabul edilen hürriyet, meşrutiyet ve cumhuriyet gibi sistemlere mal etme hatasına düşmemek lâzım.
Tarihin yorumu 21 Nisan 1938
Pakistan'ın İkbâl'i
Pakistan'ın Pencap eyaletinde dünyaya gelen (1873) büyük şâir Muhammed İkbâl, 1938 yılı 21 Nisan'ında Rahmet–i Rahman'a kavuştu.
Türkiye için Mehmet Âkif ne ise, Pakistan için de M. İkbâl odur.
Her ikisi de, kendini çok iyi yetiştirmiş şahsiyetlerdir. Öne çıkan meziyetleri şairlik olmasına rağmen, dinî, ilmî ve medenî yönleri ile de gıpta edilecek derecede mücehhez olmuş kimselerdir.
Pakistan'ın hürriyet ve bağımsızlık mücadelesinde şiirleri ilham kaynağı olmuş M. İkbâl'in "Yakarış" isimli şiirinden tercüme edilmiş bazı mısraları şöyledir:
Allahım, senin lütfunla, kereminle bu ümmetin ağacı yeşildir
Senin kereminle bu ümmet bugün hâlâ yaşayabilmektedir
Allahım, İslâm milletine gayret ve hareket imkânını bağışla
Bize Hz. Ali gönlü, Hz. Ebubekir sadâkati ve ihlâsı bağışla
Bu ümmetin yüreğine Muhammed aşkının okunu sapla
Yeniden dünyaya hakim olma arzusu uyandır onlarda
İslâm gencine gayret ateşi, İslâma hizmet harareti lûtfet
Ona Peygamber aşkını, Peygamber ahlâkını nasip eyle
Ümmetin gemisini içinde girdiği girdaptan kurtar
Ona hızlı gitme gücü bağışla, onu yavaş gitmekten kurtar
Allahım, hayatın sırrını ve ölmün hakikatini öğret bana
Çünkü, bütün bu kâinat Senin ilmin içindedir daima
21.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|