Medya organlarında seçim öncesi yayınlanan anketlerin seçmen üzerindeki tesiri muhakkaktır.
Vatandaşların bir kısmı, yapılan anketlere bakarak tercihini değiştirebiliyor. "Benim oyum yanmasın, boşa gitmesin" düşüncesiyle hareket ederek, oyunu misyonuna inandığı partiye değil de, bir başka partiye verebiliyor.
Böylelerine çok şahit olduk.
İşte, bu realiteyi bilen bazı anketçiler ve medya temsilcileri de, anket sonuçlarını zaman zaman kasıtlı bir yönlendirmeye tabi tutacak şekilde yayınlatabiliyorlar. Büyük vebâl...
Nitekim, bu defa da aynen öyle oldu. Hatta, eskiye nisbetle daha da ileriye, daha da aşırıya gidildi.
Meselâ, geçtiğimiz hafta içinde HaberTürk tv'de yayınlanan bir ankette iktidar partisinin Ankara ve İstanbul'da oy oranı yüzde 50'ye yakın rakamlarda gösterilirken, Demokrat Partinin oyları ise, yüzde değil, binde 1 olarak nazara verildi.
İktidarı değil, muhalefeti destekleyen Vatan gazetesinde 26 Mart'ta yayınlanan ankette, Demokrat Partinin genel oyu yüzde 2.5 olarak gösterildi. A&R ise, DP'yi yüzde 2.6 gösterdi ki, bu da, seçim öncesinde yayınlanan en iyimser anket ünvanını kazanmış oldu.
En gerçekçi diye tanıtılan ve AKP'yi yüzde 47.9'da gösteren KONDA'nın anketinde de DP'nin oyları yüzde 2.3 olarak gösterildi.
Evet, DP'yi yüzde 2.6'nın üzerinde gösteren bir tek anket medyada yayınlanmadı, yer almadı; an azından biz göremedik. Görebildiklerimiz arasında ise, yukarıdakilere dahi rahmet okutacak derecede büyük fecaat arz eden anket sonuçları vardı. Meselâ. seçimden iki gün önce (27 Mart 2009) Zaman gazetesinde yayınlanan anket sonuçları gibi...
Konuyla ilgili manşet haberini AKP'nin gücünü koruduğu, CHP'nin ise düşüşte olduğu şeklinde veren Zaman gazetesi, kendi bünyesinde hizmet veren CHA–Veritas'ın ortaklaşa hazırlamış oldukları anketin sonucunu şu şekilde nazar verdi: AKP 45.6, CHP 15.8, MHP 13.8, SP 4.8, DTP 4.3, DSP 1.7 ve DP 1.6.
Zaman'ın yayınladığı ankete bakıldığında, bunun seçim sonuçlarıyla büyük ölçüde çeliştiği görülüyor. Bu anketin DP'ye yönelik nazara verdiği tablo ise, şevk kırıcı, moral bozucu bir görünüm arz ediyor. Ve adeta denilmek isteniyor ki: "Ey Demokratlar! Boş yere ümitlenmeyin. Bu parti artık bitti, tükendi. AKP ise, ayakta sapasağlam duruyor. Oyunuzu iktidar partisine verin ki, boşa gitmesin. DP'nin dirilmesi artık mümkün görünmüyor. Oy oranı yüzde bir buçuğa düşmüş bir partiden, artık ne beklenebilir? Gelin, siz de vazgeçin bu sevdadan."
Gariptir ki, bu seçimde DP'yi sadece diğer siyasî partiler değil, gazeteler, televizyon kanalları, hatta anket şirketleri bile yok saydılar ve adeta ölü nazarıyla baktılar. Öyle ki, seçim sonuçları alındıktan sonra da aynı tutum büyük ölçüde devam etti. Nisbeten daha düşük seviyede oy alan DSP ile BBP'ye bile manşetlerinde ve ekranlarında yer veren medya, DP'yi yine görmezden geldi.
Halbuki, Halkçıların, Türkçülerin ve Kürtçülerin dışında orta kitlenin oyunu alan AKP'ye alternatif konumunda kalmayı başarabilen yegâne parti, bütün eksikliklerine ve herşeye rağmen yine Demokrat Partidir. Bu realite, önümüzdeki süreçte çok daha iyi anlaşılır hale gelecek.
Yarın: Tebrikler Tire
Lozan'a ikinci dâvet
Lozan'da Şubat ayı (1923) başlarında kesintiye uğrayan barış görüşmelerinin, ilgili ülkeler arasındaki diplomatik münasebetlerin ardından yeniden başlatılmasına karar verildi. Londra'da toplanan İtilâf devletleri temsilcileri, Türkiye'yi "İkinci Lozan Konferansı"na davet etti.
Türkiye hükümeti bu dâvete olumlu cevap verdi. Böylelikle, ikinci Lozan görüşmelerinin yolu açılmış oldu.
4 Şubat'ta kesilen görüşmelere, 23 Nisan'da yeniden başlandı. Ne var ki, ogünden bugüne kadar merak edilen asıl mesele, Lozan'da bir "gizli gündem"in olup olmadığıdır.
Zira, Meclis'te en şiddetli tartışmalar o tarihte Lozan meselesinde cereyan etmiştir. Ayrıca, yapılan ilk görüşmeden memnun olmayan ve "Mehmetçiğin kanıyla kazanılmış bulunan zafer, masada kaybedilmiştir" iddiasında bulunan siyasîler, o günlerde ya öldürülmek, ya da tasfiye edilmek üzere siyasetin dışına itilmişlerdir.
En önemlisi ise, Lozan Konferansının hemen ertesinde, en büyük dinî müesseselerden Hilâfet ile Medreseler kapatılmıştır ki, bunda Avrupa devletlerinin gizli istekleri doğrultusunda yapılmış bir icraatin kalın ve derin çizgileri görünüyor.
31.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|