BBC televizyonu bir kaç yıldır güzel ve heyacanlı bir münâzara programına imza atmış bulunuyor. Katar'ın başşehri Doha'dan ayda bir yayınlanan 'Doha Debates' (Doha Münâzaraları) adlı program, yine BBC de yayınlanmakta olan 'HARDtalk' un meşhur sunucusu Tim Sebastian tarafından yönetiliyor.
Katar Emiri'nin eşi Muzah bint Nasır el- Missned'in başkanlığını yaptığı Katar Eğitim, Bilim ve Toplum Gelişimi Vakfı (QFESCD)'nın sponsorluğunda, siyasetçiler, diplomatlar, işadamları ve üniversite öğrencilerinin katılımıyla gerçekleştirilen 'Doha Münâzaraları' programında, Ortadoğu'da bulunan politik ve sosyo-ekonomik sorunlar üzerine tartışmalar yapılıyor.
21 Şubat'ta yapılan münâzaranın başlığı "Gazze'den sonra Arap birliği öldü ve gömüldü mü?" idi.
Bir saat süren ve oldukça kalabalık bir katılımcının izlediği münâzaraya, Katar'ın Washington eski büyükelçisi Nâsır el-Hamed, Middle East Report'un editörü Muîn Rabbâni, Dubai'de bulunan Haliç Araştırmaları Merkezi (GRC)'nin Suudlu başkanı işadamı Abdulaziz Sagr ve Princeton Üniversitesi profesörlerinden Dâvud Kuttâb panalist olarak katıldılar.
Hint asıllı bir kız öğrencinin "Gazze çok şeyleri değiştirdi. Artık her platformda Gazze harbi konuşuluyor. Bu Arap birliğine delâlet değil mi?" sorusuna cevap veren Nâsır el-Hamed "Arap birliği 1967'den beridir yok. Olsaydı, Irak Kuveyt'i, İran B. Arap Emirliklerine ait olan 3 adet adayı, İsrail 1982'de Beyrut'u işgal edebilir miydi!?. Ben senin yaşındayken, Arap birliği üzerine yüzde yüz inanıyordum. 25 yaşına geldiğimde, bu inancımın yarısını yitirdim. Şimdi ise, 'Arap Birliği' diye bir inacım yok artık. Çünkü, bağımsızlığımıza kavuştuğumuzdan beridir dikta rejimler tarafından yönetiliyoruz. Ve biz, seçim sandığına giderek bunları atamıyoruz. Demokrasi ve insan hakları elde edildiğinde, birlik de elde edilecektir; başka türlü olmaz..." diye cevap verdi.
Katılımcılar arasında dikkatleri üzerinde toplayan kişi ise; heyacanlı ve idealist izlenimini veren Mısırlı bir öğrenci idi.
"Arap olmaktan utanıyorum!" diye konuşmasına başlayan genç, "Hamas'ın Fetih'i, Fetih'in Hamas'ı, Şiî'nin Sünni'yi, Sünni'nin Şiî'yi öldürdüğünü gördükçe Arap olmaktan utanıyorum! Doha'da yaptığımız bu tür bir tartışmayı benim ülkemde yapamayız. 27 yıldır idarede bulunan liderlerim, arzu ettiğim şeyleri söylemem için bana izin vermezler!" dedi.
Gazzeli bir bayan da "Birlik öyle bir günde doğmaz. Uzun bir zamana ihtiyacımız var. Umutluyuz ve Arap birliğini gerçekleştireceğiz" dedi.
Güzel bir program sonunda katılımcıların tümü, Arapların asıl ihtiyaçlarının 'Demokrasi ve İnsan Hakları' olduğunda hemfikir oldular. Salonda bulunan 350 kişinin 'Gazze sonrası Arap birliği öldü ve gömüldü mü?' sorusuna verdiği cevap ise, yüzde 77 'Evet', yüzde 23 'Hayır' idi.
Bir mektup
Panel sonunda yapılan oylamanın neticesi, Arapların büyük bir çoğunluğunun Arap birliğine olan inançlarını yitirdiklerini, seslerini duyurmak için başka cihetlere umut bağladıklarını gösteriyor. Gazze harbi sırasında, Hüseyin el-Hiyâri adlı Ürdünlü bir gazeteci tarafından mailimegönderilen uzun bir mektup, bu tezi doğrular gibi.
Özetini aşağıdaki satırlarda vermiş olduğum mektubun içeriğine bakılacak olunursa, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki çıkışından etkilenen Arapların, Türkiye'ye, 'Aranılan umut ışığı' gözüyle baktıkları ortaya çıkıyor.
"Suna Hanım,
Filistin hakkında yazdığınızı biliyorum. Size göndermiş olduğum bu mektubu Türkçe'ye tercüme edip, kendi köşenizde veya başka bir yerde yayınlarsanız size tüm Arap halkları adına minnettâr olurum. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, Davos'ta Arapların söylemek isteyip de söyleyemedikleri sözleri söyledi. Bu milletin, uluslar arası siyaset arenalarında Siyonizmin yalanlarına korkusuzca cevap verecek kahramanlara ihtiyacı var. Erdoğan'ın Davos'da Şimon Peres'e cevap vermekten başka salondakilere dönerek "Katliâmı alkışlamanızın insanlık suçu olduğunu düşünüyorum" demesi, şerefli ve sâdık, vicdan sahibi, hür bir lider olduğunu ortaya koymuştur. Onun bu şerefli duruşu yüzünden Araplar birbirlerine tebrik mesajları çekmiş, aynı gün doğan bir çok bebeğe Erdoğan ismi verilmiştir.
Allah Erdoğan'ı ve Büyük Türk Milletini korusun!
Ey hürriyeti ve adâleti savunan şerefli Türk Milleti!.. Ey Gazi Osman'ın, Sultan Selim'in, Sultan Fatih'in, Sultan Abdulhamit'in torunları!
Gazze için duâ eden, yağmur ve kar demeden soğukta protesto yürüyüşleri tertipleyen, paneller yapıp hak dâvâmızı savunan adâletin savunucusu aziz Türk milleti size teşekkür ediyoruz.
İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Trabzon, Erzurum, Diyabakır ve diğer Türk şehirleri Gazze için insani vazifenizi yerine getirdiğinizden dolayı size teşekkür ediyoruz.
Zulüm ve düşmanlığın sürdüğü şu âlemde, bize Hz.Ömer'i, Hz. Ali'yi, Selaheddin Eyyûbi'yi, Fatih Sultan Mehmed'i hatırlattınız.
İnsanın madeni zor günlerde anlaşılır. Siz nasıl bir millet olduğunuzu ortaya koydunuz. Siz, bir çok zenginliğe sahip olan ancak istikrarı olmayan Ortadoğu'nun siyasî, iktisadî, sosyal ve askerî olarak lideri olmaya lâyık bir milletsiniz."
01.03.2009
E-Posta:
[email protected]@hotmail.com
|