"Gerçekten" haber verir 02 Nisan 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Basından Seçmeler

Kuyucu Murat Paşa tedbirleri mi?

Demokratik ülkeler mevcut toplumsal sorunları ‘özgürlükleri genişleterek’ aşıyor... Kuyucu Murat Paşa ise insanları ve sorunları diri diri kuyulara atarak çözmeye çalışırdı... Altı milyon yeni seçmenin katıldığı bir seçimde 22 Temmuz genel seçimlerine oranla 1 milyon 46 bin oy kaybeden AK Parti’nin toparlanması için 12 Eylül rejimine karşı, AB standartlarında bir demokrasinin ilkeli ve kararlı bir savunuculuğuna geri dönmesini beklerken...

Ankara’da dün, beni çok şaşırtan bir biçimde ‘Kuyucu Murat Paşa’ anlayışı bir adım öne çıktı...

* * *

Neyi mi kastediyorum?

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in önceki günkü açıklamalarını... Cemil Çiçek, Türkiye haritasından oyların dağılımına bakıldığında ‘partiler üstü tedbirler’ alınması gerektiğini söyledi. Nasıl mı?

Aynen şöyle:

‘Her parti bu konuyu kendisi açısından değerlendirecek ama ortaya çıkan tabloya baktığımızda seçim sonuçları, oyların partilere ve bölgelere dağılımı ve partilerin oylarının yoğunlaştığı bölgelere baktığımızda ortaya çıkan sonuçların bir de partiler üstü ve stratejik bir bakışla değerlendirme yapılmasını önemsiyoruz.

Her partinin nerde ne kadar oy aldığı ve nerelerde yoğunlaştığı dikkate alındığında bu meselenin partiler üstü bakılması gereken yönleri olduğunu da burada ifade etmek istiyoruz.’

Ben, ‘partiler üstü’ lafını duyduğum an işkillenirim...

Aklıma amansız bir şekilde 12 Mart Faşizmi ve Nihat Erim gelir...

Herhalde bu çağrışım sadece bende olmuyor ki, muhabir arkadaşlar da hükümet sözcüsünün açıklamasını dinler dinlemez kendisini soru yağmuruna tutuyorlar...

Çiçek, bir gazetecinin ‘partiler üstü’ ve ‘stratejik değerlendirme’ çağrısının Kürt Sorunu ile ilgili olup olmadığına ise üstü kapalı yanıt veriyor ve şunları söylüyor:

‘Seçim sonuçlarını alın Türkiye haritası üzerine yerleştirin.

Hangi parti nereden ne oy aldı. Neden aldı, niçin aldı, neden almadı?

Bunlara baktığınızda o size çok şey ifade eder.

Bu bakış biraz partiler üstü stratejik bir bakış olmalıdır bir kısım meseleleri daha derli toplu görebilmek, analiz edebilmek, bir kısım tedbirleri birlikte alabilmek için.’

Bu işkillendirici üslupla ne denmek isteniyor acaba?

* * *

Ne denmek istendiğini, Enis Berberoğlu’nun çok önemli tespitlerle dolu dünkü yazısını okuyunca anladım...

Berberoğlu’nun yazısı şöyle bitiyordu:

‘Ama Cemil Bey’in bir de bütün partilere dönük çağrısı vardı.

Önemsedim, paylaşıyorum:

‘Türkiye’nin belirli bir bölgesinde DTP’den başka parti kalmadı. Iğdır’ı da aldılar, yani Ermenistan sınırındalar. AKP o bölgede sadece Mardin’i kazandı. Tamam, Ankara’yı aldık diye sevinebiliriz, CHP de İzmir’i aldık diye övünebilir. Ama bu kutlamanın Türkiye’nin güvenlik açısından sorunlu bölgesine yardımı olmaz. Oraya ayrıca dikkatle bir bakmak gerekir.’

Gün içinde temas ettiğim diğer bakan ve parti yöneticilerinin de oy kaybı kadar Güneydoğu’daki yeni yerel harita üzerinde durduklarını yazmazsam AKP’ye haksızlık etmiş olurum.’

Size bu bölümü bir kez daha dikkatlice okumanızı tavsiye ederim...

Hele hele şu cümleyi:

‘Türkiye’nin belirli bir bölgesinde DTP’den başka parti kalmadı. Iğdır’ı da aldılar, yani Ermenistan sınırındalar.’

* * *

Hükümetin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve onların siyasal tercihi için kullandığı üslup dehşet verici:

‘Ermenistan sınırındalar’...

Üstelik bunu sürekli ‘laiklik düşmanı’ olmakla suçlanan bir parti yapıyor...

Ve bu çıkış, kapatılma davasında ‘meşru’ olduklarını anlatmaya çabalayan ve başarılı olamayan Cemil Çiçek’ten gelmekte...

Kemalistler AK Parti’ye ne yapıyor ise, AK Parti Hükümeti de DTP’ye ve ona oy veren bölge halkına mı aynı şeyi yapacak?

* * *

Demokrasi halka güvenmek değil mi?

O halde ‘Iğdır’ı aldılar, yani Ermenistan sınırındalar’ ne demek? Biz yeni açılımlar ve daha fazla demokrasi derken acaba Kuyucu Murat Paşa yöntemleri mi geliyor?

Gerçekten seçim ertesinde bu açıklama çok talihsiz ve ürkütücü...

Daha da vahimi, AK Parti yönetiminin toplumun kendisine gönderdiği mesajı almak yerine, daha fazla ‘Ankaralılaşmaya’ eğilimli olduğunu gösteren umut kırıcı bir sinyal bu...

Star, 1.4.2009

Mehmet Altan

02.04.2009


AK Parti: Kaybeden birinci parti

Paradoks gibi görünse de, 29 Mart 2009 belediye seçimlerinin önemli sonuçlarından biri AK Parti’nin “kaybeden birinci parti” olarak sandıktan çıkmış olmasıdır.

Kaybetmenin iki ölçüsü var: Biri bundan önceki üç seçime (2002, 2004 ve 2007) göre aldığı oylarda gözlenen düşüş (yüzde 39); diğeri Başbakan Erdoğan’ın tahmin ve hesap hatası yaparak kendine koyduğu başarı çıtası. (Belediye seçimlerinde yüzde 42, İl Genel Meclisi’nde yüzde 47.)

Tablo buysa da AK Parti, en büyük parti. Bundan önce AK Parti, tartışmasız “Türkiye partisi”ydi, şimdi bu özelliği bir miktar kaybolmuş durumda. Güneydoğu DTP’ye; Akdeniz, Ege ve Trakya MHP ile CHP’ye geçmiş durumda. Büyük şehirlerde bariz bir oy kaybı var.

AK Parti’yi, “yapısal ve politik” olmak üzere iki faktörün başarısız kıldığını söyleyebiliriz. Yapısal faktörlerin başında “Türkiye partisi” olarak siyaset yapan bir partinin Türkiye’nin tümünü içine alacak bir dil geliştirme ve politik şemsiye açabilme yeteneği gelir. Bunun çok zor olduğunu kabul etmek lazım. 2007’de AK Parti bunu başarmıştı. 2009’da bu yeteneği adeta felce uğradı. “Bu kadar parçalı seçmeni nasıl bir araya getirebilirim?” sorusu anlamsızdır. Eğer sahiden siz bir sınıf partisi değilseniz; bir yaşama biçimini empoze etmeyip herkesi bir arada tutmayı hedefliyorsanız; “değere dayalı” siyaset yapar, her kitleye ulaşabilme yolunu ararsınız. Uzun zamandır AK Parti’yi siyaset sahnesine çıkaran “değer meşruiyeti”nden uzaklaştığını görüyoruz. Doğru olanı “kimlik siyasetleri”ni mahkûm ederek insanları kendi kimlik gettolarına itip hapsetmek değil, kimlikleri bir şemsiye altında toplama becerisini gösterebilmektir. AK Parti’nin “Türkiye partisi” olmaktan çıkması, sadece AK Parti açısından değil, Türkiye açısından da bir kayıptır. “Biz bölgesel milliyetçilik, etnik milliyetçilik, dinî milliyetçilik -her ne ise bu- yapmıyoruz” söyleminin siyaset bilimi ve demokrasi teorisi açısından herhangi bir anlamının olmadığı gibi, toplumsal karşılığının olmadığı da anlaşılmış bulunuyor.

AK Parti’nin normal bandı yüzde 35-40 arasındadır. Bu hiç de fena değildir. AK Parti, şimdi kendi tabii sınırlarına çekilmiş bulunuyor. 2007’de yüzde 47’ye çıkabildiyse, bunun yegâne sebebi Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı seçiminde karşısına çıkartılan hukuk dışı engeller ve 27 Nisan e-muhtırasıydı. AK Parti, bu şansı iyi değerlendirip ya yüzde 47’yi koruyabilir veya artırabilirdi. Bu şansı heba edip 8 puan kayba uğraması başarısızlıktır.

Zaman, 1.4.2009

Ali Bulaç

02.04.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis