"Gerçekten" haber verir 29 Mart 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Suna DURMAZ

Ağyarın elinde solan bir gül: Kudüs



Allahü Teâla, Kudüs şehrini insanlık için hidâyet ve barış menbaı yapmak istemiştir. Bu İlâhî irade dolayısıyla, Hz. İbrahim Irak’tan ve Hz. Musa Mısır’dan buraya doğru sevk edilmişlerdir. Hz. İsa, burada risâletle görevlendirilmiştir.

Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. Davud, Hz. Süleyman gibi Peygamberler burada yaşamışlardır. Ve Hatemü’l Enbiya olan Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm, Mi’râc gecesi buradan Rabbine doğru yükselmiştir.

Kudüslü büyük âlim Mucîruddin el-Hanbelî “El Unsü’l Celil bit-Tarihi’l Kudsî ve’l Halîl” adlı kitabında, Ubâde bin Sâmit, Şeddad bin Evs, Ebu Reyhâne, Ebu Umâme bin Aclân, Ebu Ebiyy bin Ümmü Haram binti Milhân, Vasle b Ask’a el-Havâzini gibi Sahabelerin Kudüste ikamet ettiğini ve adı geçen Sahabelerden bir kısmının da burada vefat ettiğini, mü'minlerin annesi Safiyye Hâtunun Kudüs’ü ziyaret ettiği sırada Zeytin Dağını işaret ederek “İşte buradan, Kıyâmet günü insanlar Cennetlik ve Cehennemlik diye ayırd edilecekler “diye söylediğini rivayet etmiştir.

Zehratü’l Medâin (Şehirlerin çiçeği) sıfatını taşıyan ve yeryüzündeki şehirler arasında din ve dünyayı kendinde birleştiren tek şehir olarak tanınan Kudüs, tarih boyunca acı sahnelere şahit olmuş; üzerinde sel gibi kan akıtılmıştır.

Tarihin çeşitli dönemlerinde, Kudüs’e “kötülüklerden arınmış veya barış şehri “ mânâsı taşıyan Ursalim, Yerushalim, Hierosolyyma, İlia Capitolina, Beytü’l Makdis gibi isimler verildiği halde; ne yazık ki, İslâm dönemi hariç barışa hasret kalmıştır.

Geçmişe dönüp baktığımızda; Kudüs’te hak iddia eden Yahudilerin de, Haçlıların da bu mübârek beldede din adına kan akıttıklarını görürüz. Mukaddes belde lâyık olduğu güzel muameleyi ancak Müslümanlar zamanında görmüştür.

Kudüs’te 88 yıl hüküm süren (1099-1187) Haçlı hakimiyetini saymazsak, mübârek belde milâdî 638’den 1917’ye kadar Müslümanların elinde kalmıştır.

Bu zaman zarfında, Kudüs; Emeviler, Fâtımîler, Eyyûbîler, Selçuklular, Memlûkler ve Osmanlıların hakimiyeti altına girmiştir. Adı geçen devletlerden her biri, şehirde değerli kültür mirasları bırakmak için âdeta birbirleriyle yarışmışlardır. Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s Sahra’ya hizmetten başka, medreseler, hanlar, hamamlar, çarşılar, bimâristanlar (hastahaneler) açmışlardır.

Hz. Ömer’in Kudüs’ü bir damla kan akıtmadan fethetmesi tarih sayfalarında altın harflerle yazılmıştır. Amerikalı tarihçi Karen Armstong, şanlı Kudüs fethini şöyle vasfediyor: “Ömer, tarihte Ursalim’i (Kudüs) fethedenlerin aksine şefkat göstergesi olmuştu. Hz. Dâvud müstesna, geçmişi acılarla dolu olan şehir, böyle bir fetih görmemişti! Şehir ahalisi ne kovulmuş; ne de mallarına el konulmuştu. Dinî simgeler yıkılmamış; insanlar İslâma girmeye zorlanmamıştı.”

(One City Three Faiths, s. 385)

Kudüs’ü Haçlıların elinden kurtaran Salâhaddin Eyyûbî de, hayvan boğazlar gibi 70 bin Müslümanı katleden Haçlılardan intikam almamıştır. Onları fidye karşılığı serbest bırakmış; fakir olanları da fidyeden muâf tutmuştur.

Müslümanları böyle davranmaya sevk eden sebep, sahip oldukları dinden kaynaklanan güzel ahlâkları ve Kudüs’ün İslâm dininde seçkin bir yeri olmasıdır.

Bilindiği gibi, Müslümanlar hicretten sonra on altı veya on yedi ay boyunca Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılmışlardır. Bilâhare, Peygamber Efendimizin Kâbe’nin Müslümanlara kıble olarak tayin edilmesi arzusunu Cenâb-ı Hak kabul etmiş ve Bakara Sûresi 144. âyette belirtildiği üzere kıbleyi Mescid-i Aksa’dan Kâbe’ye doğru çevirmiştir.

“(Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görürüz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid- Haram’a çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, Ehl-i Kitap onun Rabbinden gelenin gerçek olduğunu çok iyi bilir. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir.”

ARAP KÜLTÜR

BAŞŞEHRİ KUDÜS

Birleşmiş Milletler’e bağlı bir kurum olan, Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)’nun “Kültürel Mirası Yaşatma Programı” adlı büyük bir programı var. Bu program çerçevesinde, 1996 yılından itibaren her yıl bir Arap başşehri “Arap Kültür Merkezi" oluyor ve bir yıl boyunca o şehirde kültürel faaliyetler düzenleniyor.

Önceki senelerde sırasıyla Kahire, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Şarika, Beyrut, Riyad, Kuveyt, Amman, Rabat, San’a, Hartum, Maskat ve Cezayir üstlenmişti bu görevi. 2009 yılında ise, Kudüs’ün “Arap Kültür Merkezi” olması gerekiyor.

Olması gerekiyor diyorum: Çünkü İsrail,” Filistin yönetimi Kudüs üzerindeki egemenliğini yasal olmayan yollardan ispatlamaya çabalıyor” diye 22.3.2009 tarihinde resmen başlayan kutlama faaliyetlerine engel olmaya çalışıyor. Bu bağlamda, merasimlere katılmak için Kudüs’e girmek isteyen Asya Olimpiyatlarının Kuveytli Başkanı Ahmed el-Fehed el-Sabah, Kuveyt Kültür, Edebiyat ve Sanat Yüksek Kurumu Başkanı Bedr el-Rif’âi ve beraberindekilerine izin vermemiştir.

İsrail, Kudüs’ün Arap şehri olduğuna işaret eden en ufak bir hareketi dahi içine sindiremiyor. Kutlama programı dolayısıyla, ilkokul öğrencilerinin Filistin bayrağı renklerini taşıyan balonları havaya uçurtmasına İsrail askerlerinin engel olması, hazımsızlığın derecesini göstermektedir.

Bunlar, Filistin’i simgeleyen balona dahi tahammül edemiyorlar! Mescid-i Aksaya, Kubbetüs-Sahra’ya, Kıyamet Kilisesine tahammül ederler mi hiç!?

BM KARARLARINA KULAK TIKAYAN İSRAİL

BM Genel Kurulu 29.11.1947 tarihinde aldığı 181 no’lu kararla Filistin’i ikiye bölmüş; Kudüs şehrine özel bir statü vermişti. Buna göre, “Corpus Sparatum” (bölünmüş gövde) olarak tanımlanan Kudüs, BM tarafından yönetilecekti. İsrail bu kararı dinlemeyip 1948’de Batı Kudüs’ü, 1967’de Doğu Kudüs’ü işgal etmiştir. Bununla yetinmeyip, 30.7.1980 tarihinde aldığı kararla, Kudüs’ü “İsrail’in bölünmez başkenti” olarak ilân etmiştir. Bunun üzerine, 20.8.1980 tarihinde toplanan BM Güvenlik Konseyi, 478 no’lu kararını alarak İsrail’in Kudüs hakkında aldığı kararı uluslar arası hukuka göre “geçersiz” saymıştır.

UNESCO, sahip olduğu tarihî, dinî ve kültürel zenginlikler sebebiyle 1980 yılında Kudüs’ü “Dünya Kültür Mirası,” 1981 yılında ise “Tehlike altındaki dünya kültür mirası” olarak ilân etmiştir.

Kudüs konusundaki BM kararlarına kulak tıkayan Siyonist İsrail, BM tarafından sınırları doğuda Abu Dîs, batıda Ayn Karîm, güneyde Beytlehm ve kuzeyde Şufât olarak çizilen Kudüs’ün çevresini binlerce yerleşim birimiyle sararak barış güvercini Kudüs’e nefes aldırmamaktadır. İsrail’de aşırı sağcıların idareye gelmesiyle, Kudüs’ün hem Hıristiyanlıkla, hem de İslâmla olan alâkasını kökten kazıma çalışmalarına hız verileceğini sezen Filistin Rum Ortodoks Piskoposu Hanna Atâullah, “Kudüs mukaddesatın beşiğidir. Ve her zamankinden daha fazla tehlike altındadır. Büyük bir felâketle karşı karşıya olan Kudüs’ü kurtarın. İşgal kuvvetleri karşısında Mescid-i Aksa’yı ve Kıyamet Kilisesini koruyun” diyerek Müslümanları ve Hıristiyanları kültürel ve dinî miraslarına sahip çıkmaya çağırmıştır. (alquds2009.org)

29.03.2009

E-Posta: [email protected]@hotmail.com


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.03.2009) - Kuveyt Emiri sîne-i milleti seçti

  (15.03.2009) - Irkçılık damgası

  (08.03.2009) - Dikkat! Bu bölgelere girilmesi yasaktır: Holocaust, Siyonizm ve İsrail

  (01.03.2009) - Arap birliği öldü!

  (15.02.2009) - Beyaz boğa

  (08.02.2009) - Zafer Gazzelilerindir

  (01.02.2009) - “Sihirbazın sihri kendine döndü!”

  (25.01.2009) - Hz. Yunus ve Gazze

  (21.01.2009) - Minber’in hazin dönüşü

  (20.01.2009) - Batının ileri karakolu

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis